Geçen hafta dediğim gibi; 50’li yıllarda Marshall yardımları, o mide bulandırıcı süt tozları, iğrenç kokulu turuncu renkli peynirleri, yine önceden hiç görmediğimiz filtreli sigaraları, beyzbolları, coca colalarıyla değil yalnızca ve dahi kovboylarıyla da girmişti kanımıza ABD...

Geçen hafta dediğim gibi; 50’li yıllarda Marshall yardımları, o mide bulandırıcı süt tozları, iğrenç kokulu turuncu renkli peynirleri, yine önceden hiç görmediğimiz filtreli sigaraları, beyzbolları, coca colalarıyla değil yalnızca ve dahi kovboylarıyla da girmişti kanımıza ABD...


Cinotri, bizleri az etkilememişti hani. Uzaktan akrabamız Bahtiyar Teyze Hollanda’dan döndüğünde başucuma ne bırakmıştı da sabah uyandığımda uçmuştum mutluluktan? Van Gogh’lu bir resim değildi tabii! Ne miydi? Kovboy Cinotri’nin kullandığı bire bir ne varsa onlardı; giysisinden şapkasına, kılıflından tabancasına... Giyinip kuşanmış Aslan Cinotri şarkısı ıslıklarla dudağımda, ertesi gün mahallede o görünüşümle nasıl hava atmış, silah çekişlerimi çocuklar ağzıları bir karış açık hayranlıkla ama nasıl da kıskanarak izlemişlerdi. Şöyle derdi büyüklerimiz: “Aşağımızdaki Çingene mahallesinden geçmeyin, görüşmeyin o veletlerle!” Komşularımız olan bu insanları hor görürler miydi? Sanırım. Ancak o veletlerle bir yol anlaşmış; onları kızılderililer yapmış ve biz de Cinotrivari iyi kovboylar olmuş, nasıl da savaş oyunları gerçekleştirmiştik mahalleler arası çatışmalarımızda; kimileyin, şakası makası yok abartmıyorum- yaralamalı kanlı sonuçlara varana dek...


Bu Cinotri dedikleri, bir kovboy, yani sığır çobanı, ama ABD onu nasıl da efsaneleştirerek acımasız vahşi batıda korkusuz bir savaşçı, bir aslan kahramana dönüştürmüş, iş bu!.. Çeşitli milletlerden eğitimsiz yoksul bir toplumda kurmacayla, “Karnın doyacak varsıllaşacaksın ama senin olacak o topraklarda başkaları, Kızılderililer var” iletisiyle Amerikan halkı nasıl da istenen kıvama getirilebilmiş?! Kullanılan araçlardan resmin ve yazılı basının yanı sıra giderek buna yoğun katkı sunan önce sinema, daha sonra televizyon başı çekmiş... Tek güvendiği şey tabancası ve tek dostu Şampiyon adlı atına şarkı söyleyen Gene Autry, bize geçen adıyla Cinotri, Country-Western müziğiyle radyo programları, ardından plaklar yapmış, sonra “şarkı söyleyen kovboy” tanımlamalı filmlerin vazgeçilmezi olarak sinemaya geçmiş ve geniş kitlelere ulaşarak kötüleri, Kızılderilileri temize havale ede ede atının üzerinde en çok gişe yapan filmleriyle ve TV şovlarıyla ünlenmiş, ünü tüm dünyaya yayılmış...


60 yaş dolaylarında olup da onu tanımayanlar var mıdır bilemem, ıslıkla şarkısını çalamayan?!


Şu Amerika’daki, 1492’de belki de Cinotri’nin esin kaynağı Kolomb’un bu kıtaya ayak basmasıyla başlayarak geçen sürecin ana düşüncesini, geçenlerde Ferguson’da polisler aracılığıyla gerçekleştirilen ırkçı saldırıya bağlayayım derken; orda yaşananlarla Gezi’de yaşananların birbirine koşutluğu; valinin ve polisin demeçleri, sözlerin ve eylemlerin Ferguson’da da Gezi’de de aynı biçimsel ve içeriksel niteliği üzerine eğilmeliyim, salt bunları anlatmalıyım derken nasıl da dağılmış, nerelere nerelere uçmuşum ben?!


Bakıyorum da haftalardır dönmüşüm çocukluğuma, çıkıvermişim dıgıdık mıgıdık o günlerin yolculuğuna...


Eh, o zaman da, bu yazının sonuna anısal bir Cinotri fotoğrafı yapıştırılsa, yerindedir sanki...