Konu Alzheimer da pandemi de olsa, bilim yavaş ama emin adımlarla ilerliyor. Bir söylem ve buluşun değeri ya da geçerliliği, başka çalışmalarla desteklendiği zaman kanıtlanıyor. Bilim bizi şaşırtmayı sürdürüyor.

Alzheimer’a dair yeni bulgular

Alzheimer bizi korkutan bir olasılık olmaya devam ediyor. Gittikçe artan yaygınlığına rağmen hala çözümü olmayan bu hastalıkla ilgili klinik çalışmalar ve ilaç geliştirme denemeleri hızla sürmekte. Yakın zamanda onaylanan monoklonal antikor tedavisi, sadece erken aşamalarda etkili olabileceği, yan etki profilinin yüksek olması ve demansta bilişsel kapasitenin azalmasını önlemede beklenen etkiyi göstermemesi nedeniyle çeşitli bilim çevrelerinde eleştiriyle karşılanmıştı. Alzheimer için geliştirilen ilaçların ve tedavi yöntemlerinin başarısızlıkla sonuçlanması, ilaç geliştirme çalışmalarına olan inancı ve yatırımı da azalttığından Alzheimer çalışmalarının bir kısır döngüye girdiğini düşünenlerin sayısı az değil. Peki umut yok mu?


Elbette umut var. Alzheimer, sadece bir hastalık değil. Birçok hücre tipinin, birçok dokunun ve organın uzun vadede yıllar içinde biriktirdikleri işleyiş bozukluklarının belli bir aşamada demans olarak ortaya çıkması ile kategorize ettiğimiz ve aslında birçok bozukluğun bileşkesi olan bir hastalık. Heterojen ve herkeste aynı seyirle ilerlemeyen ve gelişimi yavaşça yıllara yayılan bir hastalıktan söz ediyoruz ki bu durum, heterojen bir hasta profili de yaratıyor. Örneğin, aynı aileden olup da erken yaşta Alzheimer teşhisi konan kişilerin aile bireylerinin hiçbir zaman bu hastalığa yakalanmadığını, ya da ailesinde Alzheimer olmayan kişilerin demans geliştirebildiklerini de biliyoruz. Ya da beyninde Alzheimer’daki plak oluşumunun gözlendiği ama hiçbir zaman demans geliştirmeyen kişilerin var olduğunu gözlemliyoruz. Bu anlamda sadece genetik temeli değil, çevresel etkilerin ve bilişsel kapasitenin etkisinin olduğu karmaşık bir hastalık gelişim sürecinden bahsettiğimiz Alzheimer, bir yüzyılı aşkın zamandır tanımladığımız bir hastalık olmasına rağmen her gün bizi şaşırtmaya devam ediyor. Klasik klinik tedavi yöntemlerinin yanında, yeni bilimsel bakış açıları bu hastalık için umut veren gelişmeler sunuyor. Geçtiğimiz haftalarda, kalp rahatsızlıklarındaki ödemi önlemek için kullanılan ve onaylanmış olan bir ilacın, farelerde yapılan deneylerde Alzheimer patolojisini azalttığı, laboratuvar ortamında tutulan insan hücrelerinde Alzheimer aşamasında normalin üzerinde ya da altında etkinlik gösteren genlerin normal etkinlik seviyelerine döndükleri ve bu ilacı kullanmış kişilerin dijital kayıtlarına bakıldığında diğer insanlara göre daha az Alzheimer’a yakalandıkları bilimsel bir makale ile paylaşıldı (https://www.nature.com/articles/s43587-021-00122-7.epdf). Bumetanide adındaki bu ilacın etkisinin gerçekten bu yönde mi olduğu klinik çalışmalarla denenecek ve eğer çalışmada belirtilen şekilde bir faydası varsa bu umut verici bir gelişme olarak kaydedilecek. Bu ilacın Alzheimer’ı hangi mekanizma ile etkilediği bilinmiyor. Bumetanide, normalde vücutta hücrelerin içi ve dışı arasındaki tuz dengesini sağlayan ve suyun tutulmasını dengeleyen bir proteinin etkinliğini değiştiren bir kimyasal. Plakları azaltan bu ilaç, direk olarak plaklar üzerinde etki göstermiyor. Bu da bize hastalığın ne kadar karmaşık ve birçok mekanizmanın bileşkesi olduğunu yeniden hatırlatıyor.

Bilimsel çalışmaların verdiği sonuçlar bize ışık tutuyor ve tünelin dışına çıkabilmekte bize yol gösteriyor. Bu çalışmalar genelde yavaş ve devrimsel sıçramalarla ilerliyor. Bu nedenle her alanda olduğu gibi Alzheimer alanında da hızlı, etkili, kesin çözümleri vaat eden yayın ya da kişilerin doğruyu söylemediğini net olarak belirtebiliriz. Özellikle pandemi döneminde yanlış bilgilerle bilimsel verilerin aksi söylemlerde bulunan ya da bir bilimsel veriyi yanlış yorumlayıp hatalı sonuçlar çıkartan kişilere çok denk geldik. Çözümü olmayan hastalıklarla ilgili kendi çıkarları için umut tacirliği yapanlara rastlıyoruz.

Gerçek bilim insanlarının temkinli ve olasılıklar üzerinde konuşmasının ne kadar doğru bir yöntem olduğunu pandemi sürecinde de deneyimledik. Bu belki topluma tatmin edici bir cevap gibi gelmiyor ancak bilimsel okur yazarlıkta olasılıklar ve temkin en önemli özellik. Tedavi ürettiğini ya da bazı ilaçların çok etkili olduğunu söyleyen şarlatanların nasıl yanıldığının örnekleri sayısız. Konu Alzheimer da pandemi de olsa, bilim yavaş ama emin adımlarla ilerliyor. Bir söylem ve buluşun değeri ya da geçerliliği, başka çalışmalarla desteklendiği zaman kanıtlanıyor. Alzheimer için bir gün tedavi bulacağız, bu yolda giderken yaşanan gelişmeleri hem paylaşmaya devam edeceğiz hem de bu gelişmeleri kendi çalışmalarımızla üretmeye devam edeceğiz. Bu bilimsel alan bizi şaşırtmaya devam edecek.