Suruç’ta yitirdiğimiz 31 yürekli gencin acısı elbette kolay dinmez. Onlara sözümüz, ancak özlemini duydukları daha eşit, daha adil, daha dayanışmacı bir Türkiye’nin, başta Kobane, bir Ortadoğu’nun yaratılması için çaba göstermek olabilir.

Suruç sonrası ortaya çıkan manzarayı 10 maddede özetlersek:

1- AKP zihniyeti terörle mücadele bahanesi arkasına sığınarak, IŞİD’in yanı sıra husumet beslediği Kürtlere ve solculara operasyon düzenliyor. İnsanlık düşmanı bir terör örgütüyle; kınarız veya kınamayız siyasi amaçlarına ulaşmak için şiddeti araç olarak kullanabilen yapıları aynı kantara vurarak kamuoyunu yanıltmaya çalışıyor.

2- AKP hükümetinin İncirlik’in kullanılmasına izin vererek ABD ittifakının dümen suyuna girmesi bir dış politika anlayışının iflasını ilan ediyor. Yeni Osmanlıcılık düşleri eşliğinde bölge liderliğine soyunan, Müslüman Kardeşler’in Arap coğrafyasında bir bir etkisizleştirilmesiyle iddialarından vazgeçmek zorunda kalan, son bir hamle Suriye’de Esad rejiminin yıkılmasına odaklanan Davutoğlu bu ringde de havlu atıyor.

3- IŞİD’e karşı savaşacağının ilanı, Suudi Arabistan ve Katar’la birlikte özellikle Alevi yerleşimlerine baskınlar düzenleyen “Ilımlı İslamcılara” koltuk çıkmasını engellemiyor. Suriye’de direnişi sadece Kürt bölgeleriyle sınırlı görmeden, Alevi, Türkmen, Hıristiyan farklı unsurların mücadelesine de destek vermek gerekiyor. Her şeyden önce, etnik kimliklere hapsolmadan, başta Sünni Araplar, cihatçı zihniyete Suriye yurttaşı kimliği ile göğüs gerenleri görmezden gelme lüksümüz bulunmuyor.

4- Barış Bloku ve benzer oluşumlar, din temelinde hiçbir savaşın “ılımlı” sıfatını hak etmeyeceğinin bilinciyle, İncirlik başta olmak üzere üslerimizin komşu bir ülkeye harekât amacıyla kullanılmasına da, topraklarımızın emperyalist planlar doğrultusunda “eğit-donat” benzeri zırvalıklarla “cihatçı imalatı” için seferber edilmesine de karşı çıkmak sorumluluğuyla karşı karşıyalar.

5- IŞİD’in hükümet eliyle palazlanan, en azından göz yumulan “uyuyan hücreleri” her an harekete geçip yeni trajedilere neden olabilir; Türkiye’yi Pakistanlaştırabilir. Başta CHP, koalisyon yapıyorum diyerek hiçbir çevre AKP’nin bu ayıbına ortak olmamalı, millet nezdinde daha fazla teşhir edilmelerinin önünü kesmemelidir.

6- Ülkeyi bir iç savaşa sürükleyerek, mezhepçi eksende kutuplaştırma stratejisi boşa çıkarılmalıdır. Toplumun çözülmesine, bizi biz yapan kardeşlik bağlarının gevşetilmesine, çağdaşlık ve laiklik değerlerinin yıpratılmasına izin vermemek gerekiyor. “Misilleme” yapmak sevdasıyla meşruiyet sınırlarının aşılmasının, ancak halkların kardeşliğine kastedenlerin işine yarayacağı, HDP’nin siyasi etkisini zayıflatacağı unutulmamalıdır.

7- Etnik ve mezhepsel kutuplaşmanın, bir yandan şiddetle karşı çıktığımız “İç Güvenlik Yasası’nın” doğrulanmasına alet edileceği, bir yandan da emekçilerin ortak mücadelesine kama sokacağı hesaba katılmalıdır. Böyle bir ortamda, sınıflar üstü “mutabakat ve sağduyu” çağrılarına itibar edilmesi, neo-liberalizme karşı emekçilerin direnişini, sosyal hak mücadelelerini, HES’lere ve Yeşil Yol benzeri rantçı projelere karşı örgütlenmeleri etkisiz kılmaya yönelik bir “restorasyon” anlamına da gelecektir.

8- İçine sürüklenilen kaos ortamında, ekonominin zaten bozuk olan dengeleri iyice çığırından çıkacak, bu cephede de krize kadar uzanabilecek bir istikrarsızlık gündeme gelecektir. “Dervişçi” reçetelerle AKP’yi vebalden kurtarma hamlelerine kimse heves etmemelidir.

9- Ahmet Davutoğlu’nun Kürt hareketine yönelik “Uygun zamanı bekledik” itirafı, yaşananların “7 Haziran”ın intikamı anlamına geldiği tezlerini güçlendiriyor. Her yönüyle eşitsiz ve adaletsiz bir seçim kampanyasının ardından, sandıktan çıkan sonuca katlanamayanların demokrasi ile bir alışverişi de olamaz.

10- RTE, Gezi İsyanı sırasında ortaya çıkan, 7 Haziran’da da sandığa yansıyan hegemonya kaybını telafi etmek için her yolu mübah görecektir. Başkanlık düşlerini ihya etmek beklentisiyle insanlarımızın canı dahil göze alamayacağı risk yoktur. Artık liberaller, sol liberaller, Batılı çevreler derken, “rıza ve ikna” yoluyla yanında duran zerre itibar sahibi kimse kalmamıştır. Başta Kürt hareketi, artık hiçbir çevre onu siyasi muhatap kabul etmemeli, dirilişine meydan verecek yanlış hamlelerden kaçınılmalıdır.