Seçimler yaklaştıkça Altılı Masa muhalefeti güçlenmesi gerekirken ve bu güçlenme ülkenin geleceği yönünden çok önemliyken akıl almaz bir dağınıklık sergiliyor.

Şu görünüme bakar mısınız? Bir taraftan Davutoğlu, başörtüsüne anayasal çözüm için Başkan Erdoğan’a başvuruyor; diğer taraftan, sorunun çözümü için daha geçen hafta yasa teklifi veren Kılıçdaroğlu, üstelik New York’ta “Erdoğan ile Anayasa konuşulmaz” diye kestirip atıyor.

Böyle olunca da masanın gündeminde olması gereken en temel sorunlar, örneğin, yeni bir yılı başlayan eğitim tümüyle unutuluyor.

YALVAR YAKAR MASASI MI?

Davutoğlu, başörtüsü konusunun anayasa ile düzenlenmesi için Başkan Erdoğan ile görüşmek istediğini 11 Ekim günü şu sözlerle açıkladı:

“Son dönemde gördüğüm bütün baskıları, hakaretleri, provokasyonları bir kenara bırakarak ve nefsimi bir kez daha ayaklar altına alarak kamuoyuna açık bir şekilde sizden randevu talebinde bulunuyorum… Cumhuriyetimizin 2. yüzyılına nasıl yaralarını kapatmış bir toplum olarak girebileceğimize odaklanınız”.

Kamuoyunda üzerinde pek durulmayan bu istek, yalnızca Masa’nın yetersizliğini kanıtlamakla kalmıyor; önemli sorunlara çözüm adresini de Erdoğan olarak gösteriyor; “yalnız siz yapabilirsiniz” yaklaşımıyla Erdoğan’ı büyütüyor.

Bu noktada sormak gerekiyor: Seçmen o adrese yönelirse haksız olur mu? Altılı Masa, Erdoğan’ın tek kişi yönetimine son vermek için oluşturulmadı mı? Varlık nedeni seçimlerde yenilgiye uğratmak ve uyguladığı rejime son vermek olan kişiden toplumun yaralarını sarması nasıl istenebilir; doğrusu, dilenebilir?

Başbakan olduğu dönemlerle ilgili olarak kamuoyunu aydınlatmadığı “konuşursam sokağa çıkamazsınız” gibi kendi sözleriyle belirlenen Davutoğlu’nun düşünüşünü ya da zihniyetini gösteren şu sözleri, Erdoğan’a başvurmasının gerçek nedenini de açıklıyor. Davutoğlu şöyle diyor:

“Ancak acı tecrübelerle biliyoruz ki, ülkemizde pusuda bekleyen yasakçı zihniyet her an yeniden hortlayabilir fiili yasağı yeniden getirebilir. Bugün bu yasağın bir daha gündeme gelmeyecek şekilde ortadan kaldırabilmek için tarihi bir fırsat önümüzdedir”.

Davutoğlu bilmelidir ki, “pusuda bekleyen yasakçı zihniyetin” ve değişik türlerinin “her an yeniden hortlamamasının” tek bir yolu vardır: özgürlük, eşitlik, hukuk ve barışın egemen olduğu; insan haklarının tam anlamıyla yaşandığı ve düşman yaratma olanağının kalmadığı gerçek demokrasinin yaşama geçirilmesi.

Hem Masa asıl bu amaçla oluşturulmadı mı?

EĞİTİM DUYARSIZLIĞI

Yeni bir eğitim döneminin başladığı bugünlerde Altılı Masa muhalefeti, genel olarak eğitimi, özelde de üniversiteyi tümüyle unuttu.

Hafta içinde Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği-ÇYDD, TÜİK’in yapması gerekeni yaptı ve 195 bin ilk, 286 bin orta ve 373 bin lise düzeyinde olmak üzere toplam 866 bin kız öğrencinin okula gidemediğini açıkladı. Masa’nın 11 Ekim Dünya Kız çocukları gününde bile okula gidemeyen çocukların karanlık geleceği ve okullaşabilenlerin, çektikleri açlık, araç-gereç bulamama ve aldıkları eğitimin ne ölçüde bilimsel olduğu konularındaki duyarsızlığı, tek sözcükle, bağışlanamaz.

Ek olarak, Akademik Yıl Açılışı üniversitelerde bilimsel içerikli törenlerle değil, Saray’da yapıldı. Boğaziçi Üniversitesi yıkımı ve yaşanan diğer olumsuzluklarla birlikte Saraydaki açılış, her gün gerileyen üniversitelerin düştüğü acıklı durumun aynasıydı. Ancak Masa bunu da göremedi.

Oysa aynı günlerde CHP Genel Başkanı ABD gezisine Harward, MIT gibi önde gelen üniversiteleri ziyaretle başladı. Masa, iktidara gelindiğinde “Nasıl bir üniversite” sorusuna yanıt veren “Yarının Üniversitesi” çalışmasını çoktan hazırlamış olmalıydı. Eğer bu yapılsaydı Kılıçdaroğlu’nun ABD’de söylediği “YÖK’ü kaldıracağım” sözlerinin bir anlamı olur; bilimsel özgürlük ve üniversite özerkliği konusunda da iktidar ile Masa arasındaki fark sergilenir ve dahası oradaki bilim insanlarından bu konuda katkı ve öneriler alınırdı.

Sonuç olarak, Davutoğlu ile Kılıçdaroğlu başörtüsü sorununa çözüm konusunda biri biriyle tamamıyla zıt görüşler sergiliyor. Masada en olmaması gereken zamanda bir büyük uyuşmazlık yaşanıyor ve eğitim gibi temel sorunlar unutuluyor. Bu durumun çok olumsuz etkilerini gidermeye, Kılıçdaroğlu’nun John Hopkins Üniversitesi’nde “altı parti ortak ses çıkarıyoruz” sözleri asla yetmez.

Ülkenin geleceği için bir an önce giderilmesi gereken bu Masa şaşkınlığının, eğer devam ederse, seçimlerde kimin işine geleceği çok açık değil mi?