Almanya'yı son üç yıldır meşgul eden bir sağ terör dosyası da kapanmak üzere.

Adını ülkenin dört bir köşesinde yıllarca rahat rahat dolaşıp sekizi Türkiye kökenli dokuz göçmen küçük esnafı ve bir polis memurunu infaz eden, çok sayıda insanı silahla ya da bombayla ağır yaralayan neo nazi terör örgütü NSU (Nasyonal Sosyalizm Yeraltı) örgütünden alan "NSU 2.0" davasında karar bugün verilecek.

Frankfurt'ta yaklaşık bir yıl önce başlayan "sanık" olması beklenen çok sayıda polis memurunun "tanık" olarak dahil olduğu ve hepsinin de "susma hakkı"nın arkasına sığınarak olayları karanlıkta bıraktıkları davanın tek sanığının birkaç yıl ceza almasıyla sonuçlanması bekleniyor.


Son duruşmadan önce bu davaya konu olan ölüm tehditlerine, hakaretlere hedef olan altı cesur kadın, mahkeme heyetine hitaben yazdıkları ortak mektubu kamuoyuna da açıklayarak cesur ve iddialı bir adım attılar.

Frankfurt Barosu avukatlarından Seda Başay-Yıldız, kabare sanatçısı ve oyuncu İdil Baydar, Sol Parti milletvekilleri Anne Helm, Martina Renner, Sol Parti Eşgenel Başkanı Janine Wiissler ve Gazeteci-Yazar Hengameh Yaghoobifarah, mektuplarında mahkeme heyetinin üç önemli konuda güçlü bir mesaj vermesini talep ettiler. Her biri polis karakollarındaki bilgisayarlardan alınan kişisel iletişim bilgileri üzerinden yıllardır ölüm tehditleri alan cesur kadınlar nazik bir dille kaleme alınmış talepleri şöyle:

almanya-nin-en-cesur-kadinlarindan-mahkemeye-ultimatom-gibi-mektup-1088893-1.
Avukat Seda Başay-Yıldız'ın girişimleriyle NSU 2.0 imzalı tehdit mektupları kamuoyunun gündemine geldi. NSU ana davasında ve Hanau katiamında babaları, eşleri ya da oğulları öldürelen aileleri temsil eden Seda Başay-Yıldız'a gönderilen mektuplarda sadece kendisi değil, 1,5 yaşındaki küçük çocuğuna da ölüm tehditleri ve hakaretler yer alıyordu. Başay-Yıldız, hakkındaki gizli bilgileri, çocuğunun adını .bile içeren bu mektuplara Frankfurt'un 1 No'lu Polis Karakolu'ndaki bilgisayarda sorulduğuna işaret ediyor, bununla ilgili polislerin "sanık" değil, "tanık" olmasını skandal olarak değerlendiriyor.



1. Mahkemenin kararının, yazdıkları aşırı sağcı, ırkçı ve kadın düşmanı içerikli tehdit mektuplarıyla hedef aldıkları kişiler ve yakınlarını korku ve endişeye sürüklemeyi hedefleyen sanık Alexander M. ve benzer suçları işleyen herkese karşı güçlü bir mesaj olması umuluyor.

2. Mahkemenin kararında bu tehdit mektupları dosyasının tam olarak aydınlatılmadığına işaret edilmesi isteniyor.

3. Ayrıca mahkemeden yargılanan sanığın cezalanmasıyla polis teşkilatının temize çıkmış olmayacağına dair bir mesaj bekleniyor.

Hukuk tarihine geçecek bu sıradışı mektupta isimleri verilen polis memurlarından birinin adı da verilerek "Frankfurt Bir No'lu Polis Karakolu'ndaki polis memurlarından en azından birinin bu olaydaki rolü halen açıklığa kavuşturulmamıştır" deniliyor.

Savcılığın ısrarla bağımsız hareket eden tek bir sanık tezini savunmasını bir "skandal" olarak tanımlayan cesur kadınların mektubu polis teşkilatı içindeki aşırı sağcı oluşumların "beraat"in sözkonusu olmadığını ve bu konudaki soruşturmanın suçlanan kişilere ve isimleri bilinen polis memurlarını kapsayacak şekilde sürdürülmesi talebiyle noktalanıyor.

***

"NSU 2.0" adı Münih'te 2013-18 arasında gerçekleştirilen NSU ana davası karara bağlandıktan, örgütün yaşayan tek üyesi ve yardım eden dört kişi cezalarını aldıktan sonra 2018’de ortaya çıkmıştı.

NSU örgütünün ilk hedefi olan Enver Şimşek’in ailesini temsil eden, Frankfurt Barosu avukatlarından Seda Başay Yıldız, “NSU 2.0” imzasını taşıyan mektuplarla tehdit edilmişti. Başay Yıldız’ın gizli tutulan ev adresine gönderilen mektuplar, ancak resmi yollarla ulaşılabilecek özel bilgiler içeriyordu. Nitekim ilk tehdit mektubundan kısa süre sonra bu bilgilerin Frankfurt‘ın tam ortasındaki Bir No'lu Polis Karakolu'ndaki bilgisayardan sorgulandığı ortaya çıktı.

Daha sonra aşırı sağla mücadelenin aktif isimlerinden Sol Partili politikacı Janine Wissler ile sanatçı İdil Baydar’a ölüm tehditleri ve ağır hakaretler içeren “NSU 2.0” imzalı e-mailler gönderildiği öğrenildi. Bu tehditler gönderilmeden önce Wissler ve Baydar hakkındaki kamuya açık olmayan bilgilerin Hessen eyaletinin başkenti Wiesbaden'daki İki ve Üç No'lu polis karakollarındaaki bilgisayarlardan sorgulandığı ortaya çıkarıldı. Ayrıca bu arada adres değiştiren Başay Yıldız’ın yeni adresine de benzer tehdit mektupları gönderildiği açıklandı.

Bu dönemdeki soruşturmalarda “NSU 2.0” ile ilgili bir sonuç elde edilemedi. Ancak polis karakollarındaki ilk soruşturmalar sırasında tüm Alman emniyet teşkilatı içinde birbiriyle bağlantılı çok sayıda aşırı sağcı memurun varlığı ortaya çıkarıldı. Bunların bir bölümü açığa alındı. Hessen eyaletinin CDU’lu İçişleri Bakanı ve polis teşkilatı ağır suçlamalara, istifa çağrılarına hedef oldular. Sonunda Eyalet Polis Teşkilatı Müdürü görevinden istifa etmek zorunda kaldı.

Bir Doğu Avrupa ülkesinden alınmış e-mail adresinden gönderilen çoğu “NSU 2.0”, bir bölümü de Hitler döneminden çeşitli faşist örgüt ve kurumların adıyla imzalı tehdit mektupları Mart 2021 ortasına kadar gönderilmeye devam etti. Toplam 115 mektubun bir bölümü doğrudan kişileri, bir bölümü de çeşitli devlet kurumlarını hedef alıyordu. Tehdit edilenler arasında NSU davasında öldürülen göçmenleri temsil eden avukatlar, gazeteciler, sanatçılar ve çoğu Sol Parti ile Yeşiller’den politikacılar (örneğin Deniz Yücel, Sevim Dağdelen, Helin Evrim Sommer, Gökay Akbulut, Claudia Roth, Belit Onay, Filiz Polat, Jutta Dittfuth, Federal Sağlık Bakanı Jens Spahn, SPD Eşgenel Başkanı Saskia Esken, Yeşiller Eşgenel Başkanı Robert Habeck vs.) yer alıyordu.

Soruşturmayla ilgili açıklamalar zanlının kamuoyundan gizli tutulan adresleri ve kişisel bilgileri, polis karakollarına telefon ederek ve kendisini polis olarak tanıtarak elde etmiş olabileceği tahminini içeriyordu.

Sonunda tehdit mektuplarının yazarının yakalandığı açıklandı (3 Mayıs 2021). Gözaltına alınan zanlı, polis tarafından bilinen aşırı sağcı bir sabıkalıydı. 53 yaşında, işsiz bir bilgisayar teknikeri olan zanlının aşırı sağcı örgütlerle bağlantısına rastlanmamıştı. Yani onun da tıpkı Hanau ya da Halle’yi kana bulayan saldırgan gibi bir “bireysel terörist” olduğu açıklandı.

Frankfurt'ta bu yıl şubat ayında başlayan davada da "bireysel terörist" olarak yargılandı.

Bütün bunlara kaynaklık eden NSU'nun tam olarak nasıl bir örgüt olduğunu halen bilmiyoruz. Seri cinayetlerle ilgili soruşturmalar yıllardır neden sonuçsuz kalmıştı? Polis ve istihbaratın başarısızlığının ardında ne yatıyor? Almanya’daki diğer faili meçhul cinayetler ve bombalı saldırılarla, neo-nazi çevrelerle bağlantıları var mıydı? Sempatizanları, takipçileri var mıydı?

Soruşturmaların ve Münih’te beş yıl (2013-18) süren mahkemenin sonunda bu sorular yanıtlanmadı. Kurulan 13 meclis soruşturma komisyonunun yıllar süren araştırmaları da sonuç vermedi.

NSU 2.0 davası da aynı şekilde karanlıkta kalacak mı, göreceğiz.