"Abdülhamid’e karşı Ermeni devrimcilerini, İttihat ve Terakki Cemiyeti’ni, Prens Sabahattin’i, Tevfik Fikret’i, Mehmet Akif Ersoy’u birleştiren ortak motivasyon despotizme karşı çıkmaktır."

Anamorfoz: Abd’ül ham-id

MERT TUTUCU

2. Abdülhamid’in saltanat süresi içinde 1878 yılından başlayarak 1908 yılına kadar uygulanmaya devam eden baskıcı politikalar etrafında şekillenen 30 yıllık süreç “İstibdat Dönemi” olarak ifade edilmektedir. Bu dönemde yayımlanan gazetelere ve eserlere yoğun bir sansür uygulanmaya başlanır. Cemiyet ve özel gazete kurulması, gazetelerde yönetimin politikalarına ters düşen veya söz konusu politikaları eleştiren yazıların yer alması, devlet tarafından onaylanmayan haberlerin yapılması yasaklanır. Bu bakımdan Abdülhamid’in kendi dönemi için bir “havuz basını” yaratmaya çalıştığı söylenebilir. Bu dönemde basına uygulanan sansür o kadar fazladır ki Hüseyin Cahit Yalçın Edebiyat Anıları eserinde Abdülhamit döneminde gazetecilik yapmanın ip üstünde cambazlık yapmaktan daha zor olduğunu yazar. Halit Ziya Uşaklıgil ise Kırk Yıl adlı eserinde ilk önce “hürriyet, vatan, millet, zulüm” gibi sözcüklerin süreli yayınlarda kullanılmasının yasaklandığını daha sonra bu sözcüklere Sultan Murat’ı ve Reşat Efendi’yi hatırlattığı için birader, Yıldız Sarayı bir tepede yer aldığı için tepe, Abdülhamit’in boyalı sakalına göndermede bulunduğu için sakal ve boya sözcüklerinin eklendiğini belirtir. Sansür yalnızca süreli yayınları değil söz konusu dönemde yayımlanan edebî eserleri de etkiler. Cevdet Kudret’in Abdülhamit Devrinde Sansür eserinde verdiği bilgilere göre Abdülhamid yayımlanacak kitapları denetleme yetkisini Encümen-i Teftiş ve Muayene’ye verir. Bu dönemde Namık Kemal’in İntibah ve Cezmi eserleri sakıncalı bulunur. Bunca baskıya rağmen ideolojik görüşleri birbirine taban tabana zıt iki isim Tevfik Fikret ve Mehmet Akif Ersoy şiirlerinde istibdat dönemini sert bir şekilde eleştirir. Özellikle Fikret’in “Bir Lahza-i Teahhur” şiiri ile Ersoy’un “Asım” ve “İstibdat” şiirleri Abdülhamid’e yönelik tutumlarını göstermesi bakımından önemlidir. Fikret’in söz konusu şiirine geçmeden önce Fikret’in bu şiiri yazmasına vesile olan olaylar zincirini takip etmek gerekir.

anamorfoz-abd-ul-ham-id-956631-1.

İstibdat döneminin karanlığı yalnızca sansür ve yasaklarla sınırlı değildir. Bu dönemde Ermenilere yönelik uygulanan katliamlar Abdülhamid’e “Kızıl Sultan” unvanını kazandırır. Abdülhamid tarafından Doğu vilayetlerinde kurulan Hamidiye Alayları 1894-1896 yılları arasında Ermenilere yönelik büyük bir katliama girişir. Sasun’da başlayan katliam kısa bir süre sonra Trabzon’a, oradan da Anadolu’nun güneyine yayılır. 1830 yılında Tiflis’te kurulan Devrimci Ermeni Federasyonu örgütüne bağlı Ermeni devrimciler söz konusu katliama dikkat çekmek için Osmanlı Bankası’nı basar. Bu olaylar sırasında da İstanbul’un çeşitli ilçelerinde Ermenilere yönelik katliamlar gerçekleşir. 1894-1896 yılları arasındaki bu katliamlarda toplam 300 bin Ermeni hayatını kaybeder. Osmanlı Bankası baskınından dokuz yıl sonra Devrimci Ermeni Federasyonu tekrar eyleme geçer. Örgütün amacı Abdülhamid’e bir suikast gerçekleştirerek istibdat dönemini sona erdirmektir. Ermeni devrimciler İstanbul’da yaşayan Belçikalı anarşist Charles Edouard Jorris ile temasa geçerler. Devrimciler Abdülhamid’in Cuma namazını kıldığı Yıldız Sarayı’ndan çıkıp arabasına yürüdüğü süreyi -ki bu süre 1 dakika 42 saniyedir- dahi hesaplarlar. 21 Temmuz 1905’te Yıldız Camii’nden çıkan Abdülhamid’e yönelik bombalı suikast girişimi Şeyhülislam Cemaleddin Efendi’nin Abdülhamid’e bir soru sorarak onu arabasına gitmekten alıkoyması üzerine başarısız olur. Abdülhamid saldırıdan yara almadan kurtulurken 26 kişi hayatını kaybeder.

anamorfoz-abd-ul-ham-id-956630-1.

Suikast girişiminin başarısız olmasından derin bir üzüntü duyan Tevfik Fikret “Bir Lahza-i Teahhur” yani “Bir Anlık Gecikme” başlıklı bir şiir yazar. Şiirinde Abdülhamid’i av, Ermeni devrimcileri ise avcı olarak tasvir eden Fikret avcının avını vuramamasından ötürü duyduğu üzüntüyü şöyle aktarır:

Silkip ukûd-ı ribka-i a’sârı, en çetin/Bir uykudan uyandırır akvâmı dehşetin./Ey şanlı avcı, dâmını beyhûde kurmadın;/Attın.. Fakat yazık ki, yazıklar ki, vurmadın!../Dursaydı bir dakikacağız devr-i bi-sükûn,/Yahut o durmasaydı, o iklîl-i ser-nigûn;/Kanlarla bir cinâyete pek benzeyen bu iş/Bir hayr olurdu, misli asırlarca geçmemiş.”

Sabiha Sertel İlericilik ve Gericilik Kavgasında Tevfik Fikret adlı eserinde söz konusu şiiri şöyle yorumlar: “[Fikret] [d]emokratik bir rejime geçmek için zâlim padişahın ölümünü yeter görüyordu. Bu da Fikret’in, toplumların gelişim tarihinde derebeylik düzeninin yıkılmasının bir bünye değişikliği olduğu ve ancak bir halk devriminin bu düzeni yıkması gerektiği hakkında fikri bulunmadığını gösterir. Fakat, millete saltanat düşmanlığını telkin etmesi itibariyle Fikret ileri bir fikre tercüman olmuştur.”

anamorfoz-abd-ul-ham-id-956632-1.

İstibdat döneminden kurtuluşu Abdülhamid’in ölümünde gören bir diğer isim de Mehmet Akif Ersoy’dur. İslamcı ideoloji tarafından hem Abdülhamid’in hem de Ersoy’un sahiplenilmesi genellikle Ersoy’un muhalif şiirlerinin hasır altı edilmesi ile gerçekleşir. Abdülhamid saltanatı boyunca İslamcılığı Osmanlı’nın resmi politikası haline getirse de Ersoy, Cemâleddin Efgânî, Muhammed Abduh gibi reformist İslamcıların görüşlerini benimseyerek Abdülhamid karşıtı şiirler kaleme alır. “Asım” şiirinde Abdülhamid’den Yıldız’daki baykuş olarak söz eden Ersoy, Abdülhamid ölmezse geleceğin kötü olacağından bahseder: “Ortalık şöyle fena, böyle müzebzep işler;/Ah o Yıldız’daki Baykuş ölüvermezse eğer,/Akıbet çok kötü (…)” Şiirin devamında Ersoy, Abdülhamid’i korkak ve zalim olarak nitelendirir: “Çoktan beridir vardı benim bir derdim;/Gideyim, Zalim’i ikaz edeyim, isterdim./Dedim ki: Bunca zamandır nedir bu gizlenmek?/Biraz da meydana çıksan da hasbihal etsek./Adam mı, cin mi nesin? Yok ne bir gören, ne eden;/Ya çünkü saklanıyorsun bucak bucak bizden./Değil mi saklanıyorsun, demek ki: Korkudasın;/Ya çünkü korkan adamlar, gerek ki saklansın./Değil mi korkudasın var kabahatin mutlak!”

Görüldüğü gibi tek adam rejimi toplumun farklı kesimlerinin, farklı ideolojilere mensup bireylerinin geniş bir yelpazede birleşmesine zemin hazırlamaktadır. Abdülhamid’e karşı birbirine hiçbir şekilde benzemeyen Ermeni devrimcilerini, İttihat ve Terakki Cemiyeti’ni, Prens Sabahattin’i ve onun Teşebbüs-i Şahsi ve Adem-i Merkeziyet Cemiyeti’ni, Tevfik Fikret’i, Mehmet Akif Ersoy’u birleştiren ortak motivasyon istibdat yönetimine yani despotizme karşı çıkmaktır. Saraylar değişir, baykuşluk bâki kalır. Necip Fazıl Kısakürek tersinden de olsa belki de haklıdır: “Abdülhamid’i anlamak her şeyi anlamak olacaktır.”

Ersoy, Mehmet Akif. (1966). SAFAHAT. İstanbul: İnkılâp Kitabevi.

Kudret, Cevdet. (1977). Abdülhamit Devrinde Sansür. İstanbul: Milliyet Yayınları.

Sertel, Sabiha. (1969). İlericilik ve Gericilik Kavgasında Tevfik Fikret.

Tevfik Fikret. (2017). Rübab-ı Şikeste. İstanbul: Dergâh Yayınları. İstanbul: Hür Yayınevi.

Uşaklıgil, Halit Ziya. (2017). Kırk Yıl. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.

Yalçın, Hüseyin Cahit. (2010). Edebiyat Anıları. İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.