67. Berlin Uluslararası Film Festivali sona yaklaşıyor. 18 filmin Altın Ayı için yarıştığı festivalin ödülleri yarın açıklanacak

Altın Ayı yarışı

Bu sene 399 filmin gösterildiği Berlinale'de Türkiye'den sadece tek bir film vardı. Ceylan Özgün Özçelik'in geleceği parlak bir yönetmen müjdeleyen ilk filmi 'Kaygı', Panorama bölümündeydi. 18 filmin olduğu ana yarışmada ise filmlerin pek çoğu an itibariyle gösterilmiş durumda. Şimdilik sadece birkaç filmin öne çıktığı festivalin yarışma seçkisi, son yılların en zayıfı olarak değerlendiriliyor.

Bu yılın en merakla beklenen konusu ise Paul Verhoeven başkanlığındaki jürinin kararları. Altın Ayı ödülünün eleştirel anlamda ön plana çıkan favorilerden birine gitmesi haliyle ağır basan ihtimal. Ancak kariyeri ayrıksı filmlerle dolu Hollandalı yönetmenin jürisinin sıra dışı bir filmi en büyük ödül ile taçlandırıp taçlandırmayacağı büyük bir merak konusu. Cesur filmleri ödüllendiren sürpriz kararlara hazırlıklı olmak gerekiyor.

Ancak yarışmada gösterimini gerçekleştiren filmlerin pek çoğunun hayal kırıklığı yarattığı da bir başka gerçek. Buna açılış filmi 'Django' da dahil. Bir başka büyük hayal kırıklığı Oren Movermann'ın eleştirmenlerin gazabına uğrayan filmi 'The Dinner'ıydı. Film, screen dergisinin gelenekselleşen yıldız tablosunda 1.3 yıldız ortalamasıyla son sırada yer alıyor. Thomas Arslan'ın 'Bright Nights'ı ve Sally Potter'ın 'The Party'si de eleştirmenleri pek memnun edemeyen filmlerden oldular. Volker Schlöndorff'in 'Return to Montauk'ı da eleştirmenlerce büyük bir heyecanla karşılanmayanlardandı. Avusturya'dan Josef Hader'in çılgın, dinamik ama belki de biraz fazla yerel komedisi 'Wild Mouse'nin uluslararası jüride nasıl bir karşılık bulacağı soru işareti. Yine aynı şekilde, genellikle olumlu eleştiriler alan Andres Veiel'in belgeseli 'Beuys', istikrarlı bir minimalist auteur olan Hong San-soo'nun filmi 'Bamui haebyun-eoseo honja', Senegalli yönetmen Alain Gomis'in filmi 'Félicité' eli boş dönmeyebilir ama jüriyi Altın Ayı için heyecanlandıracaklar mı soru işareti.

Ön plana çıkanlar

Yarışmanın şimdiye kadarki eleştirel favorisi kuşkusuz ki usta yönetmen Aki Kaurismäki'nin 'Toivon tuolla puolen'iydi. Finlandiyalı yönetmen istikrarlı bir şekilde sürdürdüğü retro sinemasının biçimsel açıdan bir başka kusursuz örneğini verirken, günümüzdeki göçmen krizi üzerinden Batı Avrupa'ya ve insanlığa keskin ve ironik bir bakış sunuyor. Altın Ayı yarışında iddialı bir başka film ise 'Gloria' ile çıkış yapan Sebastián Lelio 'Una mujer fantástica'sı. Eleştirmenlerden tam not alan filmin ödül töreninden eli boş dönmesi pek olası değil. Pek çok eleştirmen bu iki filmi, sonuna doğru gelinen yarışmanın an itibariyle favorisi olarak gösteriyor.

Yarışmanın bir başka güçlü filmi, sineması her yıl daha çok ses getiren Romanya'dandı. Ancak bir önceki filmiyle Altın Ayı kazanan Calin Peter Netzer'in 'Anna Mon Amour' ile bir kez daha bu ödülü kucaklaması kulağa çılgın bir ihtimal olarak geliyor. Kimi eleştirmenlerce başyapıt olarak değerlendirilse de pek çok eleştirmeni bölen ve tam olarak tatmin etmeyen, Macar yönetmen Ildikó Enyedi'nin 'Teströl és lélekröl'ü ve kendine özgü benzersiz bir filmografiye sahip Sabu'nun 'Mr. Long'u da öyle. Eleştirel favorilerden ziyade, özgünlüğüyle ön plana çıkan bu filmler çılgın bir sürpriz yaşatabilirler. Tabii bu konuda yarışmanın belki de en özgün filmlerinden biri Liu Jian'ın animasyonu 'Hao ji le'yi unutmamak gerekiyor. Yarışmadaki neredeyse hiçbir filme benzemeyen bir sinemasal evrene sahip film, kültürel referanslarla dolu zeki bir senaryoya da sahip. Çin'den çıkan ilk bağımsız animasyon olarak anılan 'Hao ji le'nin kara komedisi jüride de karşılığını bulabilir.

İki eleştirel favorinin dışındaki bir sürpriz yenilikçi veya özgün bir sinema dili yerine, sınırları zorlamayan ama bunu iyi uygulayan yönetmenlerden de gelebilir. Agnieszka Holland'ın 'Pokot'u pek yenilikçi olmamasıyla eleştirmenleri bölen ancak savunucuları da olan bir filmdi. Portekizli yönetmen Teresa Villaverde'nin 'Colo'su ve bir önceki filmiyle Panorama bölümünde olan Brezilyalı yönetmen Marcelo Gomes'in 'Joaquim'i kimi sinemaseverleri ritimleriyle zorlayabilir, fakat kimileriniyse özgün sinema dilleriyle mest edebilir. Verhoeven'in başkanlığındaki jürinin kararları sürprizler içerse bile ön plana çıkan bu filmlerden pek çoğunu ödüllendirecektir.