Gecekondularda hava bulanık puslu
Altındağ gökleri kümülüslü
Ekmeğe, aşka ve ömre
Küfeleriyle hükmeden
Ciğerleri küçük, elleri büyük
Nefesleri yetmez avuçlarına
İlkokul çağında hepsi
Kenar çocukları
Kar altındadır


Ahmet Arif

Ankara’nın köklü Altındağ ilçesinin isminin nereden geldiği konusunda tezatlık içeren iki rivayet vardır. İlkinde, Cumhuriyet’in ilk yıllarında Ankara’nın yaşadığı büyüme, eski kent dokusundaki arsa ve yapıların altın gibi görülmesine yol açar; bu değerlilik hali Kale ve etrafındaki tepelerle bir araya gelerek ilçeye Altındağ isminin verilmesine neden olur! İkinci hikâye ise Ankara’nın Yenişehir aksında büyüyeceğinin anlaşılmasından sonra eski Ankara’nın yaşadığı düşüş ve gecekondulaşmayla ilişkilidir. Rivayet o ki Kale ve etrafındaki tepelere kurulan gecekondulardan yansıyan ışıklar gece vakti kente varan yabancıları büyüler, bölge gün ışığında, akşam fantezisi kuranlara hayal kırıklığı yaşatsa da bölgeye Altındağ ismi verilir.

Altındağ’ın ışıkları ve son günlerde orada üzerine fanteziler kuranların yarattığı şiddet bana Nasrettin Hoca’nın hikâyesini anımsattı; hani hocanın gecenin zifiri karanlığında bir ışık altında kaybettiği yüzüğü aradığı hikâyeyi. “Hoca burada mı kaybettin yüzüğünü” diyenlere, “Yok burada kaybetmedim ama bir tek burada ışık var, o yüzden burada arıyorum” dediği!

Ankara’da Altındağ, mültecilere yönelen düşmanlık için ışığın yandığı yer Altındağ’dır. İlçe, kent içindeki merkezi konumuna karşın çok uzun bir süredir Ankara’nın en azgelişmiş bölgelerinden biridir! Orta sınıfını yıllar önce kaybeden Altındağ’ın, uzunca bir süredir nüfusu da azalıyor. İlçe sınırları içinde yer alan bir zamanların ihtişamlı Dışkapı-Ulus-Anafartalar’dan Çıkrıkçılar Yokuşu’na uzanan ticaret aksı artık tanınmayacak halde! Türkiye’de mobilya üretiminin doğduğu mekân Siteler ölmese de, hasta yatağında!

İlçenin yaşadığı gerileme, konut ve taşınmaz fiyatlarında da kendini gösteriyor. Bu yüzden Ankara’ya gelen göçmen ve mültecilerin de uzunca bir süredir yığıldığı yer haline geldi. O nedenle de patlama Altındağ’da oldu.

(Suriyeli) mültecilere yönelen yoğun öfkenin geniş bir kesime yayıldığını biliyoruz. Ancak iş somut şiddete döküldüğünde öfkenin taşıyıcı gücünün büyük çoğunluğun Altındağ ya da benzer statüdeki yerlerde yaşayan kesimler olduğunu yansıyan görüntülerden anlamak mümkün!

Irkçılık ve yabancı düşmanlığının gerisinde bir mutluluk çalma hikâyesi olduğunu hepimiz biliyoruz. Bugün karşı karşıya olunan ciddi çıkmazlar ve sorunlar karşısında kaygılı kesimler çalınan mutluluklarının sorumlusunu ararken, kolay hedeflerden birinin mülteciler olduğunu anlamış bulunuyoruz! “İşimi çaldı” diyor birisi, “Bana verilmeyen yardım ve destekler düzenli olarak Suriyelilerin hesabına yatıyor” diye ekliyor bir başkası! “Bizim çocuklarımızın giremediği üniversitelere bunların çocukları sınavsız ve ücretsiz alınıyor” diye feryat ediyor ötekisi! Orta sınıf yanında bu ülkenin işsiz kesimleri, dışlananları ve lümpen proletaryası da mutluluğunu çalanın mülteciler olduğuna inanmış görünüyor!

Günün sonunda hesaplaşmanın mekânı Altındağ! Yolları asfaltsız, binaları derme çatma, otobüsleri yetersiz, kamu hizmetlerinin kaçtığı talihsiz semt. Gerçekten bu geniş kesimin mutluluğu burada çalınmış olabilir mi? Basılan, camları kırılan evlerin kirası 300 lira. Bir kısmında elektrik, su gibi temel hizmetler yok. “Bu insanlar çaldıysa mutluluğunuzu nereye koymuş olabilirler ki” diye sormadan edemiyor insan!

İşin kötüsü kendinden geçmiş biçimde Suriyelilerin barınaklarını basmak için akan güruh da biliyor mutluluklarının onlar tarafından çalınmadığını! Biliyorlar ama yine de basıyorlar evleri! Mutluluklarını burada kaybetmediklerini biliyorlar! Ama işte bir tek burada ışık var diye burada arıyorlar!

O ışığı siyasi yapılar yakıyor. Güvenlik güçleri yansıyan görüntülerde seyrediyor. Güruh mutluluğunu daha doğrusu onu çalanları belki de tek kaybetmediği yerde, Altındağ’da arıyor!

Hiç mi doğruluk payı yok bu şikâyetlerde! Bu soruyu en iyi yanıtlayacak yer Altındağ’ın sınırları içindeki Siteler! Mobilyacılar uzunca bir süredir yüksek sesle şikâyet ediyorlar. Geçtiğimiz günlerde Ticaret Bakanı ile bir araya da geldiler. Dedikleri şu; mdf, sunta ve diğer girdilerde yaşanan fiyat artışları öyle bir hale geldi ki biz bu maliyetlerle mobilya ürettiğimizde satmamız mümkün değil! Karşılarında yüksek teknolojiyle çalışan dev şirketler var ve seçilen yollardan biri ucuz işgücü kullanmak! Birçok sektörde olduğu gibi mobilya sektöründe de kayıtsız biçimde (Suriyeli) göçmenler çalıştırılıyor. Sigortasız, düşük ücretli ve bazı durumlarda sudan sebeplerle biriken alacakları ödenmeden kapının önüne konulan biçimde! Buysa mutluluk evet onu Suriyeliler çaldı.

Altındağ mutluluğu çalınmış bir ilçe! Orada mutluluğu çalınmış mülteciler yaşıyor. Aynı yerde bu ülkenin mutluluğu çalınmış insanları mutluluğunu arıyor. Mutluluklarının 300 liraya kiralanmış o evlerde olmadığını onlar da biliyor. Işık yakıldığı için orada arıyorlar!

O ışığın altında korkuttuğunuz çocuklara iyi bakın ama, tıpkı sizin çocuklarınız gibiler…

ilkokul çağında hepsi
kenar çocukları
kar altındadır…