30 Ağustos 2018’de, “anayasa” ve “siyaset” sözcükleri ne ifade ediyor? Bir kuruluş ve barış belgesi mi, yoksa bir “siyasal araç” metni mi?

30 Ağustos gibi anlamlı bir günde, üstelik barış gününe iki kala, anayasanın kuruluş ve barış belgesi özelliği, Türkiye için haydi haydi geçerli.

“Cumhur İttifakı” adı altında TBMM’de salt çoğunluğu sağlayan iki parti (AKP ve MHP), “af ve idam” üzerinde çalışıyormuş. Anayasa, böylece dolaylı biçimde gündeme gelecek.

Oysa onlar için “anayasa gündemi” artık eskidi: vesayetçi anayasa, fiili durum, çift başlı yönetim, anayasa suçu gibi kavram ve sloganlar hayli geride kaldı.

Zira onlar, tarihsel olarak üç aşamada muradına erdi: 15 Temmuz 2016, 16 Nisan 2017, 24 Haziran 2018.

Gitti KHK, geldi CBK

703 sayılı son KHK’den bir gün sonra ilk Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi (CBK) yayımlandı (10.07.18). Kanun yerine “kararname”, 16 yıllık iktidarında AK Parti’nin kullandığı başlıca mevzuat aracı oldu. Haliyle Meclis’i dışlayan hükümet, “kural koyma” yetkisini, fiilen, kuralı uygulayan organa devretti (OHAL KHK’leri kullanım tarzı ise, tam bir keyfilik, hatta “yargısız infaz”).

Ancak en azından TBMM, yetki kanunu ve KHK onayı için kullanılıyordu; kararname ise, hükümet tarafından çıkarılıyordu.

CBK döneminde ise, TBMM’nin devreye girmesine ihtiyaç olmadığı gibi, hükümet yerine artık bir kişi çıkaracak kararnameleri.

Af ve idam

Şu tezada bakın: suç işleyenlerin bir kısmı cezadan bağışık tutularak özgür bırakılacak; diğer kısmı ise yok edilecek…

Kabaca: iki suçlu; ikisi de yargılandı, ikisinin de mahkemece suçluluğuna karar verildi. Her ikisi de, hapisten çıkacak; biri, özgür olmak için, diğeri ise, yok edilmek için. Hangi suçu işleyenler özgürlüklerine kavuşacak, hangilerini işleyenler yok edilecek?

Çok değil, 7-8 yıl öncesini hatırlayalım. Balyoz davasında, eğer ölüm cezası 2001 ve 2004’te kaldırılmamış olsa idi, çoğu general rütbesinde 12 subay hakkında idam cezası verilecekti. Bir süre sonra, pişkin bir tavırla “kumpas” itirafı ile karşılaşmadık mı?

Adil yargı

Af ve idamı, TBMM’nin gündemine taşımaya hazırlandıkları öğrenilen “Cumhur İttifakı” bileşenleri, esas ihtiyaç olan yargı reformu veya en azından Anayasa’ya saygı iradesini ortaya koyma gibi bir gündeme sahip değiller.

Adil yargılanma hakkının güvence altına alınmadığı bir ortamda, cezanın caydırıcılığı olabilir mi veya demir parmaklık önü ve arkası ayrımı ne ifade eder?

Anayasa’ya aykırı, hatta keyfi tutuklamaları ne ölçüde tartışabiliyoruz? Veya OHAL/KHK yoluyla “yargısız infaz” mağduru olup, yargıya erişim hakkı bulunmayan yüzbinleri, “suçluluğu kesinleşen kişileri” hapisten kurtarmak veya “ip dalaşı” karşısında, ne kadar gündeme getirebiliyoruz?

Anayasa siyaseti

İşte böyle bir ortamda güçlü bir “anayasa siyaseti”ne ihtiyacımız var. Anayasanın araçsallaştırılarak istismar edildiği, ihlal edildiği ve anayasa suçu işlemenin alışkanlık haline getirildiği, adeta “anayasanın unutturulduğu” bir ortamda, “anayasa gündemi” oluşturmak kolay değil, ama gerekli.

Bunun için muhalefet partileri, ayrı ayrı ve mümkünse birlikte, bir “anayasa siyaseti” oluşturmak durumunda.

Bunun yolu, anayasanın öneminin kavranmasından geçer. Anayasa neden, yediğimiz ekmek, içtiğimiz su ve soluduğumuz hava kadar önemli? Anayasanın üstünlüğü sağlanmadan neden toplumsal barış sağlanamaz, birlikte yaşam umudu zedelenir?

Bu sorulara yanıt, dün, bugün ve yarın bakış açısı ile “anayasal bilgilenme hakkı” ile verilebilir ancak.

-Dün: siyasal ve anayasal miras, ön yargı ile değil, olumlu ve olumsuz özellikleri ile doğru ve olgusal yaklaşımla kavranmalı.

-Bugün: 2007-2017 ekseninde, bilgi kirliliği eşliğinde anayasal düzenin nasıl ortadan kaldırıldığı, belleklerde hep canlı tutulmalı.

-Yarın için: Dün ve bugünün anayasa bilgileri ışığında toplumsal barış ve birlikteliği güvence altına alan anayasal tasarımı, hep gündemde tutma ve bu gündemle geniş birliktelikler oluşturma iradesi.

Siyaset için anayasa

Bu üçlü bilgilenme ve tahlil sağlıklı yapılabildiği ölçüde, partiler Türkiye’nin geleceği için politikalarını belirleyebilir: nasıl bir ülke ve toplum tasarımı geleceğe giden yolu aydınlatacak?

Nitelikli toplum, ancak nitelikli bir ülkede var olabilir. Bunun için nitelikli bir siyasal örgüte ihtiyacımız var.

Bunlar da, ancak anayasa ile tasarlanabilir: kural koyan meclis; kuralları uygulayan organ ve kurullar ve yargılayan merciler.

Bunlar için gerekli anayasal altyapı var, deneyim var, fikri birikim de…

Partiler, 21. yüzyıl Türkiye’sine ilişkin politikaları, anayasa tartışması yoluyla belirlemek durumunda…

Unutmayalım: yıkım anayasa yoluyla gerçekleşti. Kurtuluş ve kuruluş diyalektiği ancak anayasa yolu ile sağlanabilir. Anayasal düzenin meşru olmayan yollardan yürürlükten kaldırıldığını sürekli gündemde tutmak için de, “anayasa siyaseti ve siyaset için anayasa” ihtiyacı acil.

TBMM’de ikinci parti konumunda olan CHP için anayasa gündemi, gelecek kuşaklara karşı tarihsel bir sorumluluktur.