Almanya’nın yeni lideri yine bir kadın olabilir!

Almanya‘yı 16 yıldır yöneten Angela Merkel‘in eylüldeki genel seçimden sonra boşaltacağı federal başbakanlık (şansölye) koltuğunun adayları sonunda kesinleşti:

Hıristiyan Birlik‘ten Armin Laschet (60), Yeşiller‘den Annalena Baerbock (40) ve SPD’den Olaf Scholz (63).

Kamuoyu yoklamalarına göre son zamanlarda oyları büyük oranda düşüş gösterse de halen en fazla oyu alacak gibi görünen merkez sağ partiler ittifakını (Hıristiyan Birlik) oluşturan partiler CDU (Hıristiyan Demokrat Birlik) ve CSU‘nun (Hıristiyan Sosyal Birlik) ortak federal başbakan adaylığına Laschet getirildi. Adaylık için CDU‘nun Genel Başkanı Laschet‘le, CSU‘nun Genel Başkanı Markus Söder arasında kıyas kıyasa bir mücadele süreci yaşanmıştı. Aynı zamanda Almanya‘nın en büyük iki eyaleti Kuzen Ren Vestfalya ve Bavyera‘nın başbakanlığını yapan adaylar, sonuç belli olduktan sonra birbirlerini destekleyeceklerini açıkladılar, ancak siyasal gözlemciler iki politikacı arasındaki rekabetin önümüzdeki süreçte de süreceği yorumunda birleşiyorlar. Koronavirüs salgınıyla mücadele sürecinde kamuoyuna “güvenilir, güçlü lider“ izlenimi veren Söder ile bu süreci “iyi yönetemediği“ gerekçesiyle hem halk arasında, hem birlik tabanında, hem de kendi partisinden sürekli olumsuz notlar alan Laschet. önümüzdeki seçim kampanyası sürecini gerçekten “uyum içinde“ götürseler bile, geride kalan iki-üç haftalık süreçte yaşanan yıpratıcı rekabetin neden olduğu prestij kaybının giderilmesi için çok zor görülüyor.

Son zamanlarda oyları büyük artış gösteren Yeşillerin adayı da partinin eşgenel başkanlarından Baerbock oldu. Aslında tahminler diğer Eşgenel Başkanı Robert Habeck‘ten yanaydı. Daha deneyimli ve yetkin bir politikacı izlenimi veren Habeck‘in kamuoyu önünde kavga yaşanmadan önceliği kendisinden çok daha genç, deneyimsiz bir partidaşına bırakması Yeşiller‘e yönelik kamuoyu desteğinin daha artmasına yol açtı.

2017‘deki genel seçimlerden sonra sürekli gerileyen SPD‘den Olaf Scholz’un adaylığı zaten geçtiğimiz ağustosta belli olmuştu. Ancak şu anki Merkel hükümetinde Federal Başbakan Yardımcısı ve Maliye Bakanı olarak yer alan Scholz‘un adaylığı daha çok sembolik nitelikte.

Seçimlere beş ay kaldı. Sosyal demokratların bu sürede toparlanmaları ve sandıktan Scholz‘un başında olabileceği bir koalisyon seçeneğinin çıkma olasılığı çok düşük.

***

Asıl yarış Laschet ile Baerbock arasında olacak. Son siyasal gelişmelere bakılırsa her ikisinin de seçimden sonra oluşturulacak bir üç ya da dört partili bir koalisyon hükümetinin başında olma şansı var.

Laschet, Yeşiller, liberaller ya da sosyal demokratların yer alacağı koalisyon seçeneklerinden birinin başına önümüzdeki yasama döneminde Federal Almanya Cumhuriyeti‘nin dokuzuncu şansölyesi olabilir.

Baerbock da Hıristiyan demokratlar, liberaller, sosyal demokratlar ve demokratik sosyalistlerin yer alacağı bir koalisyon seçeneğinin başına geçerek, Almanya tarihinin ikinci kadın şansölyesi, daha da önemlisi bu göreve seçilen en genç politikacı olabilir.

Son kamuoyu yoklamalarına göre CDU-CSU‘nun oyları yüzde 21 ile 29 arasında…

Yeşillerin oyları yüzde 21-22 civarındaydı, ancak adayın açıklamasından sonra bu partiye seçmen desteğini yüzde 28 olarak gösteren anket sonuçları da görüldü.

Diğer partilerde durum şöyle:

SPD: yüzde 13-18, FDP: yüzde 8-12, Sol Parti: yüzde 7-8,5 ve AfD: yüzde 19-12.

Merkel hükümetini oluşturan partiler CDU, CSU ve SPD, özellikle koronavirüs salgınıyla mücadele sürecinde yaşanan başarısızlıkların, belirsizliklerin ve yolsuzlukların bedelini ödüyor, güç kaybediyorlar. Gerçi son haftalarda ortaya çıkan yolsuzluklarda sosyal demokratların bir dahli yok, hükümetin kaybettiği prestij onları da olumsuz etkiliyor.

Anketler muhalefetteki partilerden Yeşiller ve FDP‘yi sürecin kazananı olarak gösteriyor. Diğer muhalefet partileri aşırı sağcı AfD (Almanya için Alternatif) ve Sol Parti‘nin oylarında ise fazla oynama sözkonusu değil.

FDP‘nin hükümetin uygulamalarından memnun olmayan kesimlerin desteğini alarak güçlenmesinin şaşırtıcı bir yanı yok.

Ancak aynı şey Yeşiller için geçerli değil.

Çünkü federal düzeyde muhalefette görünen bu parti, aslında Almanya‘nın çok büyük bir bölümünde iktidarda. Toplam 16 eyaletin 11‘nde CDU’dan Sol Parti’yle AfD hariç her partiyle çeşitli koalisyon hükümetlerinde ortak olan Yeşiller, aslında diğer partiler gibi salgınla mücadele sürecinde yaşanan başarısızlıkların, belirsizliklerin sorumlu görülebilirdi. Çünkü sonuçta sözkonusu başarısızlıkların önemli bir bölümü bu eyalet hükümetlerinin uygulamalarından da kaynaklanıyor. Ancak bu durum Yeşillerin federal düzeyde güçlenmelerini hiç etkilemiyor.

Giderek güçlenen Yeşiller, kapitalizmle mücadele cephesinin bir parçası olarak siyasi hayata girmişlerdi. Aradan geçen sürede kapitalizmle sorunu olmayan çok partili demokratik sistemin istikrarlı bir parçası oldular. Girdikleri koalisyon süreçlerinin doğal sonucu olarak birçok konuda uzlaşıya giderek, çevre korumadan savunmaya çeşitli alanlarda tutumlarını değiştirdiler.

Tarihlerinin en önemli seçiminin öncesinde yine uzlaşı mesajlarıyla ilerliyorlar.

Ancak bu mesajlar ağırlıkla merkez sağa yönelik…

Halbuki SPD ve Sol Parti‘nin yer alacağı bir koalisyon seçeneği de var önlerinde. Tabii özellikle Sol Parti’nin başta dış politika olmak üzere çeşitli alanlardaki tutumu bunun çok kolay olmayacağını gösteriyor. Ancak bu mümkün.

Böyle bir hükümetin kurulması elbette kapitalist sömürücü düzenin sonuna getirmeyecektir.

Ancak genç bir çevreci kadının liderliğindeki böylesi bir ilerici güçler koalisyonu, hem Almanya, hem tüm kapitalist batı ve hem de tüm dünya için yepyeni bir dönemin başlangıcı olabilir.

Bunun en azından küresel ısınmayla mücadele ve uluslararası barış adına ciddi kazanımların yolunu açacak bir kapı olacağını söyleyebiliriz.