Almanya’da 2020’nin sorusu: Erken seçim olacak mı?

Özgür Çoban/Almanya
Almanya siyaseti, belirsizliklerin genişlediği, politik türbülansların güçlendiği ve bu iklimde neofaşist hareketin giderek daha fazla etkili olduğu bir yılı geride bıraktı. 2020’nin de bu açmazların çözümlenmesi açısından umut vadetmediğini şimdiden söyleyebiliriz. Zira siyasi zemini derinden sarsacak değişimlerin süreceğine dair emareler bir hayli güçlü.
“Koalisyon devam edecek mi”, yeni yılın yanıt bekleyen en önemli politik sorusu bana göre. Şüphesiz koalisyonu oluşturan Hristiyan Birlik (CDU/CSU) ve Almanya Sosyal Demokrat Partisi’ni (SPD) yoğun bir politik mücadele dönemi bekliyor. Zira SPD’de yeni lider kadrosu ile başlayan değişim süreci koalisyon anlaşmasının geleceğini belirleyecek önemli parametreler arasında yer alıyor.
Bundan bir süre önce Başbakan Angela Merkel, CDU’nun yeni lideri Annegret Kramp-Karrenbauer, SPD’nin yeni eş genel başkanları Saskia Esken ve Norbert Walter-Borjans yemekli bir toplantıda bir araya gelerek, koalisyon sürecine ilişkin görüşlerini paylaştılar. Özü itibarıyla bir tanışma etkinliği olan yemekten her iki taraf da memnun ayrıldı. Kamuoyunda bu durum koalisyon yeni yılda da “muhtemelen” devam edecek şeklinde algılandı. Fakat bu mutluluk tablosu pek uzun sürmedi. CDU’nun yeni lideri ve aynı zamanda Savunma Bakanı olan Karrenbauer, bir gazeteye yaptığı açıklamada, Alman ordusunun Afrika’daki operasyonel kabiliyetini güçlendirmek istediklerini ve bunu çok önemsediklerini söyledi. SPD Eş Genel Başkanı Saskia Esken ise bir başka gazeteye verdiği röportajda, “Alman ordusunun Afrika’daki faaliyetlerinin artırılmasını kesinlikle desteklemiyoruz. Bunu reddediyoruz” deyince ortalık bir anda buz kesti. Bu tip tartışmaların, asgari ücret, sağlık reformları gibi alanlarda da devam edeceği görülüyor.
Esasında koalisyon, oy oranlarına bakılırsa seçmen nezdinde yetkiyi kaybetmiş görünse de 2019 yılını parlamentoda oldukça verimli kullandı. Emeklilik, küresel ısınma ya da vasıflı işçi göçü vb. konularda hazırladığı kanun tasarılarının büyük bir bölümünü parlamentoda onaylattı.
SPD’nin kimlik arayışı devam edecek
Konuyu hükümet ortakları açısından değerlendirirsek 2020’de en zorlu süreci SPD yaşayacak. SPD yeni yılda çetin bir varoluş mücadelesi içerisinde olacak. Yeni yönetim kadrosuyla siyasetin soluna doğru hamleler yapmaya başlayan SPD’yi burada Sol Parti (Die Linke) bekliyor. Sol Parti, sol/sosyalist politikalarla uzun yıllardır bu alanı zaten domine ediyor. O nedenle SPD’nin bünyesindeki sağcı ve baskın klikle bu alana doğru daha fazla hamleler yapabileceğini sanmıyorum. Bu bağlamda, SPD’nin, gelecek dönem için ilk etapta sosyal demokrat idelerle tahkim edilmiş yeni bir kimlik inşa etmeye çalışmasını bile başarı olarak algılamak gerekiyor. Bunun partinin -belki de- marjinalize olmasının bir nebze önüne geçebileceğini ve Sol Parti ile parlamento içi ittifakı güçlendirebileceğine inanıyorum.
Diğer bir mesele, SPD’nin yeni lider kadrosunun koalisyon karşıtı tutumlarını sürdürmeleri pek olası görünmüyor. Parti zemine çakılmak üzere. Şu aşamada bir erken seçim, partinin oldukça acı bir gerçekle yüz yüze kalmasına neden olabilir. Esken ve Borjans ikilisi kariyerlerinin bir seçim faciasıyla zedelenmesini ya da sona ermesini istemeyeceklerdir. Bu nedenle SPD’nin direnebildiği kadar koalisyonda kalmayı tercih edeceğini düşünüyorum. Bu aşamada, partinin sol damarının kaynağı durumunda olan gençlik örgütlenmesi JUSOS’un daha aktif hale geleceğini söylemek yanlış olmaz.
Hristiyan Birlik 2020’de sıkıntılı
Koalisyonun büyük ortağı Merkel’in partisi Hristiyan Demokrat Birliği’ni (CDU) ne bekliyor yeni yılda? Bana göre Hristiyan Birlik partilerini yani CDU ve Hristiyan Sosyal Birlik’i (CSU) bekleyen en yakın sıkıntı, faşist Almanya için Alternatif (AfD) ile girişecekleri seçmen mücadelesi olacak. Hristiyan Birlik partileri, tabanlarında sayıları her geçen gün artan AfD sempatizanlarını konsolide edecek çözümler üzerinde harıl harıl çalışıyorlar. Ayrıca her iki partide süregiden oy istikrarsızlığını da dikkate alırsak, bu cenahın da bir erken seçimi göze alması pek mümkün görünmüyor.
Alman Basın Ajansı tarafından yaptırılan kamuoyu yoklaması da vatandaşların yüzde 40’ının koalisyonun sürmesi taraftarı olduğunu ortaya çıkardı. Yüzde 34’ü ise erken seçim istediğini dile getirmiş. Bununla birlikte siyaset uzmanları erken seçim isteyen kitlenin gelecek dönemde daha da genişleyebileceğini ve güçlü bir baskı alanı haline dönüşebileceğini de ifade ediyor.
Geriye kalan oran içerisinde ise kararsızlar yer alıyor.
Sonuç olarak, alttan gelen faşist parti baskısı, oy kaygısı, olası bir erken seçimin ülkeyi siyasi istikrarsızlığa sürüklemesi riski hükümet ortaklarında “en azından seçime kadar birbirimize tahammül edelim” motivasyonunu destekleyecektir. Ayrıca Merkel, partisinin yaşadığı türbülansı az hasarla atlaması için koalisyonu 2021 sonbaharında yapılması planlanan seçime kadar sürdürmek istiyor. SPD’nin ise yeniden dinamizm kazanması sağlayacak dönüşümü gerçekleştirmek için zamana ihtiyacı var. Bu taleplerin kesişim noktasında ise hükümet birliği duruyor. Bu veriler ışığında Almanya’da seçimlerin belirlenen tarihte yapılacağını söyleyebiliriz. Ancak Alman siyasetinin oldukça kaygan zemin üzerinde denge tutturmaya çalıştığını tekrar vurgulayalım. Sığınmacılardan kaynaklanan sorunlar ve ekonomik durgunluk gibi yakıcı gündemler etkisini sürdürüyor. O nedenle yeni yılda Almanya’da toplumu ve siyaseti derinden etkileyecek tektonik hareketlerin yaşanmaya devam edeceğinden kimsenin şüphesi olmasın.