Müzik piyasası üzerine çok konuştuk. Covid-19 salgını yüzünden endüstrinin sadece Türkiye’de değil tüm dünyada zora girdiği bir gerçek. Yurtdışında iptal edilen konserler ve sanatçılara zararları bir şekilde -yeterli olmasa da- devlet destekleriyle karşılanıyor. Bizde de konserler ufak ufak başladı. Farklı görüşler olsa da bence 2021’in 3. çeyreğine kadar yeni bir salgın veya felaket yaşamazsak piyasa eski haline gelir diyebiliyorum. Hata payım var, neticede fal bakıyorum şu anda. Bir umut diyelim…

Müzisyenler için sektör çehre değiştirdi ve eskiden idare eden formüller artık işe yaramayacak, bunu da biliyoruz. İstanbul Life dergisi için bir röportaj serisine başladım. Derginin temmuz sayısında mor ve ötesi grubunun solisti Harun Tekin ile bir röportaj yaptım. Harun Tekin ile yaptığımız röportajda Tekin’in anlattığı bazı şeyler kafama takıldı. Tekin’in grubu mor ve ötesi hatırı sayılır bir rock grubu. Bir konserine gittiğinizde çaldıkları her şarkı bir hit. Röportajda ona sorduğum “... Eskiden iyi kötü işe yarayan ve bundan sonra işe yaramayacağını düşündüğün şeyler nedir?” sorusuna verdiği “Hayatını müzik yaparak sürdüren müzisyenler müzik yapmak isteyenlerin bir kısmı. Sadece sevdiği müzikle bunu sürdürenler çok daha küçük bir kısmı. Biz de o küçük şanslı kitledeniz. Bundan sonra konser gelirine bel bağlayan bir hayat sürdürülemez. Emeğinin karşılığını almayı çeşitlendirmen gerekiyor. mor ve ötesi benim hem tutkum hem işim... Oyun müziği de tiyatro oyunu müziği de yapmak, sinemaya da yakın duran işler yapmak isterim. Bunun gibi 20 tane daha proje sayabilirim. Bunu eskiden de yapmak gerekiyordu ama artık yapmamak imkansız hale geldi … ” cevabı hep aklımda.

Türkiye’nin en büyük rock gruplarından biri tartışmasız mor ve ötesi. Fakat Harun Tekin’e göre artık bu bile yetmiyor. Müzik projelerinin yanında felsefe gibi ilgilendiği konulara ciddi biçimde çalışarak podcast’ler hazırlıyor. Pandemi sürecinde internetten biletli satışa çıktığı solo bir konser verdi. Bunları düşünerek bu yazıyı yazmaya karar verdiğimde karşıma fikirlerine çok değer verdiğim bir isim olan İKSV Caz Festivali Direktörü Harun İzer’in konuyla doğrudan bağlantılı olduğunu düşündüğüm tweet serisi çıktı: “Pandemi öncesi, iyi kötü giden bir sistem mevcuttu, idare edilebildiği için bu tür sorular göz ardı ediliyordu (veya ettiriliyordu). Mesela gelirin kayıttan değil de konserden kazanılması müzisyenlerin büyük kısmı için kabul edilebilir bir norm haline gelmişti. / Şu dönemde müzik yaparak hayatta kalmanın çoğu müzisyen için iyice içinden çıkılmaz bir hale geldiği aşikâr. Taşların yeniden yerine oturması da vakit alacak görünen o ki. Bunun için hem salgının sönümlemesi, hem de bu arada bir takım yollar bulunması lazım. / Bu süreçte müzisyenler için basit bir çözüm yolu bulmak kolay görünmüyor. En çabuk akla gelen (yine) müziğin kendisinden öteye, farklı birtakım yaratıcı yöntemlerle gelir modelleri yaratmak. Ve bunun için oldukça esnek olmak da gerekiyor. Hiç kolay işler değil bunlar da.

Harun İzer’in yazdıklarında dikkatimi çeken detay “Esnek olmak” oldu. Alışkanlıkları var ve bunlardan vazgeçmek zor, değişikliğe gitmek artık şart. Müzisyenler için eskiden tutan formüller artık tutmuyor ve emin olun yakın alternatif-yol-sart-763535-1.zamanda işler, istediğimiz duruma gelmeyecek. Gerçekleri kabul edip kendimize en uygun formülü yaratmamız şart. Emin olun bir yazar, radyocu ve dijital ortamda varlığını sürdüren bir sektör bileşeni olan benim için de işler eskisi gibi değil. Yeni formüller bulmam gerek, aynı sizin gibi. Geçenlerde müzisyen arkadaşım, yıllardır bu sektörde varlığı sürdüren bas gitarist ve besteci Mehmet Fırıl ile buluştum. Kendisi geçen yıl, kurucusu olduğu progresif rock grubu Tatu Fly? için “Nomad” adlı şahane bir albüm yayınladı. Kadıköy’de Dorock XL’de kalabalık bir orkestrayla enfes bir lansman konseri yaptı. Müthiş bir konserdi. Mehmet tarafından bakınca olaya, bundan sonra öyle bir orkestrayla konser vermenin zor olabileceğini anlıyorum. Ama grubu ve müziğini ayakta tutmak için ciddi anlamda çalışmalar yapıyor. Mesela, Tatu Fly? için tişört yaptırmış ve plak bastırmış. Artık kendisinden imzalı bir plağım var, ne mutlu bana. İngilizce ismiyle “Merchandise” ya da kısaca “Merch” denir bu olaya. Pek çok ABD’li ve Avrupalı grup pandemi sürecinde grup logolu maskelerini satışa çıkardı. Hatta satışlardan kazandığı paraları da grubun rodilerine ve gruptan para kazanan müzisyen olmayan çalışanları arasında bölüştüreceğini açıkladı. Bazı gruplar sağlık çalışanlarına satışlarından pay verdi. Burada önemli olan bu grupların hemen harekete geçmiş olması. Mehmet Fırıl geçen yıllarda “13” isimli grubu için forma şeklinde ‘Merch’ çıkarmış ve çevremde hayli tutulmuştu, o “13” formasını hala severek giyiyorum. Bu arada müziğe para harcamamaya alıştırılmış memleketimin müzik severinin bunlara para harcaması kolay değil, kabul ediyorum. Ama bir grubun hayranıysan o grubun ayakta kalması için elinden geleni de yaparsın. Bu kültürde buna ayrılan yer büyük. Bu arada konuyu ‘merch’e getirdim ama bunun dışında pek çok formül var. Bu en basit konuydu. Diğer alternatifleri grup/sanatçıların bulması gerek. Önümüzdeki yıllarda neler yaşayacağımız bilinmez ama emin olduğum tek hadise var o da alternatif yollar bulunmazsa ayakta kalmanın gün geçtikçe daha da zor hale geleceği.