Bisikletin insanı bulunduğu anda hissettiren müthiş bir meditasyon aracı olduğunu bilmiyordum. Öğrenmek için bisikletle bambaşka bir olgunlukla yeniden buluşmam ve binlerce kilometre pedallamam gerekecekti…

Anda kalmak için pedal çevirmek

Ahmet Yeşil

Eski ustalar ‘Zen Felsefesini’ tanımlarken sıklıkla söylerlerdi: “Ne geçmişin pişmanlıkları ne de geleceğin kaygılarıdır zen, tam bu andadır. Buradadır.” Zihin, ana ne kadar odaklanırsa gerçekliği o kadar doğru algılar. An gride kalmaz, renklenir. Uzun yıllar boyunca zen meditasyonu olan zazen yaparken henüz bisikletin farkındalığı artıran, insanı tam da bulunduğu anda hissettiren müthiş bir meditasyon aracı olduğunu bilmiyordum. Öğrenmek için bisikletle bambaşka bir olgunlukla yeniden buluşmam ve binlerce kilometre pedallamam gerekecekti.


Eskilerden bir meseldir: Okçuluğun ilk aşamasında ok eldedir, okçu bir okla iki elmayı birden vurabilir. İkinci aşamasında ise ok kalptedir, bir okçu hiç ok atmadan da elmayı vurabilir. Okçuluğun üçüncü aşamasında ise ok ne elde ne de kalptedir. Usta bir oka dönüşmüştür ve artık vurulacak hedef, gidecek yol yoktur. Usta barış içerisinde yaşar.

SELE ÜZERİNDE GÜVENDEYİM

Bir gece yarısı Bulgaristan’da bisiklet üzerindeyim, üç gündür yollardayım. Önceki iki gece, iki ayrı köy bakkalının bahçesi dışında bir yerde uyumadım… Gidecek daha binlerce kilometre yolum var. Yolumu aydınlatan sadece bir bisiklet lambası. Adeta iki adım ötemden başka görebileceğim hiçbir şey yok. Sırbistan sınırına elli kilometre var. Etrafta köpek havlamaları; birbirimize ne kadar yakınız bilmiyorum. Saldırgan olup olmadıklarını bilmiyorum. Rüzgârda sallanan yaprakların sesi. Orman yolunda olduğumu biliyorum ama görebildiğim hiçbir şey yok. Bisikletin zincirinin, asfaltta dönen lastiklerinin sesi, yokuşlarda artan nefesimin sesi. Korkumun sesi. İleride bir yerlerde bir ışık görsem bir süre içim rahatlayacak. Ama var olan bir ışık varsa da görmem imkânsız; öyle virajlı yollar. Yorgunluktan bayılabilirim ama durmak istemiyorum. Bisikletimden inersem daha çok korkarım. Güvendeyim sele üzerindeyken. Böyle düşünmek hoşuma gidiyor. Uzaklaşmalı, sınıra varmalıyım. Belki sınırda bir köy vardır. Açık bir kahvehane! En azından bir sokak lambası. Bu bile yeter. Giderek artıyor köpek havlamaları. Her an bir tanesinin bana doğru koştuğunu görebilirim. Farımın yarattığı gölgeler halüsinasyona yol açıyor ara ara. Anlık rüyalar görüyorum bisiklet üzerinde. Umarım uykuya geçmem bu yorgunlukla. Öyle olursa feci bir kaza yapabilirim. Çok duydum bisiklet üzerinde uykuya dalıp kontrolsüzce yere düşen yoldaşlarımın üzücü hikâyelerini. Derken bir ıslaklık hissediyorum yüzümde. Saniyeler içerisinde başlıyor yağmur. Saniyeler içerisinde her yer sırılsıklam. Köpekler susuyor. Böcekler susuyor. Rüzgâr susuyor. Sadece korkumu duyumsuyorum o an ve çok kısa bir süre sonra tek bir köpeğin tiz, kısa bir havlamasını duyuyorum. Sadece tek bir havlama! Saatler boyunca duyduğum yüzlerce havlama sesinden sonra tek bir ses! Bir anda her şey berraklaşıyor, köpeğin dilini anlıyorum artık. Korkusunu, telaşını anlatıyor tek bir havlamayla. Benden bir farkı yok; benim gibi korkuyor, benim gibi telaşlı. Hepsini anlıyorum. Tüm sesleri, tüm dilleri… O an tüm korkum kayboluyor. Küçük bir haiku yazıyorum kendimce: Bundan sonra hiçbir hayvana zarar vermeyeceğim! Hiçbir hayvana zarar vermeyeceğim! Hiçbir hayvana zarar veremem!

BARIŞ İÇİNDE YAŞIYORUM

Zen anlatılmaz. Sadece yaşanır. Aydınlanmanın yolları türlü türlüdür. Bir kişiyi doğruya ulaştıran şey bir başkası için anlamsız hatta komik gelebilir. O geceden beri yıllar geçti aradan. Bir daha hiçbir hayvana zarar vermedim. Hiçbir hayvanı damak tadım uğruna sömürmedim. Bir zamanlar dokunmaktan hatta görmekten iğrendiğim böcekleri kolaylıkla eline alan, zarar görmeyeceklerinden emin olursam onları şefkatle seven birine dönüştüm. Bitkisel beslenmeye nasıl karar verdiğimi soran kişilere “Bulgaristan’da gece karanlığında korkuyla geçirdiğim gecede bir anlığına duyduğum köpek sesinin sebep olduğunu” söylemek çok tuhaf geliyor biliyorum. Bu satırları yazdım diye anlaşılır mı oldu? Sanmıyorum. Okçu meselini kendimize uyarlarsak, bunu açık bir zihinle yaparsak hangi aşamada olduğumuzu anlayabilir miyiz?

Bisiklet hem yanımda hem kalbimde. Onsuz bir yere gidemem, halen gidecek yolum var. Ama barış içinde yaşıyorum. Yani bisikletçiliğin hem ilk aşamasında hem de ikinci aşamasındayım ama barış içinde yaşamadan da duramıyorum! Bunu tüm kalbimle; o anda öğrendim.