Amedspor’lu Deniz Naki zafer işareti yaparak, barış çağrısında bulunarak siyaset mi yapmıştır ki federasyon ona 12 maç oynamama gibi rekor bir ceza vermiştir. Evet siyaset yapmıştır, dibine kadar hem de. Naki’nin davranışları da, sözleri de siyasidir. Dahası devlet için o futbolcunun varlığı bile siyasidir. Çünkü öncelikle o, bir Türk ve Sünni değildir. Ne olduğunuzdan öte ne olmadığınızın önemli olduğu bu ülkede Naki’nin tek ‘olur yanı’ erkek olmasıdır hepsi bu. Olamadığı Türklük ve olamadığı Sünnilik onun başına zaten yeterince iş açmıştır ki onun siyasi bir eylem yapmış olması ve olmamasından bağımsız olarak zaten bu durum yeterince acıdır. Devlet, kendi kurucu unsuru saydığı Türklüğü ve Sünniliği göremediği her yerde, kişide, mekânda, örgütlenmede ve olayda mutlak suretle suç aramıştır ve aramaya devam etmektedir. Deniz Naki, dediğim gibi, varlığıyla zaten rahatsızlık verici ve dikkat edilmesi gerekendir. O yaşamı boyunca -tıpkı diğer ötekiler gibi- sadece yalın bir şekilde yaşamak, sessizce devletin kurucu unsurlarına tabi olmak ve eğer şanslıysa eceliyle ölüp gitmek zorundadır. Var olduğunu belirtmeye yarayan herhangi bir işaret, söz ya da başka bir şey ise cezalandırılacaktır.

Peki, Amedspor’un olay yaratan Bursaspor galibiyeti siyasi midir? Evet, o galibiyet de siyasidir. Peki, örneğin Konyaspor’un Bursaspor’u yenmesiyle, Amedspor’un Bursaspor’u yenmesi arasındaki fark nedir? Bu iki galibiyet arasındaki fark, iki galibiyeti birbirinden çıkardığınızda ortaya çıkan devletin kendisidir. Çünkü zaten devlet denilen şey toplum denilen insan zararlısının dağılmaması için insanları zorla bir uzlaşma zeminine davet etmenin sözde yumuşak adıdır. Devletin çizdiği hukuk sınırlarının dışı ceza gerektirir çünkü hukukun dışı devletin zor kullanarak bir arada tutmaya çalıştığı toplumun dışıdır. Siz isteseniz de istemeseniz de, ya örneğin Silivri’de içerde ya da örneğin Timsah Arena’da dışarda o toplumun içinde tutulursunuz. Suç ve ceza bunu sağlamak için vardır ve koskoca bir hukuk sistemi bu nedenle o ‘sıradan’ futbol karşılaşmasının da bekçisidir.
Bu sıradan maçın sonucunda Amedspor ve futbolcusu Deniz Naki’nin aldığı cezalar bize yalnızca ‘futbolun hiçbir zaman sadece futbol olmadığını’ değil devlet için bir futbol maçının bile sıradan olmadığını, olamayacağını göstermiştir. Çünkü devletler korku üzerine kurulur ve o korku tarafından varlığı ve sürekliliği beslenir. Devletler tehditlerin varlığıyla, korkunun sürekli kılınmasıyla ayakta durur. Bir devletin kurucu unsuru ne ise onların karşısındaki unsurlar şiddetle cezalandırılır. Geçen yüzyılın en büyük kuramcılarından birisi ve Nazi partisi üyesi olan Carl Schmitt bu hâl’i formüle etmişti. Schmitt siyasal hayatı oluşturan şeyin dost-düşman ayrımı olduğunu ileri sürmüştü. Siyasal Kavramı adlı kitabında “Siyaseten var olan hiçbir halk ... dost-düşman ayırımından kaçınamaz. Eğer halkın bir kısmı artık hiçbir düşman tanımadığını ilan ederse, duruma göre, bu halk kesimi düşman safına geçmiş ve ona yardım ediyor demektir” der. Bugün Türkiye’de bu Nazi’nin söylediklerini yaşamaktayız.

Schmitt’in dünyası korkular üzerine kurulmuş devletler dünyasıdır. Nazi ruhu devletler var olduğu sürece var olmaya devam edecektir. Onun dünyasında savaş ‘olması gereken’dir çünkü tehdit her yerdedir. Bir zafer işareti bile koskoca bir devletin varlığı ve birliğine bu yüzden tehdit gibi gelecektir. Sadece bu değil. Bir savaşın kınanması bile bu düşünce evreninde olası değildir. Çünkü ona göre “her ne olursa olsun savaşın kendisi kınanamaz. Kınama yoluyla yalnızca düşman ilan edilen insanlar, halklar, devletler, sınıflar, dinler vs kınanabilir. Çünkü savaşın kınanması ... siyasal bir birlik olarak devletin varlığına terstir.”

O nedenle bu ‘sıradan’ maçta yalnızca -tam da spikerin dediği gibi- ‘onlar’ kazanmakla kalmamış aynı zamanda savaşı falan kınayarak devletin korkularını görünür kılmıştır. Deniz Naki ve Amedspor’un galibiyeti epey siyasidir. Çünkü onlar yalnızca Bursaspor’u yenmemiştir. Koskoca bir devleti korkularıyla yüz yüze getirmiştir. Öte yandan ne ilk 11’inde bilmem kaç yabancı futbolcu oynatan ve taraftar grubunun adı Teksas olan Bursaspor Amedspor’dan daha ‘millidir’ ne de ‘rabia işaretçisi’ ve ırkçılığı tescilli Emre Belözoğlu daha az siyasidir. Onlar sadece devletin korkularına dokunmamıştır hepsi bu.
Nazi üyesi Schmitt bir yerde adeta ağzından kaçırır: “Bugün artık en korkunç savaşın barış adına, en feci baskının özgürlük ve en dehşet verici gayri insaniliğin insanlık adına yapıldığını biliyoruz.” O nedenle devletler oldukça futbol da bir oyun değil, herkes açısından bir propaganda aracı olarak kalmaya devam edecektir. Ama galibiyeti sağlayacak olan atılacak goller değil, her biri bir putu yıkabilecek kadar güçlü, savaş karşıtı zafer işaretlerinin kendisi olacaktır.