6 Ekim 2012`de mülteciler Kreuzberg'deki Oranienplatz'ı işgal etmişlerdi, istekleri belliydi: Özgürce yaşamak. Bu sene bu mücadelenin 10. yıl dönümünde ABD`nin siyahi sivil hakları aktivisti ve ikonu Angela Davis Oranienplatz'da kalabalık bir topluluk karşısında önemli bir konuşma yaptı.

Angela Davis, Berlin’de: Özgürlük sürekli mücadeledir

Seçil KALENDEROĞLU / Berlin

10 yıl önce Berlin'in önemli merkezlerinden biri olan Kreuzberg`deki Oranienplatz ve Gerhart Hauptmann Okulu bir mülteci hareketi tarafından işgal edilmişti. Amaçları, mültecilerin eşitsiz ve adaletsiz yaşam koşullarını göstermek ve bunun değiştirilmesi için inisiyatif alınmasını sağlamaktı.

Geçtiğimiz günlerde bu hareketin yıldönümü vesilesiyle 5.10.-9.10. tarihleri arasında Oranienplatz'da bir araya gelerek, beş günlük bir açık hava sanat alanı oluşturuldu. Mülteci Direniş Hareketi'nin tarihi, O-Platz (Oranienplatz) ve çevresinde yürütülen mücadelelerin birçok yönü gösterildi. Hala aktif olarak O-Platz'da bulunan kişiler, tiyatro, grafik, resim, edebiyat, fotoğraf ve film ile direnişin aşamalarını çeşitli sanatsal yollarla izlediğimiz bir festival programı oluşturdular: Berlin'e yapılan uzun yürüyüşten, kampın Berlin Senatosu ve bölge tarafından utanç verici bir şekilde tahliye edilmesine kadar olan süreç paylaşıldı. Elbette ki, Angela Davis`de bu yıldönümüne tesadüfen konuşmacı olarak davet edilmemişti. Göçmen işgalinin baskı altında olduğu 2015 yılında da Oranienplatz'ı ziyaret etmiş ve desteğini göstermişti.

MÜLTECİLERİN GÖRÜNÜRLÜĞÜ

Perşembe günü Oranienplatz'da düzenlenen basın toplantısıyla başlayan yıldönümü etkinliklerinde mülteci hareketinin önemli isimlerinden olan Napuli Langa ve Adam Baher, Jennifer Kamau Amerika`nin önde gelen siyah haklar aktivisti ve tarihi bir figür olan Angela Davis`le bir araya gelerek etkileyici konuşmalar yaptılar.

Bu eylemin öncü isimlerinden olan Napuli Langa, mücadelenin halen devam ettiğini ve yıllar içinde Suriye`den, Afganistan`dan, Afrika`dan ve son olarak da Ukrayna`dan yeni mültecilerin katılarak sürdüğünü söyledi. Savaşlar bitmedikçe bu sürecin devam ettiğini ancak mültecilerin sahip olması gereken insani koşulların hala sağlanmadığını vurguladı. Mültecilerin mücadelelerini birlikte hatırlamak, varlığını kutlamak ve yeni insanları harekete geçirmek için bugün burada buluşmak istediklerini söyleyen Napuli, en önemlisi de devletten hala taleplerinin olduğunun altını çizdi. Bir diğer konuşmacı olan Adam Baher ise Oranienplatz`ın herhangi bir yer olmadığının burasının mülteci haklarının görünürlüğü için önemini anlattı. O-platz (Oranienplatz)ın görünürlüğünün aynı zamanda mültecilerin görünürlüğünü sağladığını ve bunun toplumun bir parçası olduklarını hatırlatmak için çok önemli bir sembol olduğunu vurguladı. O-platz`ı işgalden kurtarmak isteyen devletin ayırma yöntemi kullanarak kampı dağıtığını söyleyen Baher, bu nedenle bir aradaığının önemini vurguladı. Uluslararası Kadın Örgütü (IWS) temsilcisi olan Jennifer Kamau ise Oranienplatz`da kurulan ancak bugün sınırları Berlin`i aşan bu kadın ve LGBTI+ örgütlenmesinin ne kadar güçlendirici bir etkisi olduğundan bahsetti.

IRKÇI KAPİTALİZME KARŞI SORUMLULUK ALMAK

Kamau`dan sonra sözü alan Angela Davis, 2015 yılında burayı ziyaret etmesinin en önemli nedenleri arasında böylesine güçlü bir kadın ve LGBTI+ öncülüğündeki mülteci hareketinin kurulmasının olduğunu ve bunun kendisi için nasıl motive edici olduğundan bahsetti. Daha iyi bir gelecek için mücadele eden bu örgütlenmenin adeta dünyanın, Avrupa'nın ortası denilen böyle bir yerde gerçekleşmesinin çok önemli olduğunu söyledi. Kolonyalizm sonrası etkileri hala yaşadığımızı vurgulayan Davis, ırkçı kapitalizm karşısında sorumluluk alıp bu sistemleri devirmek için elimizden geleni yapmak mecburiyetinde olduğumuzu vurguladı. Bitmeyen ve kendini tekrar eden gibi görünen bütün mücadelelerde aslında bunların daima değiştiğini ve bizim de değiştiğimizi ifade eden Davis “Evet, özgürlük sürekli bir mücadeledir. Ve mesele bu mücadeleyi nasıl verdiğimizle ilgili” dedi.

Davis`in akşam halka açık yaptığı konuşması ise büyük bir kalabalıkla çevrilmişti. Kadınların ve LGBTI+`ların dünyanın dört bir yanındaki protestolarda oynadığı role saygı duruşunda bulundu. Perşembe günü Oranienplatz'da düzenlenen mitingde konuşan Davis, kendi adının bu kadar ünlenmesinin, bir zamanlar dünyanın dört bir yanındaki insanların onun hayatını kurtarmak için kampanya yürütmesinden kaynaklandığını söyledi. "Angela İçin Bir Milyon Gül" kampanyasıyla, o sırada komünist parti üyesi olarak idam edilme tehlikesiyle karşı karşıya olan Davis`in San José'deki hapishane hücresine, çoğu Doğu Almanya'dan olmak üzere milyonlarca mektup ulaşmıştı. 1972'de serbest bırakıldıktan sonra destekçilerine teşekkür etmek için Doğu Berlin, Magdeburg ve Leipzig'i ziyaret etmişti. Bu dönemdeki desteğin kendi için önemini belirten Davis, bu dünyanın her yerindeki özgürlük mücadelesinin ve dayanışmanın bir parçası olma gerekliliğinin altını çizdi. İran'daki mevcut gösterilere de atıfta bulunarak, "Bu kesinlikle umutlanmak için bir neden" dedi. Irkçılığa karşı mücadele üzerinde duran Davis. Almanya'yı "sömürge amnezisi" ile suçladı ve siyahların "Almanca konuşmayı nasıl bu kadar iyi öğrendin?" gibi cümlelerle günlük hayatta göçmenlerin dil üzerinden karşılaştıkları bu ırkçılığa vurgu yaptı. Özellikle de Almanya'nın İsrail devletini eleştirmekten kaçınarak Holokost'un suçluluğunu azaltamayacağını söylediğinde seyircilerden de çok güçlü bir destek aldı.

2010`lardan bu yana güçlenerek inşa edilmeye çalışılan bu hareketle, mültecilerin sesleri daha duyulabilir hale geldi ama yeterli değil. Taleplerini ortaya koymaya devam eden hareket, medyanın, siyasetin ve devletin bu koşulları dikkate almasını ve değiştirmesi için mücadele etmeye devam edecek. Angela Davis'in de sahnede işaret ettiği gibi mücadele bitmedi "Beyaz üstünlüğü dirençlidir, her zaman geri gelir" diyor ve ekliyor: "Özgürlük sürekli bir mücadeledir!”.

NE OLMUŞTU?

İran`da bir polis muhafızı olarak görev yaparken bir emiri uygulamadığı için işkenceye maruz kalan ve Almanya`ya iltica eden Muhammed Rahsapar`ın,Würzburg’daki mülteci kampında karşılaştığı sınır dışı edilme tehditleri nedeniyle intihar etmesinin ardından Almanya'daki çeşitli kamplardan mülteciler bir araya gelerek Berlin'e doğru bir protesto yürüyüşü başlattı. 600 km'lik mesafeyi yaklaşık bir ayda kat eden ve güzergah boyunca mülteci kamplarına ziyaretler yaparak, mültecilerin izolasyonunu gözler önüne seren grup ve buradaki mültecileri de yürüyüşlerine katarak Berlin`e ulaşmıştı. Burada Kreuzberg Oranienplatz'da bir protesto kampı kuran eylemciler, Alman devletinin dayatmaya çalıştığı tecrit ve ayrımcı yasaları reddettiklerini söyleyerek bu protesto kampını kısa sürede direniş merkezi, siyasi taleplerini görünür kıldıkları bir yer haline getirdiler. 2014 de ise protestoyu Avrupa düzeyine taşıyarak Strassbourg'dan Brüksel’e bir yürüyüş gerçekleştirip çeşitli bölgelerden gelen mülteci aktivistleriyle birlikte sivil itaatsizlik eylemi yaptılar. Bu deneyimin katkısıyla mültecilerin bulundukları bölgeden çıkışını yasaklayan yasa değişti.