Unutmaya yatkın bir ulusal karakterimiz var. İyiyi de kötüyü de çabucak unutup yolumuza gidiyoruz. Cumhuriyet değerlerinin bireylere hele de kadınlara sağladığı demokratik olanakları unutuveren, onbeşinde (15) kız ya ere ya yerin altına diye özetlenecek ideoloji sahibi partilerin peşinden giden, bu görüşteki iktidar süresince binlercesi koca, nişanlı, eski sevgili eliyle yerin altına yollansalar da aymayan büyük kadın çoğunluğu iyiyi unutanlardan.

Ya kötüyü unutmak konusundaki aymazlığımız. Bu topraklarda işlenen onca insanlık suçunun, yaşımın yettiği yıllarda tanıklık ettiğim dini inançları nedeniyle Maraş, Çorum, Sivas’ta öldürülenleri unutup gitmekteki arsızlığımıza ne demeli.

Bambu Tiyatro’nun Ankara’da oynadığı “Zambakta Kan Lekesi” isimli oyunu izleyince bütün bu utanç veren tanıklıkları düşündüm. “Zambakta Kan Lekesi” Sivas’ta Madımak Oteli’nde bütün ülkenin güvenlik sistemlerinin - kamu yöneticilerinin gözü önünde (adeta nezaretinde) yakılan 35 aydını unutturmamak dileğiyle yapılmış bir belgesel oyun. Kültür Bakanlığı’nda Müsteşar Yardımcısı olduğum günlerdi. Olayların başladığını haber kanallarından öğrenir öğrenmez, oteldeki Sinema Genel Müdürlüğü’nün görevlisi sevgili kameramanların durumunu kendileriyle ve Sivas Valisi’yle yaptığım görüşmelerle Ankara’dan kıvranarak izliyor Bakan Fikri Sağlar’la haberleşiyordum. Bastırılması hiç de olanaksız olmayan olayları başlatan güruhun eylemlerine güvenlik güçlerinin müdahale etmektense seyirci kalmayı yeğlediğini kısa süre sonra izlediğim resmi kamera kayıtlarından görmüştüm. Güruhun sloganları “tekbir” ve “allahu ekber” di. Daha önce yalnızca yeşilçam filmlerinde, ayaklanmış gericilerin gösterildiği sahnelerde duymuştum bu sözleri. (Maraş ve Çorum cinayetlerinin görüntülerini bilmiyordum, seslerini duymamıştım.) Sivas’ta Allahın adıyla yıkmaya, yakmaya, öldürmeye giden kalabalıkları görmek dehşeti algılamak için yeterliydi.

Ne yazık ki bu sahneler sonraki yıllarda hem topraklarımızda hem de “bahar yaşatılan” müslüman ülkelerde sıkça duyulmaya başlandı. Tekbir seslerine eşlik eden silah sesleri, patlayan bombalar, ölü bedenler, kesilen kelleler, şiddetin efekti olarak ekranları, sosyal medyayı, gazeteleri kapladı, şaşırıldı, alışıldı, kanıksandı!
Bambu Tiyatrosu, Mehmet Yapar’ın derleyip yönettiği Zambakta Kan Lekesi isimli oyunla unutmaya teşne olduğumuz utançlardan birini, Sivas’ta yakılan aydınlarımızı anmak, seyirciye unutmayın demek için hazırlanmış bir oyun. Belgesel tiyatronun gereği görsel malzemeden ve metin içinde anılardan, tanıklıklardan yararlanıyor. Genç, eğitimli ve yetenekli bir grup tarafından oynanıyor. Bir zamanlar tiyatro salonlarını dolduran seyirciye hasret sahnelerimiz. Bambu Tiyatrosu’nun seyircisi ne istediğini ne aradığını bilen bir seyirci belli ki. Toplumsal sorumluluk üstlenen muhalif sesli böylesi toplulukların özel tiyatro koşullarıyla başa çıkabilmesinin önündeki zorlukları aşması için desteğe, sivil toplum örgütlerinin ilgisine gereksinimi var.

Aydınlık düşünceyi savunan sanatsal üretimleri destekleyen, demokrasiden yana kitleleri bir araya getirebilecek toplumsal gücü ummak olası değil mi?