İsrailli komünistler işgale de siyonizme de karşı çıkıyorlar. İKP hem İsrail’in hem Hamas’ın hedefinde

Ancak komünistlerin yüreği, vicdanı sızlar

İsrail, işgal ettiği Filistin topraklarında Filistinlilerin topraklarına el konulmasının 42. yılında düzenledikleri ‘Büyük Dönüş Yürüyüşü’nü kana buladı biliyorsunuz. İsrail askerlerinin saldırısında 18 Filistinli yhaşamını yitirirken çok sayıda Filsitinli de yaralandı.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile Savunma Bakanı Avigdor Liberman, katliamı gerçekleştiren İsrail askerlerine övgüler yağdırdılar, hepsinin madalyayı hak ettiğini bile söylediler. Kuşkusuz büyük bir vicdansızlıktı bu. İsrail’in büyük Yahudi ahlakçılığına ters düşen bu tutumu yeni değil tabii. Uzun zamandır Filistinlilere karşı artık “terör”ü bir devlet politikası olarak uyguluyor. Buna karşı çıkan kendi yurttaşlarına pek insafsızca davranıyor. İsrail’de devletin “terör yöntemlerine” karşı çıkan, eleştiren aydınların, gazetecilerin, akademisyenlerin işi pek kolay değil. Ama asıl büyük zorluğu komünistler çekiyor. Son katliamda da seslerini çıkartanlar, parlamentodaki merkez sol partiyi de sayalım tabii, onlar oldu.

İsrail Komünist Partisi (MAKİ), İsrail devletinin Filistinlilere karşı tutumuna karşıtlığını her fırsatta dile getiren bir parti. Bir komünist partiden beklenen de bu. İsrail Komünist Partisi (MAKİ) Sözcüsü Efraim Benayun yakın bir tarihte, ABD Başkanı Donald Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak kabul etmesi üzerine başlayan krizi BirGün’den Pınar Yüksek ile Mustafa Mert Bildircin’e yorumlarken, “Kudüs tek kimlikli değildir, ortak değerdir” demişti. Benayun Trump’ın karaı için “Bu, ABD yönetimi, İsrail hükümeti ve bazı gerici Arap rejimlerinin ortak kararıdır” diye konuşmuştu.

Bir komünist ancak bu kadar herşeyi göze alarak konuşabilir. Benayun’un yaptığı buydu. Ülkesinin neredeyse tüm bireyleri için “milli dava” olmuş bir konuda, ona tamamen ters düşen bir tutum almıştı. Dahası da var. Anımsatayım, o konuşmada şunları söylemişti Benayun: “ABD, İsrail ve Filistin arasında yıllardan beri süregelen çıkmaz için bir çözüm değil, bu çıkmazın bir parçasıdır. Trump’ın açıklaması, emperyalizmin, Siyonizm’in ve Arap rejimlerinin bölge için yaptıkları tehlikeli planların pratiğinden başka bir şey değildir. Netanyahu da bu durumu kendisi hakkında devam eden yolsuzluk soruşturmalarından uzaklaşmak için kullanmaktadır.”

Benayun, komünistlerin ne yapması gerektiğini de söylüyordu: “Dünya çapında protesto seslerini yükseltmeli, liderlerin suratlarına haykırmalıyız: ‘Katilsiniz!” Bir komünist olarak Filistin sorununun çözümü için önerisi de şuydu: “Başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir Filistin devleti kurulması gerekiyor”.

Bunlar İsrail gibi bir “polis devleti”nde dile getirilmesi kolay olmayan düşünceler. Komünistler bunu, her türlü zorluğu göze alarak yapıyorlar. Bu son katliamla birlikte onları bir kez daha hatırlamanın zamanı. Çünkü İsrail, Netanyahulardan, Libermanlardan ibaret bir ülke değil.

İsrail Komünist Partisi 1920’lere kadar giden bir tarihe sahip. İngiliz sömürgeciliğine karşı mücadele koşullarında doğan, Siyonizm’e karşı da mücadele eden Filistin Komünist Partisi’nin içinde bir hücre aslında. 1948 yılında İsrail kurulunca İsrail Komünist Partisi’ne (MAKİ) dönüşüyor.

100 yıllık parti
İsrail Komünist Partisi yani MAKİ’nin de ilk adı Rakah idi, Reshima Komunistit Hadasha’nın kısaltılmışıdır bu isim, Türkçe’de Yeni Komünist Liste anlamına geliyor. Rakah 1 Eylül 1965 günü Maki’de yaşanan ayrışmayla ortaya çıktı. MAKİ, çoğunluğu Yahudi asıllı olan, Moshe Sneh liderliğindeki grup ile çoğunluğu Araplardan oluşan anti-siyonist grup arasındaki anlaşmazlıktan ötürü bölününce, Arapların çoğunluğunu oluşturduğu grup Emile Habibi, Tawfik Toubi, Meir Vilner önderliğinde MAKİ’den ayrılarak Rakah’ı kuracak, Sovyetler Birliği tarafından da “resmi” Komünist Partisi olarak tanınacaktır. 1965 yılındaki seçimlerde Rakah 3 vekillik kazanmıştır. Rakah’ın siyonizme karşı politika gütmüştür, 6 Gün Savaşı’na da karşı çıkmıştır. 1989 yılında Rakah üyeleri partinin ismini tekrar Maki olarak değiştirdiler.

Devletin hoşuna gitmeyen her şeyi yaptı
İsrail Komünist Partisi (MAKİ) arda İsrail’de ülke dış politikasının askerileştirmesine karşı çıktı. Filistin ile Lübnan halkına karşı yapılan askeri saldırılara itiraz etti, bu saldırıları kınayan gösteriler düzenledi. Mavi Marmara’ya yapılan İsrail operasyonunu, Suriye’ye yapılan hava saldırılarını sürekli kınadı, karşı çıktı. İsrail’de çok güçlü bir barış hareketi var. Bunun bir örneği İsrail Komünist Partisi’nin bu politikasına verilen halk desteğidir. Şubat 2009’da yapılan seçimlerde 112 bin oy alan MAKİ 120 üyelik Knesset (İsrail Parlamentos) 4 sandalye kazandı.
ancak-komunistlerin-yuregi-vicdani-sizlar-446604-1.
İki devletli çözümden yana bir parti MAKİ. Yukarıda da belirttim, başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin devleti kurulmasını savunuyor. İsrail’in işgal ettiği topraklardan çekilmesini, 1967 öncesi sınırlara dönülmesini sürekli dile getiriyor. Sadece bu değil. İsrail’de yaşayan İsrail vatandaşı Araplara yönelik ayrımcı politikalara da karşı kararlı bir mücadele yürütüyor İsrailli komünistler. İsrail vatandaşlığının Musevilik üzerinden tanımlanmasına da karşılar. Araplar ile Yahudilerin eşit olduğunu parti politikaları yapmış durumdalar. Sonuna kadar laikler. İsrail’in nükleer silahların önlenmesi anlaşmalarına da dahil olmasını savunuyorlar.

Filistinliler de İsrail Komünist Partisi’nin ilgi alanına giriyor elbette. Hamas’ın Filistinliler üzerindeki gericileştirme politikalarının da karşısında bu nedenle. Bu yüzden hem İsrail devletinin hem de Hamas gericiliğinin hedefi durumunda.
Başta BM olmak üzere hiçbir uluslararası kurumun hukukunu tanımayan İsrail devletinin işgal ettiği topraklarda katliamlar yapabileceği konusunda kimsenin kuşkusu yok. İsrail bu politikasıyla kendisi gibi şiddet yanlısı olanları harekete geçirebilir ancak. O nedenle İsrail’de komünistlerin mücadelesi her zamankinden daha büyük bir önem taşıyor.
Barışçıl bir gösteride tam 18 silahsız göstericiyi öldürmenin uluslararası alanda yaratacağı olumsuz etki İsrail’in umurunda değil. Oysa uluslararası ilişkilerde de geçen İmaj Teorisi dediğimiz olguyu yaşama en başarılı biçimde uygulayan, bu teori üzerinde Soykırım, antisemitizm gibi olguları kurarak sempati kazanrmaya çalışan, bunda kısmen de olsa, başarılı olan bir devlettir İsrail. Ancak artık bir imaj kaygısı gütmediği görülüyor. Çünkü Ortadoğu’da ABD ile birlikte zaman zaman aksayan ortaklıkları gerici Arap rejimlerinin de katkısıyla daha sıkı bir işbirliğine dönüşmüş durumda. Bu işbirliği hiçbir hukuku tanımaya da niyetli görünmemekte.

Ne İslamcının, ne fanatik Musevinin, sadece komünistin vicdanı sızlar. Filistin ve İsrailli komünistler. Siz çözeceksiniz bu işi.