Çankaya Köşkü önündeki veda töreni; görüntü ve sözler. B. Yıldırım kürsüde ve onu dinleyen başbakanlık bürokratı.

Çankaya Köşkü, bilindiği gibi sadece Cumhurbaşkanı makamı yeri değil, aynı zamanda Cumhuriyet’in sembolü… Sn. Erdoğan’ın Külliye’ye taşınmasıyla Başbakanlığa kaldı. Şimdi Başbakanlık da lağvedildi.

Haliyle Başbakanın, veda konuşması sırasında dile getirdikleri arasında; Başbakanlığın lağvedilmesi ile 367 krizi arasında doğrudan ilişki; başbakanlığı ‘vesayet’ makamı; “iki başlılık yürümüyor” sözleri dikkat çekici olsa da, hiçbiri gerçeklik temeline dayanmıyor.

Mekânın önemini ve çalışanların işlevini, Kanun Hükmünde Kararname hazırlama karargâhı vurgusu ile belirtti; “hükümetin genel siyasetinin belirlendiği ve yürütüldüğü yer” (m.112) demedi.

Haliyle, Çankaya Köşkü’nün nasıl tasfiye edildiğine değinmedi: Sn. Erdoğan, Başbakan iken, Beştepe’deki inşaatın Başbakanlık konut ihtiyacını karşılamak için yapıldığını söylemişti. CB seçilir seçilmez, “Burayı ben kullanacağım, Çankaya Köşkü ise Başbakanlık için olacak” dedi.

16 Nisan 2017’de oylanan 6771 sy. Kanunla, Başbakanlık kaldırıldı. 16 Nisan kapısı ise, 15 Temmuz 2016 Darbe Girişimi ile açıldı (ve 16 Ekim günü Bahçeli konuşması ile yolu döşendi)….

B. Yıldırım’ın 3 Temmuz veda töreni ve konuşması, bana hukuki anlamın ötesinde sembolik olarak da Cumhuriyet ile hesaplaşma şeklinde göründü. Nasıl?

‘Uyum kanunu’,
KHK değil...

Daha önce yazdığım gibi, 6771 sayılı Kanun, Cumhuriyet (hatta Osmanlı) kurumlarını tasfiye için uyum kanunları öngörmekte idi: 6771 sayılı Anayasa değişikliğine ilişkin Kanun Geçici md.21/A’ya göre; “Bu Kanunun yürürlüğe girmesinden itibaren en geç altı ay içinde Türkiye Büyük Millet Meclisi bu değişikliklerin gerektirdiği Meclis İçtüzüğünü ve kanuni düzenlemeleri yapar”.

Bu düzenlemeler yapılmadan, Erdoğan-Bahçeli ikilisi, 3 Kasım 2019 seçimleri için 24 Haziran 2018 tarihini belirledi. TBMM, buna göre karar aldı.

TBMM’yi yenileme kararı aldıktan sonra 7142 sayılı yetki kanunu ile kendi yetkisini, Anayasa’ya aykırı bir biçimde Bakanlar Kurulu’na devretti:

6771 Sayılı Kanunla Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Yapılan Değişikliklere Uyum Sağlanması Amacıyla Çeşitli Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Konusunda Yetki Kanunu’na göre, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde, tüzük, Bakanlar Kurulu, Başbakan, Başbakanlık, kanun tasarısı gibi bazı ibareler yer almayacağı için bu ibarelerin ilgili kanun ve KHK’lerden çıkarılabilmesi ve 6771 sayılı yasanın gerektirdiği düzenlemelerin yapılabilmesi için Bakanlar Kuruluna KHK çıkarma yetkisi verildi (10/05/18; 7142; R.G.:18.5.18).

Bakanlar Kurulu’na verilen yetki, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonucunda Cumhurbaşkanının andiçerek göreve başladığı tarihe kadar geçerlidir. Bu süre içinde Bakanlar Kurulu birden fazla Kanun Hükmünde Kararname çıkarabilir.

4 Temmuz 2018 günü, çıkarılan ‘477 sayılı Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’ (KHK/698), Bakanlar Kurulu’nun yetkilerini CB’ye devrediyor. Bu KHK, ilke olarak,’24/6/2018 tarihinde birlikte yapılan Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonucunda Cumhurbaşkanının andiçerek göreve başladığı tarihte’ yürürlüğe girecek.

Kanun Hükmünde Kararname çıkarma yetkisi vermeye ilişkin Anayasa md.91’e göre, “Yetki kanunları ve bunlara dayanan kanun hükmünde kararnameler, TBMM komisyonları ve Genel Kurulu’nda öncelikle ve ivedilikle görüşülür” (f.8).

Bu maddenin seçimlerle birlikte yürürlükten kalkması öngörülmüştür (6771 sy. K., m.21/a).

Bu nedenle, 7142 sy.lı Kanun ile KHK/698’i (muhtemelen diğerleri) TBMM tarafından görüşülemeyecek, görüşülse bile artık çok geç olacak. Anayasa Mahkemesi’nin olası denetimi de, iş işten geçtikten sonra gündeme gelecek.

Kuşkusuz sorun, yasama ve yargısal denetimin işlevselliğinden çok ‘hukuka saygı’ sorunu olarak öne çıkmakta.

Cenaze töreninin
bile kuralı var...

Çankaya törenini izlerken, “Amaç Cumhuriyeti tasfiye olsa da, hiç değilse bu hukuka uygun olarak yapılamaz mıydı?” diyorum kendi kendime.

Öyle ya, Cumhuriyet’in nitelikleri madde 2’de ‘hukuk devleti’ eksen alınarak sayılıyor.

Öte yandan, ‘tarih, kültür ve tabiat varlıklarının korunması’ da, devletin yükümlülüğü (m.63) altında.

Hukuksuzluk meşrulaştırılamaz

Bugünü okumak için fazla geçmişe gitmeye gerek yok; son dört yıla dair birkaç tarihe bakmak yeterli: 10 Ağustos 2014, 7 Haziran 2015 ve 1 Kasım 2015, 15 Temmuz 2016, 16 Ekim 2016, 16 Nisan 2017, 18 Nisan 2018, 24 Haziran 2018.

Ortak payda ne? Anayasa ve demokrasi dışı bir süreç; hukuka tam inançsızlık özetle.

Hukuka bağlı hiçbir siyasal parti, hukuksuzluğu meşrulaştırmaya katkıda bulunmamalı…