Şili’de Allende’nin başkanlığındaki sosyalist hükümet 47 yıl önce bugün ABD destekli bir darbeyle düşürüldü. Allende’nin çağrısıyla Başkanlık Sarayı’nı savunmaya gidenlerden Dominguez BirGün’e konuştu. Dominguez: O sabah, Allende bizi darbeye karşı hükümeti savunmak için Başkanlık Sarayı’na çağırdığında işe gitmek için hazırdım, kahvemi içiyordum. Son konuşmasını dinleyemedim çünkü Başkanlık Sarayı’na doğru gidiyordum.

Allende Şili sokaklarında yaşamaya devam ediyor

ÖMÜR ŞAHİN KEYİF

Güney Amerika ülkesi Şili’de bundan tam 50 yıl önce, sosyalist lider Salvador Allende başkan seçildi. Allende’nin başkanlığı, 11 Eylül 1973’te kanlı bir ABD darbesiyle son buldu. Darbeci General Pinochet, sosyalizmi yok etmek ve darbeyi çağıran ABD’li şirketlere ülkeyi açmakla görevliydi. Bunun için binlerce kişinin ölmesi, işkence görmesi, kaybedilmesi, ülkeyi terk etmek zorunda bırakılması gerekti.

Bütün bu acıların üzerinden geçen 47 yıl, Şili halkına yaşadıklarını unutturmadı. Bugün, kendilerini ezen neoliberal politikaları protesto etmek için sokaklara döküldüklerinde ellerinde Allende’nin fotoğrafı dillerinde Víctor Jara’nın şarkıları var…

ABD’nin Latin Amerika üzerindeki emperyalist ve neoliberal saldırıları ise devam ediyor. O gün Şili’nin ekonomisini “batırma” talimatı veren Başkan Nixon’dı, bugün Venezuela halkını ambargolarla ezen Başkan Trump.

O gün Şili’de yaşananlar bugün Venezuela başta olmak üzere Latin Amerika’daki emperyalist heveslere ışık tutuyor. İşte bu nedenle, Pinochet diktatörlüğünden kaçarak İngiltere’de mülteci olan, Unidad Popular (Halk Birliği, UP) üyesi Francisco Dominguez’le yaşananları konuştuk. Dominguez, şu anda İngiltere Middlesex Üniversitesi’nde Latin Amerika Araştırma Grubu’nun Başkanı.

Allende’yi iktidara taşıyan Unidad Popular’la (UP) nasıl ilişkilenmiştiniz?

Allende’nin seçim kampanyası sırasında Ulusal Sağlık Hizmetleri çalışanıydım. Seçildiğinde 20 yaşındaydım. UP hareketiyle sağlık çalışanları sendikası 1969’da haftalar süren greve gittiğinde ilişkilendim. Greve katıldım ve Allende’yi destekleyen kitlesel hareketin önemli kısmıyla iletişime geçtim. Mitinglere, etkinliklere, yürüyüşlere katıldım, Allende için kampanya yapan ve ona oy çağrısında bulunan çok sayıda sendika liderini dinledim.

allende-sili-sokaklarinda-yasamaya-devam-ediyor-779516-1.

COŞKU ATMOSFERİ

Kazanılan seçim öncesi ülkede nasıl bir hava vardı?

Allende’nin seçilmesi öncesi Şili’deki atmosfer, sosyal, politik ve sanatsal bir coşkuydu: Victor Jara’ya, Inti Illimani’ye, Quilapayún’a ve daha pek çoklarına ait politik şarkılar gençliği büyük ölçüde etkilemişti. İşçiler, köylüler, işsizler ve diğer sosyal gruplar militan hareketle ilişkilenmişti. Eduardo Frei’nin Hristiyan Demokrat hükümeti, köylüler ve evsizler üzerinde çok ağır baskılar uygulamış ve katliam yapmıştı.

Kampanya sırasında hepimiz çok çalışmıştık, ülkenin dört bir yanında oluşturulan binlerce PU komitesine katılmıştık; mitinglere yürüyüşlere gittik kampanya materyali dağıttık, geceleri yazılamaya çıktık. Ayrıca devasa boyutlarda politika okurduk.

Allende süreç içinde Hıristiyan Demokratların desteğini de topluyordu. Hatta ABD bundan çok rahatsızdı. Karşı partinin destekçilerini de kazanmak için ne yapıyordu?

Allende hiçbir zaman sağcı söylemi benimsemedi. Diyalogdan ve devrimci süreci anayasal kanallarla uygulamaktan yana tutum takındı. PU’ya katılan Hristiyan Demokratlar, Frei hükümetinin başarısızlığı ve özellikle taşrada kendi yarattıkları harekete karşı giderek artan şekilde baskıya başvurmaları ve halkı yoksunluğa mahkum etmelerinin getirisi olarak radikalleşmişlerdi. Şili’de sağcı aşırılıkçılar faşist ve komünizm karşıtı görüşlere yöneldikler, yine de Katolik Kilisesi’nin hiyerarşisi -hiçbir zaman aşırılıkçı değildi- Allende’ye karşıydı ve özünde darbenin gelmesine neden oldu. (Aynı şekilde Hristiyan Demokratlar ve özel olarak Frei de…)

allende-sili-sokaklarinda-yasamaya-devam-ediyor-779517-1.
Unidad Popular üyesi, Middlesex Üniversitesi Latin Amerika Araştırma Grubu’nun Başkanı Francisco Dominguez

ABD ÇOK KORKUYORDU

Şilili sağcılar ve ABD Allende’nin zaferine nasıl tepki verdi?

ABD gerçekten muhtemel Allende zaferinden çok korkuyordu: Milyonlarca dolarlık terör kampanyasını fonladılar. Komünistler iktidara gelince çocuklarınızı alacaklar; tüm mülkler bireylerden alınacak (bir köylünün iki tavuğundan biri dahil); Rus/Sovyet tankları gönderilecek ve başkanlık sarayını kuşatacak; politik özgürlükler ve temel haklar feshedilecek şeklinde propaganda yapıyorlardı. Bu propaganda özel olarak kadınlara, annelere ve Katoliklere yönelmişti. Sadece bazı insanları ikna edebildiler, fakat sonuçta başarısız oldular. Hristiyan Demokrasi içindeki pek çok ilerici birey ve akım partiden ayrılıp PU hareketine katıldı. Dahası, Allende yüzde 36 oyla seçilmişti, fakat 1973’ün martında, ABD ekonomimizi mahvetmişken ve milyonlar büyük zorluklarla başetmeye çalışırken, PU meclis seçimlerinde yüzde 43 oy aldı. Kadınlar daha önce olmadığı kadar çok oranda PU’ya oy verdi.

Üç yıllık Allende döneminde başta kamulaştırma olmak üzere, önemli adımlar atıldı. Bu politikaların halktaki karşılığı neydi?

PU’nun 40 maddeli hükümet programı Allende yönetiminin ilk yılında uygulandı. Sağ kanat savunmadaydı, politik inisiyatif kitlesel hareketimizdeydi, bakır endüstrisinin kamulaştırılması yasası Kongre’den muhalefet olmaksızın geçti. Halkın tepkisi olağanüstüydü, daha önce hiçbir hükümet onlar için bu kadar şey yapmamış, onları bu şekilde güçlendirmemiş, devrimi derinleştirmek için cesaretlendirmemişti. Tek bir kez bile onlara karşı baskıyı kullanmamıştı. 1972’den bu güne kadar, yerel muhalefetle (Aşırı sağla ittifak yapan Hristiyan Demokrasi) işbirliği içindeki ABD, iki yollu saldırı başlattı: Hükümetin istikrarına tehditler dahil, faşist terörist faaliyetle katkıda bulunulan yerel ekonomik sabotaj ve dış abluka.

Sonuç olarak, her gün uyanık olmak, sabotajı önlemek amacıyla iş yerlerimizi korumak için örgütlenmek, hatta güvenlikten emin olmak için iş yerlerimizde kalmak zorundaydık. Allende’nin üç yılının neredeyse bütününde bu böyleydi: Devrimsel değişiklikleri derinleştirmek ve sürekli sağcı tehditlere karşı hükümeti korumak için her gün yoğun politik, sendikal ve başka bir çok etkinlikle meşgul olurduk.

DİRENMEYE DEVAM ETTİK

11 Eylül’ü nasıl hatırlıyorsunuz? Darbe sonrası ülkeyi nasıl terk etmiştiniz?

O sabah, Allende bizi darbeye karşı hükümeti savunmak için Başkanlık Sarayı’na çağırdığında işe gitmek için hazırdım, kahvemi içiyordum. Son konuşmasını dinleyemedim, çünkü ba��kanlık sarayına doğru yoldaydım. Pek çoğumuz işin sonunun iç savaşa varma ihtimalinin yüksek olduğunu düşündü, ben nasıl bir bireysel bedeli olursa olsun herhangi bir muhtemel savaşa girmeye hazır olduğumuzu düşünüyordum ve bence bu konuda haklıydım. Fakat darbe, karşı koyması çok güç ve tamamen zalimceydi. Darbeden sonra örgütlenmeye ve diktatörlüğe politik olarak direnmeye devam ettik, fakat bir noktada güvenlik güçleri üstünlük sağladı. O dönemde, pek çok insan hakları programı ve kurumlar (Katolik Kilisesi’nin kendi dahil) binlercemizi mülteci olarak çeşitli ülkelere çıkarma sürecini yönettiler.

ABD emperyalizminin Latin Amerika politikasını bugün hâlâ Şili’de uyguladığ�� tahakküm taktikleri şekillendiriyor. Bölgede bu neoliberal saldırıyı durdurmanın yolu ne?

En iyi yol, zorbalığına teslim olmamak ve Chavez’in bölgesel entegrasyon süreciyle yaptığı gibi bölgesel ittifaklar inşa etmek ve Maduro’nun son birkaç yıldır yaptığı gibi Latin Amerika’nın ötesinde uluslararası ittifaklar kurmak. Bu ittifakların amacı, ABD emperyalist düzeninin (ekonomik, politik ve askeri) mümkün olduğu kadar çok bölümünü rejim değişikliği çabalarının başarısızlığa mahkum olduğuna ikna etmek. Ek olarak, Latin Amerika’nın ABD içindeki, ABD müdahaleleri ve saldırganlığına karşı kitlesel bir akım inşa etmeyi hedefleyen ilerici sosyal ve politik güçlerle bağ kurması gerek.

GÖÇ KARŞI DEVRİMİ KOLAYLAŞTIRDI

Pinochet diktatörlüğü Şili halkına büyük zararlar verdi. Bugün Şili’nin hâlâ bedel ödediğini söyleyebilir miyiz?

Diktatörlük, yoğun baskı, toplama kampı, işkence, yasa dışı hapsetme, idam ve kaybetmeler yoluyla oluşturduğu Marksizm ve Sosyalizmi imha ve yok etme politikalarıyla, toplum temizliği yürüttü. Bu politik ‘temizliğe’ çekirdek kadronun 10 binlercesinin göç ve sürgünü yardımcı oldu. Bu durum diktatörlüğün kültürel karşı devriminin de başarısını kolaylaştırdı. Pinochet ve Chicago Boys (Chicago Üniversitesi’nde eğitim gören, serbest pazarı savunan bir grup Şilili ekonomist) tarafından uygulanan neoliberal sistem ve onun 1989’da ‘demokrasiye dönüş’ sonrası çeşitli hükümetler tarafından tamamlanması aynı zamanda bu kültürel karşı devrimi de tamamladı. Öyle ki Şili bugün dünyadaki en neoliberal ülkelerden biri. Neyse ki Şilililer yıllardır soyulduklarını ve dolandırıldıklarını biliyorlar.

50 yıl sonra bugün hâlâ eylemlerde Allende posterlerini görüyor, Victor Jara şarkıları duyuyoruz. Şili halkı o üç yılı nasıl hatırlıyor?

Şili’nin neoliberal modeline karşı kesinlikle kitlesel bir muhalefet ve hareketlilik var, halk ondan kurtulmaya kararlı görünüyor. Bugün var olan neoliberal modeli tasfiye etmek için harekete geçenler, özellikle de gençlerde, Allende yıllarına ait semboller, şarkılar, değerler, inançlar ve anılarla açıkça güçlü bir özdeşleşme var. Önümüzdeki referandumun ülkenin politikasını nasıl şekillendireceğini görmek için beklememiz gerekecek.