Attila Aşut

yazievi@yahoo.com

Arapça kökenli “din” ile Farsça “-dar” ekinden oluşmuş melez bir sözcüktür “dindar”. Türkçe Sözlük, “Dinsel inancı güçlü, din kurallarına bağlı kimse” olarak tanımlıyor bunu. “Kimse”nin altını ben çizdim. Çünkü kurumlara değil, kişilere özgü bir niteliktir dindarlık. O nedenle, “dindar anayasa” söylemi, dünyanın en saçma sözüdür.

Anayasa insan mı ki “dindar” yapacaksınız!

Yapmaya kalksanız, nasıl başaracaksınız bunu?

Namaz kıldırıp oruç mu tutturacaksınız anayasaya?!

Yoksa tesettüre sokup başına türban mı geçireceksiniz?!

Gerçekten gülünç bir niteleme!

Aculluk ederken, eteğiniz ayağınıza dolanıyor!

Bir kez daha yineleyelim: İnanç, bireylere özgüdür.

Devletlerin, ülkelerin, tüzelkişilerin dini olmaz…

Ayrıca “anayasa” denilen şey, Ensar Vakfı’nın tüzüğü değildir!

“Devletin kuruluşunu, örgütlenişini, kişilerin devletle ilişkilerini düzenleyen temel yasa”dır.

On üç yıllık AKP iktidarında tüm kavramların içi boşaltılmış; bilim de, hukuk da anlamını yitirmiştir.

Düşünün ki, “dindar anayasa” isteğini seslendiren kişi, sokaktaki herhangi biri değil, (“affedersiniz”) Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Başkanı’dır!

Siz, Saray ve çevresinin “tevil” çabalarına bakmayın! O sözler bir dil sürçmesi değildir; durduk yerde de söylenmemiştir. Kaldı ki açıklanan görüş, tümüyle AKP’nin bakış açısını, siyasal anlayışını yansıtmaktadır. İktidarın “2023 hedefi” de budur. Cumhuriyetin 100. yılında “İslam Cumhuriyeti”ni resmen ilan etmeyi tasarlıyorlar. Tüm çabalar, hazırlıklar “şeriat düzeni” için. “Hasbelkader” TBMM Başkanı sıfatını taşıyan İsmail Kahraman’ın son çıkışı, öyle “kişiselgörüş açıklama” falan değildir. Kahraman’ımız “sahibin sesi”dir. Kendisini o koltuğa kim oturttuysa onun sözcüsüdür. Söyledikleri de “Dindar ve kindar bir nesil yetiştireceğiz” diyenlerin görüşüyle uyumludur. Genlerinde şeriatçılık olan bir adamı şimdi öne çıkarıp nabız yokluyorlar. Böylece kamuoyunun tepkisini ölçmeye, direncini sınamaya çalışıyorlar. Uygun ortamı bulduklarında eyleme geçeceklerinden zerre kadar kuşkum yok.

"Dindar Cumhurbaşkanı istiyoruz" diye başladılar...
"Anayasada laiklik olmasın. Dindar Anayasa istiyoruz" noktasına geldiler...

Burada durmayacakları kesin.

Bu saldırılara bugün en sert yanıtı vermezsek, yarın çok geç olabilir...

***

Nereden çıktı bu “Kut-ül Amare”

“Kutlu Doğum Haftası”ndan sonra bir de “Kut-ül Amare” icat ettiler!

TRT sunucusu, yaşamında belki de ilk kez duyduğu bir “zafer”den söz ediyor…

Sözcüğü söylerken zorlanıyor. Ama ne yapsın, vermişler eline bir metin, okumak zorunda. “Okumuyorum!” diyecek değil ya! “Eki Türkiye”de değiliz ki direnebilsin! Artık TRT-DER diye bir örgütleri yok. KESK’e bağlı Haber-Sen var ama o sendikaya üye olacak yürekli TRT çalışanı nerede! Türkiye’nin tüm kurumları gibi TRT de yıllardır gericiliğin işgali altında! Zavallı muhalefet, halkın vergileriyle yaşayan bu kurumun Cumhuriyete karşı kullanılmasını önleyemiyor!

AKP iktidarı, temelinde dincilik ve piyasacılık olan gerici ideolojisinin etkin bir propaganda aracına dönüştürdü TRT’yi. Her boydan ve her soydan gerici pervasızca at oynatıyor orada! Bütün dertleri Cumhuriyeti karalayıp Osmanlıyı yüceltmek! Devletin televizyonunda devletin kurucusuna hakaret ediyor birtakım zırtapozlar! Atatürkçülerle, cumhuriyetçilerle alay ediyorlar. Sözümona “resmi tarih”e karşı çıkıp “alternatif tarih” yazmaya kalkıyorlar. Ancak malzemeleri yalan dolan! “Yeni tarih anlatısı” olarak söylenceler, masallar anlatıyor; geçmişte Atatürk’ün karşısında kim varsa hepsini diriltip “kahraman” diye sunmaya çabalıyorlar.

“Kut-ül Amare”, Bağdat yakınlarında bir yer. Alman Mareşal von der Goltz komutasındaki Osmanlı Ordusu, 1916’da burayı İngilizlerden kurtarmış. Bir yıl sonra ise yeniden İngilizlere teslim etmiş… İşte “büyük zafer” diye piyasaya sürülen tarihsel olay bu.

Kurtuluş Savaşı’nın sonuçlanmasıyla elde edilen ulusal egemenliğin simgesi olan 23 Nisan Bayramı’nı “şehit cenazeleri gelirken bayram yapılmaz” diyerek iptal eden bir iktidarın, tarihin derinliklerinde kalmış “Kut-ül Amare”yi gösterişli törenlerle kutlaması, AKP’nin Cumhuriyet karşıtlığının yeni bir göstergesidir.

RTE, Cumhuriyet tarihinin 19 Mayıs 1919’dan başlatılmasına da karşı çıkıyor.

TRT’de program yapan çakma tarihçiler, kuşku yok ki daha nice sahte zafer günleri bulup armağan edeceklerdir bu dinci iktidara!