Yasa yapımı ve Anayasa değişikliğine ilişkin kurallar ayrı ayrı düzenlenir. Buna göre, bir yasa, -hayır oyları daha çok değil ise- TBMM üye tamsayısının en az 1/4’ünün bir fazlası, yani 139 oy ile kabul edilebilir. Buna karşılık, Anayasa değişiklik önerisi en az 184 milletvekili ile yapılabilir; değişiklik için TBMM üye tamsayısının 2/3’ünün, yani 367 vekilin oyu gerekli; en az 3/5’inin, yani 330 üyenin oyu ise, sadece halkoyu yolunu açar.

AK Parti ve Hükümeti, tam tersine, Anayasa için tek başına yola çıktı; yasalar için gerekmediği halde muhalefetin desteğini istiyor. AK Parti, Anayasa değişikliği için yeterli sayıya sahip olmak bir yana, halkoyu için asgari eşik olan 330 sandalyeden bile yoksun. Buna karşılık, bir yasanın kabul eşiği olan asgari sayının yaklaşık 3 katı kadar milletvekili sayısı var.

Tam bir çelişki

Bu bir temel çelişki değil mi ve nasıl açıklanabilir?

Evet, tam bir çelişki: yeni bir anayasa yapım süreci bir yana, Anayasa değişikliği için -ve TBMM’de yeterli çoğunluk sayısı olsa bile- tek başına yola çıkması, türev kurucu iktidarın doğasına aykırı. 2010 Anayasa değişikliğinin yarattığı çatışmacı ortam, bütün sıcaklığı ile devam ediyor. Kaldı ki, bu kez, AK Parti, rejim değişikliği için ve bunu kırmızı çizgi kabul ederek tam gaz yola çıkmayı hedefliyor.

Yasa bakımından; 4+4+4 olarak adlandırılan yasa, MİT yasası ve iç güvenlik yasası gibi üzerinde mutabakat bir yana yoğun ayrışmaların bulunduğu yasaları sayısal üstünlüğü ile yetinmeyip -tekme ve yumruk eşliğinde- fiziki gücünü de kullanarak geçiren AK Parti çoğunluğu, AB’ye uyum yasaları için neden muhalefete el uzatıyor ısrarla?
Üstelik, muhalefet partilerinin AB üyesi devletlere vize kolaylığı sağlamak için gerekli yasal düzenlemelere engel olmaları için de ciddi bir neden yok. Şu halde, Hükümet’in muhalefeti hatırlamasının nedeni ne olabilir?

Vizesiz ab koşulları ve ak parti

Kısaca şu: önümüzdeki iki ay içinde 72 koşulu tam olarak karşılama olasılığı az olmakla birlikte, Hükümet, Avrupa beklentileri görüntüsü altında, “milli ve yerli”nin de gerisinde parti hakimiyetini pekiştirici sapmaları meşru kılıcı düzenlemelere devamda ısrarcı. Kişisel verilerin korunması kanunu ile Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu Tasarısı, örnek gösterilebilir. Burada, Avrupa ve uluslararası kriterler yerine, “Külliye-Hükümet ve Parti” sacayağını pekiştirmeye yönelik düzenlemeler öne çıkıyor.

Bu tür düzenlemeleri teşhir etmek ve bunlara karşı çıkmak, muhalefet partilerinin görevi. İktidar Partisi, Haziran ayına kadar gerekli düzenlemeleri tamamlayamaz ise, bir yandan sapmaları kamufle etmek, öte yandan muhalefet partilerini sorumlu tutmak istiyor (…).

Anayasa’ya gelince; Anayasa değişikliğini referanduma götürmek için gereken asgari sayıya dahi sahip olmayan AK Parti, hangi cesaretle yola çıkıyor? Aslında yola çıkan Külliye. Diğerleri ise, tek kişinin güdümündeki onlar, yüzler ve milyonlar. Denge ve fren sistemi, temel haklar ve özgürlükler vb. deyimler öne çıkarılmaya çalışılsa da, asıl amaç belli: tek kişi yönetimi.

Bu hedefe ulaşmak için izlenecek yol ve yöntemler de belli az çok: bütün sosyal ve siyasal, hatta resmi güçleri bu yolda seferber etmek. “Halkın yüzde 68’i destekliyor” yalanı ile topluma yönelik algı operasyonu yürütmek ve TBMM üyeleri üzerinde lobi faaliyetini yoğunlaştırmak.

Darbelere hayır!

İşte tam da böyle bir ortamda “darbe söylentileri” dolaşmaya başladı. AK Parti için bir “can simidi”. Hatırlanacağı üzere, “vesayet ve darbe edebiyatı”, her seçimde AKP için besleyici bir propaganda malzemesi oldu. Dış tehdit, otoriter rejimler açısından, “safları sıklaştırma propagandası” için bulunmaz bir fırsat…

Bunu, “anayasal darbe” için meşrulaştırma aracı olarak kullanacağı açık. Yürürlükteki anayasal düzeni ilga girişimi devam ederken, bunu sözüm ona, “yeni anayasa” yolu için de geçerli kılacak…

Çok tehlikeli bir sürece girmiş bulunuyoruz. Bu nedenle, bütün darbelere hayır diye haykırma zamanı şimdi. Bunun için şu görevlerin birlikte yürütülmesi yaşamsal:
-Yalanları sürekli teşhir ederek doğru bilgileri yaymaya çalışmak,
-Yürütme organını anayasal düzene çekmek için çaba göstermek,
-Somut “anayasal seçenek” yaratarak, tek kişi için “topyekûn seferberlik” ilanına karşı direnişi örgütleyebilmek.