Attila Aşut

yazievi@yahoo.com

Geçen haftaki yazımızda sevgili Hayri Kozanoğlu’nun “Babaannemin Lügati”nden söz ederken, “Hepimizin usunda, belleğinde yer etmiştir annelerimizin, ninelerimizin unutulmaz sözleri, deyişleri…” demiştim.

Benim annemin okuryazarlığı yoktu ama karşılaştığı her durumu açıklayan özlü sözleri, köz/deyişleri vardı! Duygu durumuna göre bazen sevgi ve sevecenlik bazen yergi ve ilenç sözleri dökülürdü dudaklarından. Zaman zaman anımsarım bazılarını. Daha doğrusu, beklenmedik bir olay karşısında birden düşüverirler usuma. Unutmayayım diye de hemen not ederim. Böyle böyle “Anamın Sözleri” adıyla ufak çaplı bir derleme oluştu şimdiden. Belki kitaba bile dönüşebilirler ileride…

Hayri Kozanoğlu, kitabının önsözünde “rahmetlinin çoğu Arapça menşeli okkalı küfürlerini kendi hafızalarımızda yaşatma, kamusal alanda ifşa etmeme kararı aldık” diyordu. Ben tam tersini yapıp “bizim rahmetlinin” içtenlikli sövgü ve ilenmelerine de yer vereceğim bu derlemede. İşte “Anamın Sözleri”nden tadımlık bir demet:

-Attığı taş, ürküttüğü kurbağaya değmez!

-Biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar.

-Bizim eşşek aynı gaydeden gitti!

-Çocuğu yolla işe, kalk git peşine!

-El elin eşeğini türkü söyleyerek arar.

-Eşek hoşaftan ne anlar!

-Gözü işte, aklı oynaşta!

-Karadeniz’de gemilerin mi battı?

-Karnının doymayacağı yerde açlığını belli etme.

-Kel başa şimşir tarak!

-Körün aradığı iki göz, biri ela biri boz.

-Kuru yerde sele gitmeyin!

-Ne doğrarsan çanağına, o gelir kaşığına!

-Ne Şam’ın şekeri ne Arap’ın yüzü!

-Oy anamın başına gelenler!

-Ölme eşeğim ölme, yonca biter de yersin!

-Ölmüşüz de ağlayanımız yok!

-Ölüsü olan bir gün ağlar, delisi olan her gün ağlar.

-Sen zot, ben zot, atlara kim verecek ot?

-Şüpheli can cennete gitmez.

-Taş attın da kolun mu yoruldu?

-Tok, açın halinden anlamaz.

-Yedik kaz etinden, doyduk lezzetinden!

* * *

Anamın kargış ve ilenmelerinden de birkaç örnek verelim:

-Boyu devrilesice!

-Burnundan fitil fitil gelsin!

-Dudakların buruşa! (sevecenlikle söylenir)

-Gaybana munzurlu!

-Götünüzün ağrısı hiç bitmiyor!

-İnadın inat, götün iki kanat!

-Mendebur herif!

-Pok yiyenin uşağı!

-Yüzü batasıca!

-Zehir zıkkım olsun!

HAFTANIN NOTU

Devrimcilerin Şekibe Abla’sı…

Sosyalist mücadele tarihimizin gözü pek kadınlarından Av. Şekibe Çelenk'i yitirdik.

Devrimci hareketimizin unutulmaz savunmanı, büyük hukukçu Av. Halit Çelenk’in eşi, sevgili yoldaşımız Serpil Çelenk Güvenç’in annesi ve hepimizin “Şekibe Abla”sıydı o. Eşiyle birlikte 1962 yılında Türkiye İşçi Partisi’ne katılmış, örgütün çeşitli birimlerinde çalıştıktan sonra Merkez Haysiyet Divanı’nda görev yapmıştı. 1963 yerel seçimlerinde TİP'e ayrılan radyo konuşmalarından birini yapan tek kadın da oydu.

"Denizlerin Şekibe Ablası" olarak tanınan Şekibe Çelenk, herkesin saygı duyduğu bir kişilikti. Kızı Serpil Çelenk ile gazeteci arkadaşımız Sultan Özer’in ortak çalışmasıyla hazırlanan yaşamöyküsü de aynı adla kitaplaştırılmıştı.

Şekibe Abla ve Halit Abi, yaşamları boyunca birbirinin elini hiç bırakmayan örnek yoldaşlardı. Onlar dünyanın tüm devrimcilerini kardeş bilir; Atatürk’le Marx’ın, Che Guevara ile Deniz Gezmiş’in fotoğraflarını evlerinin en görünür yerine yan yana asmaktan gurur duyarlardı.

Şekibe Çelenk, 12 Mart döneminde Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idamına onay veren siyasileri hiç bağışlamadı. Süleyman Demirel’e o yüzden büyük öfke duyardı. Kenan Evren’i de başta İlhan Erdost olmak üzere onlarca devrimcinin katili sayar, lanetlerdi. Her 6 Mayıs’ta “Karşıyaka’nın Üç Gülü”nü ziyaret eder, gömütlerine çiçek bırakırdı. Önce Halit Abi kavuştu onlara, şimdi Şekibe Abla. Artık sonsuza dek hep bir aradalar…

Çelenk ailesinin ve tüm devrimcilerin başı sağ olsun. Şekibe Abla’mız ışıklarda uyusun!