Yönetememe krizi yaşayan ve toplum üzerinde hegemonya kurmakta zorlanan iktidar, muhalefeti kendi minderine çekmeyi başarıyor. Öyle ki toplumun bu kadar hoşnutsuz olduğu bir dönemde muhalefetten ne bir mücadele hamlesi ne de bir erken seçim çağrısı geliyor

Amaç muhalefeti savunmada tutmak

YAŞAR AYDIN

Tayyip Erdoğan ve AKP 18 yıllık iktidar döneminin en zor ve sancılı günlerini yaşıyor. Her ne kadar rakamlarla oynayarak görünmez yapmaya çalışsalar da toplumun büyük çoğunluğu yoksulluğu, işsizliği ve çaresizliği iliklerine kadar hissediyor. Ekonomik ve siyasal çöküşün yansıması AKP’de kitlesel kopuşlar şeklinde görülüyor. Durdurulamaz bir erime yaşanıyor. Pandemi döneminde oluşturulmaya çalışılan başarı hikâyesine toplum inanmadı.

Suriye’de yaşanan başarısızlığının siyasal ve ekonomik faturası yüksek oldu. Faturayı ödemek için Libya’da şanslarını deniyorlar. Ama toplumda yine istedikleri karşılığı alamıyorlar. Son olarak milliyetçilik ve din üzerinden tabanlarını bir arada tutma gayretleri içerisindeler. Ayasofya tartışması gelinen en son aşama olarak duruyor.

MUHALEFET TEDİRGİN

Erdoğan hükümetinin gündem değiştirmek, muhalefeti sürekli kendi minderine çekmek ve savunmada güreşmeye itmek için yaptığı hamlelerin toplum içerisinde bir karşılığının olmadığı görülüyor. Yapılan kamuoyu araştırmalarının hiçbiri AKP-MHP blokuna iyi haber vermiyor. Her ankette iktidar blokunun birkaç puanı gidiyor. Toplumun büyük bölümünün onay vermediği ve toplumsal meşruiyetini yitirmiş bir iktidar var artık.

Toplum üzerinde istediği etkiyi yaratamayan iktidar bloğunun, muhalefet üzerinde belli oranda nüfus oluşturduğunu söyleyebiliriz. Öyle ki bu toplumun bu kadar hoşnutsuz olduğu bir dönemde bile ne bir mücadele hamlesi ne de bir erken seçim çağrısı yapabiliyorlar. Mücadelenin en önemli göstergesi olan eylemli muhalefet ve sokak CHP’li yetkililer tarafından “provokasyona gelmeyeceğiz” diyerek ret ediliyor. Seçim istemek ise neredeyse darbecilik olacak. Sürekli savunmada, kendini açıklamak zorunda kalan bir muhalefetle karşı karşıyayız.

ANA AKIM SİYASET DEDİKLERİ

Dünya değişiyor. Dünyanın yüzde 98’i pandemi dönemiyle birlikte yoksulluklarının arkasındaki gerçek nedeni yani kapitalist düzeni net olarak yaşayarak gördüler. Suçlu belli. Türkiye’de ise durum iki kat daha net. Piyasacı, İslamcı bir otokrasiyle yönetilen ülkede milyonlar eşitliğe ve adalete aç. Olağanüstü bir süreçten geçiliyor. İktidar bu olağanüstü süreci OHAL araçlarıyla, baskıyla aşmaya çalışıyor. Tek “makul” olan kesim muhalefet. TBMM içindeki muhalefet merkezde kalmayı, kendi deyimleriyle “ana akımın” içinde olmayı tek siyasal yol olarak görüyor.

Yaşanan altüst oluş sadece iktidar için değil muhalefet için de ciddi uyarılar barındırıyor. Toplumun taleplerini ve özlemlerini daha da önemlisi ihtiyaçlarını görmezden gelen bir iktidar partisinin ne de bir muhalefetin geleceği olabilir. O nedenle ana akımın konforu bugün için makul tercih görünse de gelecek günler için hiçbir şey ifade etmez.