Yüzyılın gazetecilik davası, tam da beklenebileceği gibi sonuçlandı. Dünyada dijital gazeteciliğin öncüsü Wikileaks'in kurucusu Julian Assange, hakikatleri ortaya sererek güçlü ve nüfuzlu insanların dümeninde oturduğu bir süper devleti rezil etmenin ağır bedeliyle karşı karşıya. Anglo-Sakson adaleti, Assange hakkında modern tarihinin utanç vesikası ve emsal niteliğinde bir iade kararıyla Amerikan intikamının yolunu açtı.

Birleşik Krallık Yüksek Mahkemesi'nin geçen cuma ABD'nin Assange hakkındaki iade talebini sonuçlandırması, tarihsel bir zamanlama ile geldi. Tam da BM'nin insan hakları evrensel beyannamesini benimsediği 10 Aralık İnsan Hakları Günü'nde... Tam da Joe Biden yönetiminin ABD'nin jeopolitik çıkarları için düzenlediği 'demokrasi zirvesi' sırasında. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'in dünyada demir parmaklıklar arkasında bulunan 350 gazeteci üzerinden basın özgürlüğü dersi vermeye kalkışmasının hemen ertesinde.


ABD’NİN ELİ EKSİK OLMADI

Old Bailey'deki asırlık alt mahkeme, geçen ocak ayında uzun süredir tecrit altındaki Assange'ın sağlığı ve insani koşullar nedeniyle iadesini reddetmişti. 50 yaşındaki Wikileaks kurucusunun durumu uzman raporlarıyla sabitken, 175 yıla kadar hapse çarptırılıp Colorado'daki yüksek güvenlikli cehenneme yollanması münasip bulunmamıştı. Davanın kendisi de alt mahkemenin kararı da başlı başına hukuk rezaletiydi. Tek teselli 'insani' motiflerle iadenin geri çevrilmesiydi. Assange buna rağmen tahliye edilmedi, ABD'nin temyiz hamlesi sonuçlanıncaya kadar acımasız tecrit koşullarında Belmarsh hapishanesinde tutulmaya devam edildi. (Mahkemenin başlaması ve kararla ilgili detayları şu iki yazıda bulabilirsiniz: ( https://www.birgun.net/haber/yuzyilin-davasi-ve-basin-ozgurlugu-316297 ile https://www.birgun.net/haber/atlantigin-iki-yakasi-ve-duzenin-yeni-halleri-329904 )

ABD yönetimlerinin uzun elinin eksik olmadığı bu dava, Assange'ın 2010 ve 2011 yıllarında New York Times, Washington Post, Guardian, El Pais ve Der Spiegel gibi yüksek profilli medya ortaklarıyla yüz binlerce materyali yayınlayarak casusluk yaptığına dair ABD iddiasına dayandırıldı. İçerik hepimizin malumu; ABD'nin dünya çapındaki kirli terörle savaşı, Guantanamo'daki işkenceler, Afganistan ve Irak savaşlarındaki sivil katliamlar, BM Genel sekreteri ve diplomatların dinlenmesi, Honduras'ta 2009'daki askeri darbenin arkasındaki CIA eli...

KİRLİ ÇAMAŞIRLAR SERİLDİ

Tüm bunları yayınlamış ana akım Batı medyası Assange'ın uydurma yan davalar eşliğinde hedef seçilmesiyle dut yemiş bülbüle döndü. 'Cici' Obama yönetimi kirli çamaşırları yayınlamış gazetecileri yargılayarak gelişkin demokrasi imajını zedeleyecek değildi, Ekvador elçiliğinde kıstırılan Assange'a tevacüz davalarıyla yapratma operasyonu yürütüldü. Obama'nın yerine gelen Trump yönetimi ise ABD acımasız yumruğunu konuşturdu. Son olarak eylülde Yahoo soruşturma haberi Trump'ın Dışişleri Bakanı Mike Pompeo'nun inisiyatifiyle 2017'de Assange'a karşı başlatılan gizli savaşı ortaya serdi. CIA Assange'ı kaçırmak, zehirlemek gibi suikastlar, ve hatta Londra sokaklarında silahlı çatışma dahi planlamıştı.

Yasal çerçevede ise Birleşik Krallık adaletinden iade kararı devşirmek için Birinci Dünya Savaşı mevzuatının acımasız parçası olan 1917 Casusluk Yasası devreye sokuldu. Dava, yeni bir tür 'evrensel yargı yetkisi' üzerine oturtuldu. “ABD dünyanın dört yanında yargı yetkisine sahip ve her yerde herhangi bir gazeteci için vatandaş olmasına bakmadan suç ithamında bulunabilir. Suçlanan gazeteci ABD Anayasası’nın basın özgürlüğü vurgusu da içeren ‘First Amendment’ altında savunma yapamaz.” Tüm bunların üzerine de Biden yönetimi müthiş bir uyanıklıkla Britanya Yüksek Mahkemesi'ne Assange'ın Colorado'daki ölüm çukuruna konulmayacağı, cezasını memleketi Avustralya'da çekeceği vaadinde bulundu.

Birleşik Krallık adaleti, Assange'ın hafıza sorunları dahil nörolojik rahatsızlıkları, intihar riski, son olarak temyiz duruşmalarının ilk günü olan 27 Ekim'de felç geçirmiş olması, davasındaki Amerikan muhbirlerinin yalanlarının deşifre olması, kilit tanığın bir hırsız, dolandırıcı ve hüküm giymiş sübyancı çıkması, ABD'nin Assange'ın sığındığı Ekvador elçiliğinde hukuki süreci usulen zedeleyen yasadışı ve egemenlik ihlaline denk gelen dinlemelerini gözardı etti. Britanya'nın nüfuzlu elitleriyle yakın dostluğu anılan Baş Yargıç Lord Burnett, kararını 9 dakikada verdi. Biden yönetiminin Assange'ı özel idare tedbirlerine tabi tutmayacağı garantisi tatmin edici bulunuvermişti. ABD yönetimlerinin iade vakalarında geçmiş sicili ortadayken, mahkemenin ikna olması başlı başına skandal.

ASSANGE ÇİNLİ OLSAYDI!

Assange'ın avukatları hukuk mücadelesini sürdürmekte kararlı. Britanya hükümeti ne yapacak? Londra 2000'de gözde diktatürü Pinochet'yi 'insani gerekçelerle' İspanyol adaletine iadeye yanaşmamıştı. Yine Birleşik Krallık'ın ABD ile suçluların iadesi anlaşması İrlanda meselesi yüzünden siyasi suçları hariç tutarken, nasıl bir karar verecekler, göreceğiz.

Julian Assange, 21. yüzyılda kurumsal yalanlar ve riyakarlıkları ortaya seren sembol isim. Kendilerini 'demorasi ve insan hakları' havarisi gibi sunanların, kendi çıkarlarına hakikaten dokunulduğunda büründükleri çirkin yüzlerini, Assange üstlendiği kamusal sorumlulukla sergileyerek tarihe geçti. Britanyalı muhalif siyasi George Galloway, hak, hukuk ve adaletin bulunmadığı bu sefil dünya düzeninde haklı olarak sormuş; "Ya Julian Çin'in kirli çamaşırlarını ortaya seren bir Çinli olsaydı' diye. Şüphesiz onun için büyükelçiler toplaşır mektup bile döşenirlerdi.