Bilmiyorum, bugün Almanlara ve Merkel’e küfreden insanlardan kaçı karar metnini okudular?

Sonunda listeye Almanya da eklendi. Ermeni Jenosidi'ni tanıyanlar listesine, otuzuncu ülke olarak! Ve bizler de daha önce 29 kez gördüğümüz filmi bir kez daha seyretmeye başladık. Önce devlet adamları konuştu. Erdoğan: “Alman parlamentosunun almış olduğu bu karar Almanya-Türkiye ilişkilerini ciddi manada etkileyebilecek olan bir karardır”. Binali Yıldırım: “Bazen dost bildiğimiz ülkeler iç siyasette çaresizliğe düşünce böyle parlak fikirlerle geliyorlar. Bu da onlardan biri.” Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş: “Karar yok hükmündedir”.

Yoksa en doğrusu bu sonuncusu mu?

Oysa cuma günkü gazetelerin manşetlerine bakınca durumun hiç de böyle olmadığı anlaşılıyor. İşte bunlardan birkaç tanesi: “Hitlerin torunları..” “Utanç verici karar!..” “Sırtımızdan vurdular..” “Dummkopf (Ahmak)” Ve Star gazetesi bunlarla da yetinmemiş, Merkel’in Hitler bıyıklı bir resmini de koymuş.. Ve tabii “istişare için” çağrılan büyükelçimiz; arşiv hikayeleri; “tarihçiler komisyonu” çağrıları vb.. Kırk yıldır temcit pilavı gibi tekrarlanan cümleler..

Oysa bu laf fırtınası içinde kimse şu soruyu sormuyor: Neden bugün? Neden Almanya?

• • •

Aslında Bundestag daha önce de Ermenilerle ilgili bir karar almıştı; fakat kararda “soykırım”dan değil; “kırım”dan söz ediliyordu. Peki, neden bugün böyle bir karar almak ihtiyacını duydu? Sanıyorum bunun yanıtını ne sadece tarihle hesaplaşmak arzusunda, ne de Ermenilere duyulan sempatide arayabiliriz. Bunun yanıtı daha çok bugünkü Türk-Alman ilişkilerinde ve AKP’nin Batı’da giderek “otoriter ve düşmanca bir politika” olarak algılanan politikasında yatıyor. Üstelik bu siyasete en anlayışlı davranan, defalarca Türkiye’ye gelerek ipleri koparmamaya çalışan da Merkel olmuştu: Bugün en çok eleştirilen, en çok hakarete uğrayan Alman şansölyesi!

Hem Türkiye’de hem de kendi ülkesinde! Daha geçenlerde Türkiye’ye karşı katı bir tutum takınması hâlinde “ülkesine bir kahraman olarak dönebileceğini” söyleyen de kendisi değil miydi?

Ya bizler?

Yoksa Almanya’da Erdoğan siyasetine karşı duyulan nefretin hızla Türk nefretine dönüşmeye başladığını görmek istemiyor muyuz? Yoksa “kutlu yürüyüş”lerinde bunu da bir kazanç olarak hesaplayanlar mı var?

• • •

Peki, neden Almanya? Neden kendi tarihinde “soykırım” kavramının doğmasına neden olmuş kara bir leke bulunan bir ülke böyle bir karar alabiliyor? İşte asıl önemli olan ve biraz da biz Türklere bir ders verme amacı taşıdığı anlaşılan mesaj burada saklı görünüyor!

Bilmiyorum, bugün Almanlara ve Merkel’e küfreden insanlardan kaçı karar metnini okudular? Oysa bu metin okunursa Alman Parlamentosu’nun aldığı kararın, şimdiye kadar 29 ülke parlamentosunun aldığı kararlardan çok farklı bir nitelikte olduğu kolayca görülür. Şu nedenle: Bu metin aslında Almanları Türklerden de daha çok suçlayan bir metindir. Belki Bundestag üyelerinin büyük bir kısmının oylamaya katılmamış olmaları da bununla ilgiliydi. Oylamadılar, fakat itiraz da etmediler.

Açıklamaya çalışayım. Birinci nokta şu: Alman metni 1915 olaylarının “soykırım” olarak nitelemekle beraber, şunu da hemen eklemektedir: “Bunun yanı sıra Almanya’nın suçlu ve sorumlu olduğu Holokost’un BİRİCİKLİĞİNİN de bilincindeyiz”. İşte son derece önemli bir cümle! Yani tarihte çok kırım ve soykırımlar yapılmıştır, ama Holokost (Yahudi kırımı) “biriciktir”; başkalarına benzemez diyor Alman vekilleri. Özellikle Hitler’in İttihatçılardan ilham aldığını ileri süren ve Ermeniler dışında da çok kimse tarafından benimsenmiş bir tezi bizzat Almanlar çürütüyorlar! Ve doğrusu da bu.

İkinci önemli nokta ise metnin Ermeni kırımına Almanların da ortak olduğunun itirafıdır. Bu konuda, Karar’da, “Federal Meclis, Osmanlı İmparatorluğu’nun askeri baş müttefiki olan Alman İmparatorluğu’nun Ermenilerin organize bir şekilde tehcir ve yok edilişine ilişkin Alman diplomatlar ve misyonerler aracılığıyla da gelen açık bilgilere karşın insanlığa karşı bu cürmü durdurmaya çalışmayarak oynadığı yüz kızartıcı rolden ötürü elem içindedir”, deniyor ve “Alman İmparatorluğu’nun bu olaylarda suç ortaklığı(nı)” açıkça kabul ediyor.

Sonra?

Sonra da, Türklere şu hatırlatmayı yapıyor: “Almanya’nın kendi tarihi tecrübesi, bir toplum için tarihinin karanlık sayfalarını ele almanın ne derece zor olduğunu göstermiştir. Öte yandan tarihin dürüstçe ele alınması hem toplum içerisinde hem de başkalarıyla barışmanın en önemli temelidir. Bu noktada faillerin suçları ile bugün yaşayanların sorumluluğu arasında ayrım yapmak gerekir. Geçmişin anılması bizi ayrıca nefret ve yıkımın insanları ve hâlkları tekrar tekrar tehdit etmesi noktasında uyanık olma ve bu durumu önleme konusunda da uyarır.”

Peki, buna yanıt ne? Küfürler, hakaretler, Hitler bıyıklı Merkel resimleri! Ne de olsa küfretmenin serbest, serinkanlı analizin ise baskı altında olduğu bir toplumda yaşıyoruz. Dün Putin’e küfrediyordu kalemşörlerimiz; bugün Merkel’e! Rus uçağının bize 15 milyar dolar civarında bir kayıba mal olacağı hesaplanıyor. Almanya ile ilişkilerimiz ise Rusya’dan çok daha yoğun nitelikte. Ve bütün veriler gösteriyor ki, Türkiye’nin Almanya’ya vereceği zarardan çok daha fazlasını Almanya Türkiye’ye verebilir. Ama ne gam! Erdoğan “çileye alışık bir millet” olduğumuzu söylememiş miydi? Dün de gerisini Binali Yıldırım getirdi: “Bizim geçmişimizde, tarihimizde, bu konularda başımızı öne eğecek, mahcup olacak bir işimiz yok”. Ve son noktayı da Adalet Bakanı Bekir Bozdağ koydu: "Yahudileri yakacaksın fırında, sonra kalkıp Türk milletini soykırım iftirası ile itham edeceksin. Sen dön kendi tarihine bak!."

İyi de, “Adalet Bakanı”, bu keskin sözleri söylemeden önce, zahmet edip Bundestag kararını bir kez okusa daha iyi olmaz mıydı? Belli ki buna gerek görmedi. Nihayet övgülerin de sövgülerin de hiç bir değerinin kalmadığı bir toplumda yaşıyoruz. Ya da küfür dünyası karşısında “yeminli muhâlif”lerimiz bile kolayca Erdoğan sancağı altında toplanabiliyor. Seçenekler bunlar. Bilmem hangisi daha iyi?