Yönetici sınıf, Birinci ve İkinci Dünya Savaşları’ndan önce yaptığı gibi yine Almanya’yı savaşa hazırlamaya karar verdi ve yeniden silahlanmaya büyük paralar harcanacak. Bu defa açıkça jeopolitika ve jeostrateji konuşulduğunu görüyoruz ve bu hepimiz için uyarı niteliğinde olmalı.

Almanya’nın silah sevdası

Johannes Stern

ABD Başkanı Donald Trump tekrar “İran tehdidini” gündeme getirmeye karar verdi ve bu da bize işçi sınıfı kademesinde savaş karşıtı hareketi güçlendirmemiz gerektiğini tekrar hatırlattı. Almanya’daki gelişmeler de aynı gereksinime işaret ediyor. Federal Alman Hükümeti ‘askeri kısıtlama’ döneminin sona erdiğini 2014 Münih Güvenlik Konferansı’nda ilan etmiş ve İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana planladığı en büyük silahlanma planını açıklamıştı. Plan, salgına rağmen halen uygulamada.

Avrupalı silah devi Airbus, Alman hava kuvvetleriyle yeni bir anlaşma imzaladığını, bu kapsamda 38 savaş uçağı imal edeceğini açıkladı. Parlamento çatısı altında çalışan bütçe komisyonu, bu harcamayı onamak için aşırı sağcı AfD partisinin oylarına ihtiyaç duyuyordu. Savaş uçaklarının toplam maliyeti 5.4 milyar avro dolaylarında.


EN MODERN SAVAŞ UÇAĞI

İmzalanan sözleşme, Almanya hava kuvvetlerinin ve Avrupa’daki diğer muadillerinin yeniden silahlandırılmasını öngören kapsamlı bir planın parçası. Airbus Savunma ve Uzay Birimi’nin müdürü Dirk Hoke “Tranche 4 Eurofighter uçağı Avrupa’da üretilen en modern savaş uçağı olacak ve 2060 yılına kadar, hatta sonrasında da hizmetini sürdürecek. Teknik özellikleri sayesinde Gelecek Hava Savuma Sistemi (FCAS) ile tamamen entegre bir şekilde kullanılabilecek” diyor.

YÜKSEK MALİYET

FCAS sistemi, Avrupa ölçekli bir hava savunma altyapısı. Sistem savaş uçakları, insansız hava araçları, uydulardan oluşuyor ve muhtemelen bu sistemlerin nükleer silah taşıması da söz konusu. 2040 yılında faaliyete girmesi öngörülen sistemin maliyeti İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana yapılan tüm silah harcamalarını geride bırakıyor. Basında yer alan haberlere göre maliyetin 300 ile 500 milyar dolar arasında olacağı tahmin ediliyor.

Alman Hava Kuvvetleri’nin yanı sıra, donanma tarafında da büyük harcamalar planlanıyor. F126 sınıfı yeni fırkateynlerin imalatı için anlaşma ‘nihayet’ imzalandı. 6 milyar avro tutarındaki anlaşma Alman donanması tarihinde bir ilk niteliğinde.

ALMANYA-FRANSA ORTAK YAPIMI

Kapalı kapılar ardında yapılan daha büyük planlar da var. Savunma Bakanı Annegret Kramp-Karrenbauer ve Şansölye Angela Merkel 2019 yılı başında yaptıkları bir görüşmenin ardından Almanya-Fransa ortak yapımı uçak gemisi projesinden söz etmişlerdi. Tabii bunun maliyeti daha da yüksek olacak.
Hangi saçma projelerin resmen hayata geçirileceğinin önemi yok. Mesele şu; yönetici sınıfı, Birinci ve İkinci Dünya Savaşları’ndan önce yaptığı gibi yine Almanya’yı savaşa hazırlamaya karar verdi ve yeniden silahlanmaya büyük paralar harcanacak. ABD seçimlerinden beri medyada sürekli düşünce kuruluşlarının, siyasilerin demeçlerini görüyoruz ve hepsi silahlanma programının hızlandırılmasını talep ediyorlar.

Mesaj açık. Eğitim ve sosyal hizmetlere ayrılan bütçe kısılırken, ölümcül salgın koşullarında sağlık harcamaları için kaynak bulunmazken savunma harcamaları giderek artırılacak ve devasa silahlanma anlaşmaları hayata geçirilecek.

‘SÖZ SAHİBİ OLMAK’

Savunma Bakanı lafını esirgemedi: Almanlar üçüncü kez küresel güç haline gelmeye çalışacaklar. Bakan “Yalnızca kendimize bakmak yerine dış dünyaya açılmalıyız” dedi. “Almanya’nın ve Avrupa’nın hem kendi coğrafyasında, hem dünyada söz sahibi olmasını hedeflemeliyiz. Çıkarlarımızı zihinlerimizde tutmalı, küresel amaçlarımızın bilincinde olmalı ve bunları elde etmek için başkalarıyla nasıl birlikte çalışabileceğimizi kavramalıyız.”

İkinci Dünya Savaşı esnasında işlenen savaş suçları, Almanya’da yönetici sınıfını uzunca bir süre geri durmaya itti, askeri amaçlar genellikle insani söylemlere bezenerek sunuldu. Bu defa açıkça jeopolitika ve jeostrateji konuşulduğunu görüyoruz ve bu hepimiz için uyarı niteliğinde olmalı. Yönetici sınıfı emperyalist çıkarlarını askeri yöntemlerle gerçekleştirmeyi planlıyor – çıkarları dünyanın öbür ucunda saklı olsa bile.

almanya-nin-silah-sevdasi-808161-1.


‘SÜRÜ BAĞIŞIKLIĞI’ STRATEJİSİ

Parlamentodaki tüm partilerce benimsenen milliyetçi-militarist politika, koronavirüs salgınına yönelik ölümcül politikalar izlenmesi kararlarıyla aynı zamana denk geliyor. ‘Sürü bağışıklığı’ stratejisi, nüfusun geniş kesimlerinin enfekte olmasından geçiyor ve sağcı partiler kadar sol partiler arasında da kabul görüyor. Sol Parti’nin ve Yeşil Parti’nin de yönetimlerinde bulundukları eyalet hükümetlerinde ekonominin yeniden açılması için her şey yapılıyor. Okullar açılıyor, elzem olmayan sektörlerde bile üretim sürüyor. Tüm medyada, iş dünyasında ve siyaset kurumunda gördüğümüz söylem aynı: “Yaşam değil kazanç.”

SAVAŞ YANLISI POLİTİKALAR

Sosyalist Eşitlik Partisi (SGP) altı yıl önce düzenlediği savaş karşıtı bir konferansta, yönetici sınıfının aslında kapitalizmin krizine ve işçi sınıfının yükselişine cevaben hamle yaptığını; militarist, faşist ve savaş yanlısı politikaların da 1930’larda olduğu gibi yine bunun bir parçası olduğunu söylüyordu. O günlerde biz de şu satırları yazıyorduk:

“Militarizmin yükselişi, yönetici sınıfın toplumsal huzursuzluklar, ekonomik kriz, Avrupa devletleri arasındaki anlaşmazlıklar karşısında bulduğu çözüme işaret ediyor. Amaç piyasalar ve hammadde sağlayıcıları üstünde etki sahibi olmak; toplumsal gerilimi ‘dış düşmanlara’ odaklamak; toplumu topyekûn militarizme sürüklemek... Ulusal istihbarat altyapısı inşa etmek, sosyal ve siyasi tüm muhalefeti susturmak, medyayı hizaya getirmek de bu planın bir parçası.”

YENİ BİR BAKIŞ AÇISI GEREK

Koronavirüs salgını bu süreci hızlandırdı. Bu esnada gençler ve işçiler tüm dünyada radikalleştirildi. Yeni bir siyasi stratejiye ve bakış açısına hepimizin ihtiyacı var. Militarizm, savaş ve sürü bağışıklığı siyasetine karşı koymak istiyorsak, işçi sınıfı kurumlardan bağımsız olarak harekete geçmeli ve kendi toplumsal programını inşa etmeli.

Kapitalist kâr sistemini yıkmak; süper zenginlerin, bankaların ve şirketlerin ellerinde tuttukları kaynakları kamulaştırarak demokratik amaçlar için kullanmak şart. Toplumun tamamının haklarını, sağlık hakkını, yaşam hakkını ancak böyle güvenceye alabiliriz. Salgına karşı koymak, sağlık harcaması yapmak, eğitim harcaması yapmak, sosyal hizmetlere ve kültüre kaynak ayırmak! Alman Hava Kuvvetleri, donanması ve ordusu için tek kuruş yok.

Çeviren: Fatih Kıyman
Kaynak: Johannes Stern