Fransız halkının yüzde 31’inin aşırı sağcı Milli Cephenin fikirlerine kendini yakın hissettiğini ortaya çıkartan kamu oyu yoklaması açıklandığından beri ortalık karıştı. Ya 2002 kabusu tekrarlanırsa—yani Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde sağ ve aşırı sağ ikinci tura kalırsa—Fransızlar Marine Le Pen’e oy vermemek için Sarkozy’ye oy vermek zorunda kalırsa? Solcu veya sol sempatizanlarının yanısıra merkezcilerin bir kısmının bile eli gitmez. Bu durum 2002’deki gibi faşist Le Pen kazanmasın diye Jacques Chirac’a zorla oy vermeye benzemez. Araştırmanın yarattığı şaşkınlık geçmeden, birkaç gün sonra da Fransa’nın kredi notu düşürülünce, ülkenin üzerinde gezen kara bulutlar yoğunlaştı. Türkiye’nin son aylarda içine çekildiği girdap kadar vahim olmasa da, Fransa da pek parlak gitmiyor anlayacağınız. Gündem her gün geriliyor. Neyse ki bu iç karartıcı tablonun ortasında biraz da yüreğimizi kısa bir süre için de olsa hafifleten şeyler de çıkıyor...

Eric Cantona örneğinde olduğu gibi. Önce memleketi olan Marsilya takımının, ardından da Manchester United’ın eski yıldız futbolcusu Cantona, Fransa’da giderek kızışmakta olan Cumhurbaşkanlığı yarışına “girer gibi” yaptı. Belki bizler kadar izlememişsinizdir, yeşil sahaların eski forveti, başarılı mesleki dönüşümü sayesinde şimdilerde beyazperde yıldızı olmaya namzet. Fransız sinemasında çeşitli rollerden sonra, İngiliz usta Ken Loach’un “Looking for Eric”iyle uluslararası kariyerine başlamıştı...

Cantona’nın belki yakından izlemediğiniz bir başka yönü de haksızlıkların karşısında duruşu ve ismini toplumsal sorunları çözmek için kullanması, kendi deyimiyle “angaje vatandaş” olması. Şimdilerde ise seçilmek için değil, ancak konut sorunu yaşayan 10 milyon insanın durumunu kamusal alanda tartışabilmek için (ezilenlere konut temin etmek için kurulan) Abbé Pierre Vakfı “adına” Cumhurbaşkanlığına aday. Vakfın rakamlarına göre, Fransa’da 8,2 milyon yoksulluk sınırının altında yaşıyor. 10 milyon insan ise konut krizinin doğrudan veya dolaylı kurbanı. Bunların 3,6 milyonu ise ya çok kötü şartlarda, ya da tamamen evsiz. Sokakta yaşayanların sayısı 130 000 civarında. “Devlet temsilcilerinin umursamadığı ve her gün yaşamak zorunda kaldıkları eziyet unutulan milyonlarca aileden” söz eden Cantona, bu insanların dramını seçim tartışmalarının eksenine oturtmak istiyor.

Cantona 4 Ocak 2012 tarihinde Fransa’nın 50 000 seçim kefiline mektup göndererek,  kendilerinden adaylığı için 500 imza talep ediyordu. Fransa’da Cumhurbaşkanı adayı olabilmek için, çoğunluğu Belediye Başkanı olan kefillerden en az 500 tanesinden destek imzası almak gerekiyor. Bu imzaları alan herkes aday olabiliyor ve seçim kanunları gereği kampanya için hem devletten maddi yardım alabiliyor hem de medyalarda eşit görünürlük oranı maddesi uyarınca diğer adaylar kadar zaman dilimi hakkı kazanıyor.

Vakıf adına aday olmak ne demek derseniz, yanıt çok basit. Cantona, Abbé Pierre Vakfının ana yardım konusu olan konut sorununu, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin temel tartışma eksenlerinden biri haline getirmek istiyor, yoksa seçimlere gerçek anlamda aday değil. Yani “gerçek bir sahte adaylık”. Bu adaylık eskilere Fransa’nın gelmiş geçmiş en büyük mizahçılarından Coluche’ün 1981’de aday olmasını hatırlattı. Coluche’ün popülerliği sağı ve solu aynı şekilde korkutmuştu. Ancak Cantona’nın adaylığı, sağın işine gelmeyecek ama sosyalistlerin ve sol cephenin ana seçim kozları arasında yer alan konut sorununa el attığı için sola yaracaktır.

Türkiye’de yıldız futbolcularımızın konut sorunu veya benzer sorunlar (sokak çocukları, Romanlar  veya gençlerin işsizliği ile mücadele) için kendi isimlerini öne koyarak siyasi bir duruş aldıklarını düşünün... Torpille ve cemaatçilikle milletvekili olmaya benzemez, özveri ve cesaret ister!