Amin ve ailesinin Kabil’den Moskova’ya oradan İsveç ve Danimarka’ya kaçmaları hayli uzun bir sürece yayılıyor. Bu sürecin tümü, tanıklık edilen şiddet edimlerine müdahale edememekten kaynaklı suçluluk duygusu nedeniyle birçok travmatik an içeriyor.

Amin Nawabi’nin mutlu sonu

Gül Yaşartürk

Fin yönetmen Aki Kaurismaki’nin La Havre filminin (2011) başlarında, liman işçilerinin “birkaç yaşayan ölü daha” sözleriyle ifade ettikleri bir mülteci operasyonu yer alır. Afrika ülkesi Gabon’un Libreville kentinden gelmiş olan konteyner üç haftadır beklemektedir ta ki içinden gelen bebek ağlaması fark edilene dek. Özel timin silahlarını doğrulttuğu konteyner açıldığında Kaurismaki’nin kamerası her mültecinin yüzüne uzun uzun bakar. Jonas Poher Rasmussen’in 2022 Oscar ödüllerinde üç adaylığı olan belgeseli Flee doğrudan göstermediği, anlattığı sahneleriyle akla La Havre’ı getiriyor.


Flee iyi bir belgeselin güven ilişkisine dayanan tanışıklık sonucunda üretilebildiğini kanıtlıyor. On beş yaşından beri arkadaş olan Rasmussen ve Amin 2014-2018 yılları arasında yirmi görüşme yapıyor, belgesel Rasmussen’in aldığı ses kayıtları üzerine inşa ediliyor. Flee, Amin’in kimliğinin ortaya çıkmaması ve duygularını yansıtmak adına animasyonu, arşiv görüntüleriyle birleştiriyor aynı zamanda. Flee’nin sıkça benzetildiği Beşir’le Vals’in (2009) başında İsrail’in Lübnan’da gerçekleştirdiği katliamlara dair travmatik anılarını Ari Folman’a anlatan arkadaşı Boaz, Folman’dan kendisine yardım etmesini isteyerek sorar: “Filmlerin tedavi edici bir tarafı olamaz mı?” Flee’nin en önemli özelliği hem başkarakteri hem de izleyenler için sağaltım, iyileştirme vazifesi görmesi.
Rasmussen, kimlik aidiyetinin merak uyandırmaması adına filmde kendisini sarışın gösterdiğini söylüyor. Kopenhag doğumlu anneannesinin ailesinin Rusya’nın Yahudilere gerçekleştirdiği pogromlardan kaçarak sırasıyla Almanya, İngiltere ve Amerika’ya sığındığını anlatıyor. Rasmussen, Amin’in geçmişinin onu hâlâ etkilemesine çok şaşırmış. Amin travmaları hakkında konuşmaya başladığında yavaş ve kopuk konuştuğu için bu kopuklukları animasyonda göstermek istemişler. Amin geçmişi ve bugünü arasında bağlantı kuramıyor ve kendisini bütünlüklü bir insan gibi hissedemiyormuş. Rasmussen’e göre Amin’in aktarımları gerçeklikle ilgili olmaktan çıkıp Amin’in içindeki duygularıyla, öfkesi ve korkularıyla ilgili bir hal almış.

Amin ve ailesinin Kabil’den Moskova’ya oradan İsveç ve Danimarka’ya kaçmaları hayli uzun bir sürece yayılıyor. Bu sürecin tümü, tanıklık edilen şiddet edimlerine müdahale edememekten kaynaklı suçluluk duygusu nedeniyle birçok travmatik an içeriyor. Moskova’dan limana yapılan uzun orman yolculuğunda kaçakçıların yürüyemediği için yaşlı bir kadını öldürmek istemesi ya da verecek rüşveti olmadığı için Rus polisinin genç bir mülteci kadına tecavüz etmesinin Amin’i ağır biçimde etkilediği konuşmalar sırasında ortaya çıkıyor. Amin, Rassmunsen’le konuşmaları sırasında düz bir zeminde yatıyor ve gözlerini kapatarak anlatıyor. Oluşturulan terapi atmosferi filme arınma havası veriyor. Amin anlattıkça kendi yükünü atıyor izleyici de onunla birlikte hafifliyor. Seanslar birçok kez (misal babasına ne olduğunu anlatırken) tıpkı terapide olduğu gibi bölünüyor, anlatım Amin’in erkek arkadaşıyla yeni bir ev aradığı aynı zamanda Princeton Üniversitesi’nden doktora sonrası araştırma bursu kazandığı bugünüyle paralel biçimde sürüyor. Filmin anlatı yapısının geçmişle bugünü birleştirmesi, Amin’in parçalanmış kimliğini birleştiriyor. Flee’yi izlerken klasik anlatı sinemasında özdeşleştiğimiz başkarakterin olan bitenin ardından sağ kalmasıyla yaşadığımız katharsisi yaşıyoruz. Film Amin ve erkek arkadaşının yerleştiği şehir merkezi dışında, yeşillikler arasındaki evin bahçesinde 35 mm görüntüye bağlanarak bitiyor.

Flee, Beşir’le Vals’te olduğu gibi yaşananların ağırlığı ile izleyiciyi yüzleştirme amacını taşımıyor aksine hayatta kalmanın, travmadan arınmanın ruh haline ağırlık veriyor. Bell Hooks’un dediği gibi yapmamız gereken geçmişi unutmak değil etkisini yıkmak olmalıdır, geçmiş ölü değildir, en çok da şuan açık olan yaralarda yaşamayı sürdürür.

Wendy Mitchell, Why using animation was a “liberating process” for ‘Flee’ director Jonas Poher Rasmussen
https://www.screendaily.com/features/why-using-animation-was-a-liberating-process-for-flee-director-jonas-poher-rasmussen/5165936.article
2 Ryan Gilbey, Flee: inside the film about a Kabul boy who finds happiness, cats and a husband in Denmark
https://www.theguardian.com/film/2022/feb/01/flee-animation-documentary-refugee-amin-jonas-poher-rasmussen
3 Sara Ahmed, Duyguların Kültürel Politikası, çev. Sultan Komut, Sel Yayınları s.49.