İnsan çoğu kez, yaşanmakta olan ânı yakalamak yerine geçmişte yakalanmış ânların peşine düşer. Şehrin yakalanmış ân mekânlarını, sahafları, antikacıları, müzeleri, yaşamakta olanın mekânlarına, sokaklara, meydanlara tercih eder. Topladıklarını biriktirir. Paçavracı modern zamanların kahramanıysa, toplayıcı ve biriktirici insan tüm zamanların kahramanıdır. Günlerini, biriktirdiği geçmiş ânların arasında geçirir. Yaşanmakta olana katılmak yerine, yaşanmış olanın yeniden sahnelenmesini sever. İnsanlık tarihi, geçmiş ânların sahnelendiği ritüellerle doludur. Geçmişte olmuş olanın yeniden ve yeniden üretildiği mitolojik bir hayat sürer. Ânı yakalamak için icat edilmiş fotoğraf, yakalanmış ânları yeniden üretmek için de kullanır.

Performansçılar, kostümler, dekorlar kullanarak klasik resimleri yeniden sahneleyip kadrajlayan Kanadalı sanatçı Jeff Wall’ın fotoğrafları böyledir; yakalanmış ân severliğinin sanatsal ifadesi. Wall, Japon sanatçısı Hokusai’nin 1873 tarihli “Ejiri’de Aniden Fırtınaya Yakalanmış Gezginler” adlı tahta baskısını, “Aniden Esen Rüzgâr” (1993) adıyla yeniden ürettiğinde aniden olanı yeniden sahneleyerek ritüele dönüştürmüştür. Oysa ân, ritüelleştirildiğinde ân olmaktan çıkar, anıya dönüşür. Âna hazırlıksız yakalanırız; birden ortaya çıkar ve tekrarlarımızı bozup bizi şaşırtır. Fakat ritüellere hep hazırlıklı yakalanırız.

***

Ân koleksiyoncusu kafasını yakalanmış ânlardan kaldırıp sokağa baktığında ritüeller görür; bıkmadan usanmadan tekrar eden olgular. “Tarih tekerrürden ibarettir” diye söylenir kendi kendine. Zihniniz ritüellerle işgal edilmişse nereye bakarsanız bakın, aynı olanın geri döndüğünü görebilirsiniz sadece. Ân koleksiyoncusu hayata, anıların işlendiği tül bir perdenin arkasından bakmaktadır. Geçmiş, şimdiki zamanın üzerine tüm ağırlığıyla çökmüşse şayet, yaşanmış olan yaşanmakta olanı ele ele geçirir; ortaya çıkmakta olan farklar giderek silinir. İki resim arasındaki yedi farkı bulmak yerine ân koleksiyoncusu şimdinin geçmiş ile olan benzerliklerini bulmaya alışıktır. “Aynısı kaynımda da var” diyecektir size. Oysa başınıza gelen olayın seyri bambaşka bir şekilde gelişebilir ve aynısı başınıza gelmeyebilir. Ân koleksiyoncusu olmuş olanın yeniden olacağına, güneşin altında yeni bir şeyin olmadığına inanır. Yaşadığı evren, biteviye tekrar eden olgulardan müteşekkildir ve bu evrende ortaya çıkan farklar görüldükleri yerde derhal ezilmeleri gereken baş belası şeylerdir; kafa karıştırıcı küsüratlar.

***

Fotoğrafların üst üste getirilmesiyle üretilen kompozit imgeler, İngiliz istatikçi ve öjeni’nin kurucusu Francis Galton tarafından 19’uncu yüzyılda icat edilmeden önce an koleksiyoncusu tarafından üretiliyordu zaten. Geçmişin fotoğrafik imgesi şimdinin üzerine bindirildiğinde benzerlikler belirginleşir, farklar silinir. Galton 1880’lerde suçluların ve doğuştan hasta bireylerin ortak fizyonomik özelliklerini saptamak için onların yüz fotoğraflarını kullandı. Kompozit fotoğraflarla bireylerin kalıtsal özelliklerini, doğuştan gelen yüzey semptomlarını ortaya çıkarmayı, bireyleri normatif portreler altında toplayıp popülasyonu sınıflandırmayı amaçlıyordu. Galton’un amacı kompozit fotoğraflar aracılığıyla bedenleri kataloglamak ve popülasyonu kontrol altında tutmaksa, ân koleksiyoncusunun amacı da geçmişin imgesini yaşanmakta olan ânın üzerine yerleştirerek şimdiyi, geçmişte olup bitmiş olaylara göre kataloglamak ve zamanı kontrol altında tutmaktır. Oysa zaman ve bedenler her ân farka gebedir.

Ân bir kere yaşanır ve yakaladığınız ân hayatınız değişebilir. Elinizden kaçırdığınız ânı tüm potensiyelleriyle tekrar ele geçirmek mümkün değil. Tekrar aynı ânı yakalamaya kalkıştığınızda ritüelleşir. Ritüeller, aynı olanın durmadan geri geldiği, farkın kapı dışarı edildiği düzenekler. O yüzden ân koleksiyoncusu ile despot arasında gizli bir anlaşma vardır; her ikisi de geçmişe ve ritüellere bağlıdır, farka düşman. Despot, despotik bir tanrının yeryüzündeki temsilcisi; geçmişte yakalanmış ânların koruyucusu. Ortaya çıkan fark mevcut şeyler düzenini değiştirir ve ezberlerini bozabilir. Fark, teröristtir, anarşisttir, tarım zararlısıdır, haşeredir. Hazırlıklı olmak gerek, fark her ân karşınıza çıkabilir ve hayatınız değişebilir.