Google Play Store
App Store
Kaynak: Haber Merkezi
Altın Koza'da boş salona ödül konuşması

Hakan FIÇICI

31. Adana Altın Koza Film Festivali ödül töreni ulusal uzun metraj yarışması sonuçlarının açıklanmasından sonra salonun neredeyse boşalması nedeniyle eleştirilerin odağı oldu.

Ulusal Belgesel Yarışması Jürisi Yönetmen Serdar Kökçeoğlu sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada "Belgesel ve Kısa film ödülleri esnasında salon boştu. Sansür ve görünürlük sorunu yaşayan bu alanlara sinema dünyasının ilgisizliği cidden inanılmaz boyutlarda. Neyse ki bu durumu sahnede dile getirenler oldu" diyerek ekranlara yansımayan bu durumu gözler önüne sermiş oldu.

Kısa film jürisinden Yönetmen Tufan Taştan ise sahnede ödülleri takdim etmeden önce yaptığı açıklamada kısa filmlere gereken değerin verilmemesine ilişkin konuştu. Taştan’ın "Kısa filme verilen değer geleceğin sinemasına verilen değerdir" sözleri dakikalarca salonda kalanlar tarafından alkışlandı.

Yılmaz Güney’i her sene olduğu gibi bu sene de onurlandıran Adana Altın Koza Film Festivali’nin ödül konuşmalarıysa bu sene yerini çoğunlukla "suya sabuna" dokunmayan teşekkür konuşmalarına bıraktı. Yönetmen ve oyuncular geçen senelerde olduğundan farklı olarak belki de geçen sene Antalya Film Festivali’nin sansüre uğramasının da etkisiyle güncel siyasetten uzak durmayı tercih ettiler.

KONUŞMA BOŞ SALONA YAPILDI

Ulusal kanallardan yayının kesilmesi, ünlü jüriler ve ana yarışma ekiplerinin de salonu terk etmesiyle, En İyi Belgesel Film ödülünü alan Zamanın Kıyısında Sınav filminin yönetmeni İlkay Nişancı, belki de gecenin en dolu konuşmasını maalesef boş salona yapmış oldu.

6 Şubat depremi sonrası Hatay’da hayatta kalan çocukların üniversitesi sınavına girmek zorunda kalmasını ve çoğunlukla atanamayan öğretmenler tarafından sınava hazırlanmasını konu alan filmin yönetmeni açıklamasında şunları söyledi:

"Geçen sene Haziran ayında Antakya'da bu belgeselin çekimlerine başladığımız zamanlarda bugün bulunduğumuz bu sahnede olma olasılığı hep aklımızın bir kenarındaydı. Evet tanık olunması gereken bir süreç vardı ama bir gün egolarımızı tatmin edecek bir ödüle layık görülürsek ne yapacaktık? Ve işte buradayız ve ne yapıyoruz? Şunu hatırlıyoruz. Bu topraklarda şöyle bir şey yaşandı. Deprem felaketinden sonra bu ülkenin çocukları ve gençleri daha cenazelerini gömemeden, yaslarını tutamadan gelecekleri için sınavlara girmek zorunda kaldılar. Bu çocukların ve gençlerin yükünü azaltmaya koşan öğretmenler oldu. En ön sırada da ne ironik ki atanamamış öğretmenler vardı.

Kamu yönetiminin tüm yükünü omuzlarına yüklendiler. Ve biz bu sınavları durduramadık. Çünkü durdurmak için yeterli bi şey yapmadık. Belki de yardım ediyoruz diye sayıların milyon liraların vicdanımızı rahatlatmasına izin verdik. Oysa yükümlülük ekonomik değil  siyasi bir yükümlülüktü. Kimimiz oyuncu kimimiz yönetmen kimimiz yapımcı kimimiz gazeteci olarak bu sürece dahil olduk. Depremden sadece 3 5 gün sonra yıkılmış kentlerin imarının nasıl paylaşıldığını görmezden geldik. Öncelikle  tüm bunları hatırlatması adına sonrasında  ülkemizin hatıra defterine katkı sunan bu festivalde yan yana olduğumuz tüm belgesel sinemacılara, bu konuşmayı yapmamıza olanak sağlayan jüri üyelerine, sinema dayanışmadır vurgusunu unutmayan Adana Altın Koza Film Festivalinin tüm paydaşlarına, bize acıları sahiplenmenin yanında neşeyi de, şöleni de, festivali de sahiplenmemiz gerektiğini öğreten Antakya halkına saygıyla ve yine son olarak hayırseverlik kültürünün değil dayanışma kültürünün hakim olduğu bir toplum hayaliyle bu ödülü alıyoruz."