Almanya’nın Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, savaşın ilk günlerinde Rusya’ya yönelik yaptırımlarının hedefini “Rusya’yı mahvetmek!” olarak açıklamıştı. Daha sonraki açıklamalarında da bu hedefi derinleştirmiş, katıldığı bir televizyon programında “Almanya Rusya’nın uzun yıllar boyunca kendisini toparlarlamaması için üzerine düşeni yapacak!” demişti.

Bunun ne derece gerçekçi bir öngörü olduğunu görebilmek henüz erken.

Ancak büyük gazetelerin son günlerdeki manşetlerine bakılırsa Rusya’dan önce Almanya’nın “bir miktar” mahvolması sözkonusu... Tabii bedelini dar gelirli çalışanların ya da işsiz milyonların çekeceği bir mahvolma durumu bu. Yoksa ülkenin gerçek sahipleri olan mutlu azınlıkla ilgisi yok bunun. Hatta son istatistikler büyük firmaların son yıllardaki kazançlarının önceki dönemlere göre daha da arttığını gösteriyor. Silah ve askeri araç-gereç üreten firmaların kazançlarının astronomik boyutlar aldığını vurgulamaya tabii ki gerek yok.

***

Rusya’nın yaptırımların dışında kalan doğal gaz hattı Kuzey Akım 1’i bakım yapılacağı gerekçesiyle “bir süre” için devre dışı bırakması medyadaki yaygaralarla büyük bir paniğe yol açtı. Aslında bu düzenli olarak yapılan bir bakım ve Almanya’nın bu bakım süresindeki enerji ihtiyacı için yeterli rezervleri var. Ancak bu arada Rusya’nın bakımın ardından doğal gaz servisine yeniden başlamayabileceği olasılığı gündeme getirildi. Bu durumda Almanya önümüzdeki kış büyük gerçekten de çok büyük bir enerji sorunuyla karşı karşıya kalabilir. Birçok fabrikanın üretimi durdurup, işçi çıkarmak zorunda kalması, milyonlarca konutun ısıtılamaması sözkonusu. Şimdiden bazı belediye başkanlarının kentlerinde yaşayan yaşlı ve yoksulları soğuktan korumak için “toplu ısınma merkezleri” gibi çözümler aramaya başladığına dair haberler çıkıyor medyada. Bakanlar halka “sıcak suyla duş alma süresini azaltın!” gibi enerji tasarrufu çağrıları yapıyor...

***

Aslında hükümet önümüzdeki dönemde Rusya’dan aldığı doğal gaz, petrol ve kömür miktarını sıfıra indirerek, enerji alanında Putin’e olan bağımlılıktan kurtulmaya kararlı olduklarını defalarca açıklamıştı. Rusya’dan Almanya’ya direkt doğal gaz getirmek hedefiyle uzun bir süredir yapımı süren ve savaşın başladığı günlerde hizmete hazır hale gelen Kuzey Akım 2 hattını da bu nedenle iptal ettiler. Ancak bu arada alternatif enerji kaynaklarının devreye girmesi hemen mümkün olmadığı için bir geçiş dönemine ihtiyaçları var. Ve bu dönemde Rusya’nın başta Kuzey Akım 1 gibi mevcut hatlar üzerinden doğal gaz ihracatını sürdüreceği umuluyordu. Moskova’dan da bunun aksine bir açıklama yok, ancak Berlin’i cezalandırmak için Putin’in böyle bir karar alabileceğine dair endişe ortada...

***


Önce pandemi, ardından savaş. Almanya da bu küresel krizlerden ağır biçimde etkileniyor. Yıllık enflasyon oranı yüzde 8’i aştı ve daha da artacağı görülüyor.. Önümüzdeki günlerde özellikle sanayi işkolunda toplu sözleşme görüşmeleri başlayacak. Başbakan Scholz, işçi ve işveren sendikalarının liderleriyle biraraya gelerek, önümüzdeki kriz döneminde birlikte davrama çağırısında bulundu. Asıl hedef tabii ki sendikaların zam taleplerinden vazgeçmesi, daha doğrusu “sınıf mücadelesi”ni ertelemesi. Hem sendikaların çatı örgütü DGB’nin (Alman Sendikalar Birliği), hem de en büyük sendika IG Metall’in (Metal İşçileri Sendikası) açıklamaları, sürecin ılımlı geçeceğine işaret ediyor. Gözlemciler toplu sözleşme masasına yüzde 8 zam talebiyle oturacaklarını açıklayan IG Metall’in bu konuda katı bir tutum almayacağına işaret ediyor.

Tüm işaretler derinleşen krizin, Rusya’yı cezalandırma hedefli yaptırımların yükünü her zaman olduğu gibi emekçi ve işsiz yığınların taşıyacağını gösteriyor. Sadece Almanya’da değil, tüm Avrupa’da durum böyle.

Ancak hem Almanya’da, hem de diğer Avrupa ülkelerinde halkların yaşayacağı krizin yaşamsal bir boyutu yok. Elbette yük biraz daha artacak, belki önümüzdeki kış konutlarını birkaç derece daha az ısıtacaklar. Ama açlıktan, soğuktan ölen olmayacak buradalarda.

Asıl sorun dünyanın gerisindeki yoksul ülkeler.

Ancak Afrika’nın birçok ülkesinde yıllardır süregelen açlık, pandemi ve savaş nedeniyle daha da büyük boyutlar aldı. Yüzmilyonlarca insan halen açlıkla karşı karşıya ve bu sayı artmaya devam ediyor. Geçenlerde Almanya’nın “liderliği”nde (bu tabii ki gerçek bir liderlik değil) biraraya gelen zengin ülkeler açlıkla mücadele için bir kereye mahsus olmak üzere 4,5 milyar dolar yardımda bulunma kararı aldılar. Bu rakam 2030 yılına kadar açlığı ortadan kaldırmayı hedefleyen Birleşmiş Milletler’in ihtiyaçlarının çok çok altında. Uzmanlar sözkonusu hedefe varabilmek için yılda G-7 ülkelerinin her yıl 14 milyar dolar yardımına ihtiyaç olduğunu hesaplıyorlar.

***

Önceki gün sonuçları yayınlanan bir araştırmada Avrupa’nın en büyük 15 bankasının silah ve askeri malzeme üreten firmalara verdiği mali desteğin boyutlarını bir kez daha gözler önüne serdi. Bu bankaların sıcak savaşların devam ettiği bölgelerde taraflar için silah ve diğer askeri malzeme üreten Avrupa merkezli firmalara sadece 2010-20 yılları arasında verdiği mali destek neredeyse 88 milyar dolar. Yani neredeyse sadece Avrupa’nın 15 bankası bile isteseler dünyadaki açlık sorununu tamamen ortadan kaldırabilecek durumda. Ama gelişmeler tersine. Silahlanmaya milyarlarca dolar yatırırken, açlıkla mücadeleye ayrılan bütçeler küçülüyor. Örneğin Almanya’nın sosyal demokrat ve yeşil ağırlıklı hükümeti, yeni bütçesinde bu yardımları dağıtan Kalkınma Bakanlığı’na ayırdığı payı yüzde 10 oranında azalttı.
Zenginler iklim krizini derinleştirerek büyük ölçüde sorumlusu oldukları açlıkla mücadeleyi desteklemiyorlar ama her fırsatta bu yoksul ülkeleri Rusya’ya karşı yaptırımlara katılarak, daha da büyük bir yoksulluğa zorluyorlar.

Yaptırımlar Putin’i ya da Rusya’yı mahveder mi belli değil. Ama yoksulları mahvettiği, daha da mahvedeceği kesin. Bu savaşın Washington’dan dayatıldığı gibi Ukrayna’nın, daha doğrusu NATO’nun zaferiyle sonuçlanması mümkün değil.

Daha doğrusu teorik olarak mümkün ama sonuçta sadece Rusya’yı değil, zenginiyle yoksuluyla tüm dünyayı mahvedecek bir zafer olacağı için bunun kazanana da bir faydası olmaz. İnsanlığın güçlü bir barış hareketine her zamankinden daha çok ihtiyacı var.