İnternet ortamında yolumuzu “anahtar kelimeler” ile bulmaya çalışıyoruz. Ben de bu yazıda 10 anahtar kelime üzerinden krizi büyüteç altına almaya çalıştım. Hadi başlayalım…

1 Bolsonaro : Brezilyalılar haftaya cumhurbaşkanını seçmek için ikinci kez oy kullanacaklar. Temennimiz Bolsonaro’nun sandığa gömülmesi. Ancak aynı tıynetten Filipinler’de Duterte, Polonya’da Kaczynski, Macaristan’da Orban ve de bizde RTE seçimlerden hep güler yüzle çıkıyorlar. Özellikleri şovenist politikalarla neoliberalizm arasındaki mantık evliliğini başarmaları ; yoksul ve ezilen halkın öfkesini yanlış hedeflere yönlendirmekteki hünerleri...

2 Brunson : Ünlü rahibimiz artık kendi memleketinde, huzura kavuştuğu tahmin ediliyor. Döviz biraz gevşese de, post-Brunson döneminde bizim ekonomimizin huzur bulması ise çok zor görünüyor. İşte geldi çattı bir Merkez Bankası faiz kararı daha. “ Yukarı tükürseler ekonomik durgunluk; aşağı tükürseler çığırından çıkan enflasyon”…

3 Mc Kinsey : Gündemimizden rüzgar gibi geçen Amerikan danışmanlık kuruluşu. Ancak günler içerisinde Saray rejiminin önemli bir açmazını ortaya çıkmasına vesile oldu. Uluslararası finans çevrelerinin beklentileriyle; “yerli ve milli” açılımların tiryakisi olan AKP tabanının “ hassasiyetlerini “ bağdaştırma mecburiyeti…

4 Kredi Kıtlığı : Önümüzdeki aylarda aşina olacağımız bir kavram gibi görünüyor. Banka bilançoları Saray’ın vesayeti altına girince: Tak diye küçük kredileri 6 ay dondur, şak diye büyük kredileri yeniden yapılandır, derken bankaların yeni kredi verecek kaynağı kalmayacak. Yeni yatırım yapmaya niyetlenenler “kredi kıtlığından” muzdarip olacak…

5 DTH : Çoğumuz açılımının “döviz mevduat hesabı” olduğunu bilmiyor olabiliriz. Ancak şunu akıldan çıkarmayalım: gerçek kişiler, tüzel kişiler, yabancılar derken toplamı 187 milyar doları buluyor. Bir 30 milyar doları çekilmeye görsün ekonominin hali nice olur bizzden söylemesi…

6 Sümerbank: EBK, SEK benzerleriyle birlikte tüketim malları üretiminde de kamu işletmelerinin “fiyat düzenleyici” sıfatıyla varolmasının sembolü, enflasyonun panzehiriydi… Sağlam ancak tapon görünüşlü Sümerbank ayakkabılarını, basmalarını almayabilirdiniz. Gelgelelim onun caydırıcı etkisinden önüne gelen zam yapmaya cesaret edemezdi…

7 Stagflasyon : Şimdilik telaffuz etmekte güçlük çekiyor olabilirsiniz. Korkarım ki, “ yeni bir ekonomi başarısı “ söylemiyle bugün mangalda kül bırakmayanlar, durgunluktan muzdaripken enflasyonun belini bir türlü kıramayınca, yakında kelime haznenize katmak zorunda kalacaksınız.

8 Temerrüt : Vadesi gelen borçları ödeyememe durumu. Aslında her konkordato “mutenalaştırılmış” bir temerrüttür. Yakında şirketlerin başına gelen “ açık seçik” temerrüt vakalarına da tanıklık edebiliriz. Belki de dış borçlar için topyekun “temerrüt” ilan etmekten başka çare kalmaz.

9 Finansallaşma : At izinin it izine karışmasının modern versiyonu. Kim alacaklı, kim borçlu bilen beri gelsin. Hayatta tüm tasarrufu 1000 dolar olup, onu da döviz hesabına yatırmış, “ rantiye “ sanarak diş bilediğimiz gerçek gariban da var bu torbada . Yüksek faizden beli bükülmüş, devlet derdine çare bulsun diye dua ettiğimiz beşinci evini “ipotekli krediyle” almış “çakma gariban” da.

10 3D : Üç boyutlu teknoloji harikasından söz etmiyoruz. Kastımız tabii ki Berat Albayrak’ın “dengelenme, disiplin, değişim” diye açıkladığı Mc Kinsey suflajlı slogan da değil. Bu ülkenin emeğiyle geçinen sade yurttaşının belki de tek çıkış yolu: direnmek, dayanışmak, hakkını arayana destek vermekten, yani “emekçilerin 3 D’si”nden” söz ediyorum… Üçüncü Hava Limanı, Flormar işçileri, Cerattepe... Kıraç’ın sesinden “ bilmem anlatabiliyor muyum?”...