Zebiullahlar, Cemaller, İsalar, Eyüpler, Mehmetler… Peştunlar, Özbekler, Türkmenler… Afgan çobanları Türkiye’nin. Bir başlık parasıdır gidiyor ama onların asıl hikayesi savaşın, ölümün, açlığın, işsizliğin ve sömürünün hikayesi. Onların hikayesi, aynı zamanda can çekişmekte olan Türkiye tarım ve hayvancılığının hikâyesi…

Anadolu'nun Afgan çobanları: Savaştan kaçıyor, başlık parası peşinde koşuyorlar

Ankara’ya 60 km kadar uzakta, Beyobası köyünün artık meralıktan çıkmış otlaklarında, bir inip bir çıktığımız tepelerde, yerde ot arayarak, taze kekik sürgünlerini yiyerek dolaşan koyunların peşinde, Zebiullah’a yetişmek için nefes nefeseyim. O, kah elindeki bir çobanın her şeyi sayılan değneğini savurup kah fırlatarak, kah koşturup kah ıslık çalarak, sabah bir eşek ve dört köpekle birlikte ağıldan çıkardığı koyunları bir arada tutmaya ve otlata otlata az ilerdeki suya doğru sürmeye çalışıyor.

“Eskiden buralarda adam boyu ot olurdu” diye anlatılan, ama şimdi kuraklık nedeniyle tane yapmasından umut kesilen arpaların öylece ot olarak biçildiği, hayvanların bir lokma yeşillik bulmakta zorlandığı arazinin ortasında, her şeye inat dikilen bir ağacın gölgesinde yakalıyorum Zebiullah’ı. O, Türkiye’de çobanlık yapan binlerce Afgan’dan biri.


“Kunduz’danım” diyor, “Kaçakçılarla İstanbul’a kadar getirmeleri için 1500 dolara anlaştık. Kunduz’dan bizi aldılar. Bir kamyonetle sınırdan Pakistan’a geçtik. Sonra, dağlardan yürüyerek İran’a, ardından yine dağlardan yürüyerek Türkiye’ye, Van’a. Oradan da otobüsle İstanbul’a getirip bıraktılar.”

Zebiullah’ın yolculuğu böyle… Hemen hepsi de Kunduz’dan olan konuştuğum diğer Afgan çobanlarla aynı rotayı izleyerek gelmiş Türkiye’ye. Yola çıktığında 14 yaşındaymış. Çocuk yani. Bir ayı dağlarda, neredeyse 40 günü bulan bir yolculukla; gece gündüz, bin bir tehlikenin arasından geçip gelen bir çocuk!
Afganistan’dan, Pakistan’dan, İran’dan dağları aşıp da Türkiye’ye sığınanlarla daha önce de konuşmuştum. O yollardan gelip de sınırı geçerken vurulanları, ölenleri biliyorum. Dağların tehlikesini biliyorum. Ama ya Kunduz? Burada Memet diye çağırılan Zebiullah’ın, Cemal’in, İsa’nın, Mehmed’in, Eyüp’ün arkalarında bıraktıkları Kunduz? Ya orası ne kadar tehlikeli?

İnsan, kökleri olan, köklerine bağlı bir canlı. Gönüllü göç diye de bir şey yok aslında. Her göç bir zorunluluktan, hep bir şeylerden kaçış…

Şimdi 19’unda olan Zebiullah’ın beş yıl önce bırakıp geldiği, bırakıp gelmek zorunda kaldığı Kunduz yıllardır Taliban’ın saldırısı, kuşatması altında. Onca insanı köklerinden söküp bu tehlikeli yolculuklara süren de doğup büyüdükleri yerde doyamaz, yaşayamaz hale gelmeleri.

KUNDUZ: GERİDE BIRAKILAN YURT

Kunduz, batıdan Mezar-ı Şerif’e, güneyden Kabil’e, kuzeyden de Tacikistan’a bağlanan; Peştun, Tacik, Türkmen, Özbek ve Araplar’ın bir arada yaşadıkları, daha doğrusu yaşayamadıkları bir büyük vilayeti Afganistan’ın. Ülkenin kuzeydoğusundaki bu stratejik kent son birkaç yılda defalarca kuşatıldı Taliban tarafından, defalarca katliam yaşadı. Şimdi, barış görüşmeleri tünelin ucunda bir mum ışığa kadar cılız da olsa ölüm korkusu olmadan geçirilebilecek bir günü göstermeye başladı belki ama hâlâ orada kalan 270 bin kadar nüfus için Kunduz korku demek! 60 binden fazla insanın yerinden olduğu, sürekli roketlerle vurulan bu şehirde hayatta kalabilmek bir şansa dönüşmeseydi, bu çocuklar, bu gençler bir başka şansın peşinde tehlikeli yollara düşmezdi.

Bir kör kurşuna ya da rokete kurban olmasalar da zaman zaman köylerini basan Taliban’a denk geliyorlar. Onlar tarafından askere alınmamak için, onlara karşı savaşmamak için, ölmemek ya da öldürmemek için tek çareleri kaçmak. Bizim de alışık olduğumuz bir hikayeden kaçıyorlar; Taliban’a para ya da yiyecek vermeseler dövülmekten, verseler gücü ancak merkezlerle sınırlı devletle karşı karşıya kalmaktan kaçıyorlar. O sıkışmışlık içinde ailelerini doyurabilmek, kendileri de evlenebilmek için uzaklaşıyorlar yurtlarından.

Yüzlerce kilometre aşıp, onlarca tehlike atlatıp geliyorlar buralara… İstatistiki ve bilimsel bir kesinlikle söylenemez ama konuştuğum örneklere bakarsak, kaçıp gelen gençlerin çoğu “başlık parası biriktirme” hayali içinde.

Afganistan 40 yılı aşkın süredir kesintisiz göç veren bir ülke. İnsanlar savaştan, çatışmalardan, işsizlik ve yoksulluktan kaçıyorlar. Afganistan, Suriye’den sonra Türkiye’ye en çok göç veren ikinci ülke.

“İstanbul’a gelince buradaki arkadaşlara telefon ettim. Onların yardımıyla önce İstanbul’da bir çiçekçide iş buldum. Sekiz ay öyle çalıştım. Sonra, Aksaray’a gittim. Çobanlık için. Üç buçuk yıl Aksaray’da çobanlık yaptım. Orada iş bitti buraya geldim.” Şimdi karşımda dikilen Peştun çoban Zebiullah’ın Türkiye macerası böyle…

anadolu-nun-afgan-cobanlari-savastan-kaciyor-baslik-parasi-pesinde-kosuyorlar-887434-1.

GENÇLERİMİZ ÇOBAN OLMAK İSTEMİYOR

Doğudan batıya, tıpkı memleketin başka yerlerinde olduğu gibi, nüfusun yüzde 80’inin tarım ve hayvancılıktan geçindiği Aksaray’da da yerli çoban bulamayan üreticiler Afgan çobanları çalıştırıyorlar. Bir ara Suriyelilerin de çalıştığı bu işte Afganlar açık ara öne geçmiş ve tercih edilir olmuşlar. 3-5 bin lira maaş, sigorta, yemek içmek, sigara ve barınma gibi tüm ihtiyaçları karşılamalarına rağmen yerli çoban bulamamaktan şikayet eden üreticiler, daha az ücretle çalıştırdıkları Afganlarla çoban açığını kapatmaya yönelmişler.

Geçen yıllarda bu konuda defalarca açıklamalarda bulunan Aksaray Damızlık Koyun Keçi Yetiştiricileri Birliği Başkanı Mahmut Aktürk’e göre; bizim gençler bu mesleğe karşı antipati besliyorlar ve köyden kente göçün de artmasıyla çobanlık yok olmaya yüz tutuyor, hayvancılık da can çekişiyor.

Aktürk, Türkiye’de Afgan çobanların iyice yaygınlaşmaya başladığı 2018 yılında medyaya yaptığı bir açıklamada, sıkıntılarını şöyle anlatıyor:

“Hem ilimizde hem ülkemizde gerçekten ciddi bir çoban sıkıntısı yaşanıyor. Yeni nesil çobanlık yapmak istemiyor. Şu anda kendi milletimizden çobanlık yapanlar 60-70 yaşlarında. Onlar işi bıraktıktan sonra gerçekten yerli vatandaşlarımızdan çoban bulamayacağız. Onun yerine Afganistan’dan göçen Özbek kardeşlerimiz bu işe soyundular. Özellikle büyükbaş işletmelerinde yoğun olarak çalışıyorlardı. Şimdi küçükbaş işletmelerde de hayvanlarımızı meralarda otlatmak için Afganlı kardeşlerimizi kullanıyoruz. Çobanlık mesleği yok olmayla karşı karşıya.”

Kiminle konuşursanız, hangi üreticiye mikrofon uzatırsanız dert dinliyorsunuz. Dert Türkiye tarımının derdi, hayvancılığın derdi. O genel resim içerisinde çobanlık bir küçük parantez aslında.

AFGAN ÇOBANLAR İTAATKÂR VE ÖZVERİLİ

O parantezde Afgan çobanları konuşmaya başladığınızda da herkesten benzer şeyler duyuyorsunuz: Afganlar severek, isteyerek, özveriyle çalışıyorlar. Kendilerinden istenen her şeyi itiraz etmeden yapıyorlar. İtaatkârlar. Sigara içmiyorlar, ki bu çok önemli. Sigara içseler onun parasını da işveren sağlayacak çünkü. Çobanlığa yatkınlar, işi biliyorlar. Namazında, orucunda oluyorlar. Temizler.

Afgan çobanların Türkiye’de yasal bir statüye kavuşturulmaları, çalışma izinlerinin olması 2018’den bu yana konuşuluyor. Onların Türkiye’ye bu yoğunlukta yönelmelerinin bir nedeni de bu.

2019 yılı ortasından beri İçişleri Bakanlığı ile Tarım ve Orman Bakanlığı’nın ülkenin çoban açığını kapatmak amacıyla Afgan çoban formülü üzerinde çalıştığı haberleri yer alıyor gazetelerde. İki bakanlığın Afganlara çobanlık konusunda çalışma izni verilmesi için mevzuat hazırlığında oldukları haberleri sıkı bir ağla birbirine bağlı Afganlar arasında hızla yayılıyor. Haberlerin kaynağı da ciddiye alınmayacak gibi değil.

Türkiye Damızlık Koyun Keçi Yetiştiricileri Merkez Birliği (TÜDKİYEB) Genel Başkanı Nihat Çelik, 2019 yılı sonunda yaptığı açıklamalarda, asgari 5 bin lira maaşla çoban bulunamadığını, 150 bin çobana ihtiyaç duyulduğunu ve bu açığın Afgan çobanlarla kapatılmasının planlandığını söylemiş. Ve eklemiş: “Tarım Bakanı Bekir Pakdemirli ile konuyu görüştük. Kendisi de Afgan çoban konusuna sıcak bakıyor. Öyle ki, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile çalışma izni meselesini bile ele almışlar.”

Biraz da kulaktan kulağa yayılan bu haberler, buraya gelenin bir yakınını da yanına çekmesi artırmış memleketteki Afgan nüfusunu. Göç İdaresi’nin Türkiye’de yakalanan düzensiz göçmenlere dair verileri de bu haberlerle Afganların Türkiye’ye yönelik ilgisi arasında bir ilişki olduğunu düşündürüyor. 2017 yılında 45 bin 259 Afgan göçmen yakalanırken, 2018 yılında bu sayı 100 bin 841’e, 2019 yılında da 201 bin 437’ye çıkıyor! 2020’de 50 bin 161’e düşse de yakalanan düzensiz göçmenler içerisinde Afganlar açık ara birinci, onları da Pakistanlılar ve Suriyeliler izliyor.

“AFGAN ÇOBAN ARANIYOR" İLANI

Hep Suriyelilerin konuşulduğu yıllarda, Afganlar gittikçe çoğalarak ikinci büyük göçmen nüfus oluyorlar. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi’nin iş cinayetlerine dair topladığı veriler de bu durumu çarpıcı bir şekilde gözler önüne seriyor ve Afganların çobanlık dışındaki sektörlerde de yaygın olarak istihdam edildiklerini gösteriyor. İSİG Meclisi’ne göre, 2019’a kadarki son iki yılda iş cinayetlerinde ölen Suriyelilerin oranı yüzde 60’lar civarındayken, 2019’da bu oran yüzde 37’ye gerilemiş. Afgan işçi ölümleri ise yüzde 30’lar seviyesine yükselmiş.

Çobanlık böylesine ölümlü “kaza”ların pek görüldüğü bir sektör olmasa da 18 Haziran 2020’de gazetelere yansıyan bir haber, o istatistiklerde artık Afgan çobanların da yer aldığını gösteriyor:

“Karaman merkeze bağlı Çoğlu köyünde çobanlık yapan Afganistan uyruklu 19 yaşındaki Abdulhalil Özbek geçen cumartesi günü ortadan kayboldu. Özbek’in cansız bedeni bir gün sonra 4 metre derinliğindeki kullanılmayan su kuyusunda bulundu. Çobanın cansız bedeninde 5 kurşun izi çıktı. Jandarma, kısa sürede cinayet zanlıları M.E. (20) ile M.C.’yi (17) suç aleti tabanca ile birlikte yakaladı. Zanlılar ifadelerinde, Afgan çobanı, 150 liralık alacak verecek meselesi yüzünden çıkan tartışmada öldürdüklerini itiraf ettiler. Akıl almaz bir cinayete kurban giden genç kimsesizler mezarlığına defnedildi.”

Afgan çobanların ne kadar yoğun olduğunu görmek için internette bir arama yapmak yeterli. 11 Haziran 2021 tarihinde sahibinden.com’a verilen bir ilan;

“MERSİN ANAMUR PARADİES KAMP TA 40 ADET KEÇİYE BAKACAK VE ÇALIŞACAK ÇALIŞMA İZNİ OLAN GENÇ AFGAN ÇOBAN ARANIYOR” diyor. Böyle binlerce ilan var internette, ama çalışanların çoğunun çalışma izni yok.

Zebiullah da öyle. Konuştuğum diğer çobanlar da. Zebiullah 5 yıldır kaçak olarak çalışıyor. Kimi 5, kimi 4, kimi 3 yıldır… Kimi de geleli daha birkaç ay olmuş, ama kaçak. Kaçak gelmişler, kaçak kalıyorlar.