Almanya’da ilk Covid-19 vakasının tespit edilmesinden bu yana altı ay geçti. Pandemiyle mücadele sürecini en iyi yürüten ülkeler arasında yer alan Almanya’da şimdilerde salgının “ikinci dalga”sının yaşandığı konuşuluyor.

Bu “ikinci dalga” değerlendirmesi bilim insanlarından değil, politikacılardan geldi. Yaşanan belki “ikinci dalga” belki değil, ancak ülkenin yükselen bir dalganın etkisi altında olduğu kesin. Covid-19 hastalığına ilişkin son istatistikler, salgının buradaki yayılmasının kontrol altına alındığına dair öngörülerin fazlasıyla iyimser olduğunu gösteriyor.

Salgınla mücadelenin en önemli bilimsel merkezi olan Robert Koch Enstitüsü (RKI), Covid-19 vakalarının son haftalarda hızla artış gösterdiğini açıkladı. 28 Temmuz Salı günü itibarıyla son 24 saat içinde tespit edilen vaka sayısı 633. Hastalığın bulaşma katsayısı da 1,20’nin üzerinde geziniyor. Oysa Almanya’da pandemiyle mücadele önlemlerinin alınmasından sonra günlük vaka sayısı 300’lere kadar gerilemiş, bulaşma katsayısı da 1’in çok altına inmişti.

Son gelişmelerden dolayı büyük endişe duyduklarını açıklayan RKI Başkanı Prof. Dr. Lothar Wieler durumu şöyle değerlendirdi: “Şu anda hızla ilerleyen bir salgının tam ortasındayız.”

RKI’nın değerlendirmesine göre son günlerde gözlenen olumsuz tablo, sadece çok sayıda insanın çalıştığı işyerlerinde ya da toplu olarak konakladıkları yurt benzeri mekânlarda tespit edilen salgın vakalarından değil, ülkenin dört bir köşesinde gerçekleştirilen aile, arkadaş buluşmaları ve son haftalarda giderek daha da kalabalıklaşan açık hava partilerinden kaynaklanıyor.

Toplu ulaşım araçlarında, kapalı alışveriş merkezlerinde, eğitim, bakım, tedavi ve eğlence mekânlarında uyulması gereken kuralları dikkate almayanların sayısı artarken, bu alandaki kontrollerin de gevşediği görülüyor.

Bu arada salgınla mücadele için geliştirilen ve büyük umutlar bağlanan akıllı telefonlar için ‘Corona-APP’ uygulamasının hatalı olduğu, haftalardır işlevini tam olarak yerine getirmediği ortaya çıktı. Bu durumun da son gelişmeleri etkilediği sanılıyor.

***

Vakaların artışında önemli rol oynayan bir diğer faktör de turizm. Ülke dışına tatile gidip dönenler arasında Covid-19 vakalarının ciddi oranda arttığı tespit edildi.

Bunun üzerine tüm sınır giriş noktalarında Covid-19 testi uygulamasına karar verildi. Bunun için havalimanlarında, sınırlara yakın büyük tren garlarında ve konaklama tesislerinde test istasyonları kurulacak. Bazı yerlerde bu testlere başlandı bile.

Önce bu testlerin gönüllü olacağı söyleniyordu ancak daha sonra “riskli ülkelerden” gelenler için zorunlu tutulacağı açıkladı. Bu “riskli ülkeler” arasında Türkiye de bulunuyor.

Türkiye’den gelenlerin, Türkiye’de ücretini ödeyerek gönüllü olarak yaptırdıkları testler, girişten en geç 48 saat önce yapılması kaydıyla, Almanya’da da geçerli. Test sonucunu gösterenler “riskli ülkelerden” gelenlerin tabii olduğu 14 günlük karantina zorunluğundan da muaf tutuluyor.

Gelecek hafta başlayacak zorunlu testler ise ücretsiz olacak. Ancak bu testlerin mücadeleye etkisi iki açıdan tartışmalı.

Birincisi tatilin son günlerinde virüs kapılmış olması halinde, girişte yapılacak testte bunun tespit edilme olasılığı çok düşük. Bu durumda sonucu negatif çıkmış olan teste rağmen virüs taşıyan kişi ülkeye girmiş olacak. İki eyalet hükümeti (Meckenburg - Vorpommern ve Thüringen) bu riski gidermek için girişten birkaç gün sonra ikinci bir test zorunluluğu getirmeye karar verdi. İki test arasındaki dönem de ev karantinasında geçirilecek.

Zorunlu testle ilgili ikinci önemli eleştiri de “riskli ülkeler” listesinde yer almayan tatil ülkelerinden dönenlerle ilgili. Onlara zorunlu test yok. Ancak şu anki göstergeler “risk ülkesi” olmayan Avrupa ülkelerinden dönenler arasındaki vaka sayısının, “risk ülkelerinden” dönenlerden daha yüksek olduğunu gösteriyor.

Yani şu anda İspanya’da giderek yayılan virüsü kapmış olarak dönecek olanlara yönelik bir kontrol mekanizması yok.

***

Kişilerin bireysel özgürlüklerine müdahale olarak görülen bu zorunlu testin ne derece hukuki olduğuna dair tartışmalar da artık geride kaldı.

Son gelişmeler pandemiyle mücadelede başarının özgürlükleri giderek daha fazla sınırlayan, devlet kontrolünün yoğunlaşmasını zorunlu kılan önlemlere bağlı olduğunu gösteriyor. Umarız virüse karşı etkin aşı en kısa zamanda üretilir. Şu anda tüm dünyada 170 araştırma grubu bunun için çalışıyor ve ikisi Almanya’da olmak üzere bunlardan bir bölümü ilerleme kaydetmiş durumda. Ancak en iyi koşulda üretime gelecek yıl ortalarında başlanabilecek. Yani mevcut durumun en az altı ay daha sürmesi söz konusu.

Almanya‘da ilk vakanın tespit edilmesinden tam altı ay sonra durum bundan ibaret