Son olarak Kızıldere’de katledilen devrimcilerden Ertan Sarıhan üzerine bir biyografi kitabı kaleme alan Kahraman, “Kızıldere’de ölen arkadaşlarımıza olan borcumuzu onların anılarını yaşatarak ödeyebileceğimizi düşündüm” diyor.

Anıları yaşatarak borcumuzu ödüyoruz

SONER SERT

İlbay Kahraman, 12 Eylül darbesi sonrası İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ndeki görevinden örgüt üyesi olduğu iddiasıyla uzaklaştırılır. Bu süreç Kahraman’ın Ayrıntı Yayınları’nın kuruluş çalışmalarına katılmasını sağlar. O tarihten bu yana yayınevinde aktif olarak görev yapan Kahraman, yüzlerce kitap hazırlar. Son olarak Kızıldere’de katledilen devrimcilerden Ertan Sarıhan üzerine bir biyografi kitabı kaleme alan Kahraman ile bir araya geldik. Sarıhan’ı, Kızıldere’yi ve 68 Kuşağını konuştuk.

Kızıldere’de katledilen devrimcilere dair Yakın Tarih Dizisi’nden pek çok biyografi yayımlandı. Murat Bjeduğ’un, Nuran Alptekin Kepenek’in, Füsun Özbilgen’in kaleme aldığı kitaplar mevcut… Onlar’ın biyografisini yayımlamaya devam edecek misiniz? Edecekseniz, sırada kim var?
2012 yılında sevgili dostum Sedat Göçmen’le yaptığımız Karadeniz gezisinde Hüseyin Gümüş’le uzun bir söyleşi yapmıştık. Nasıl konuşturacağımızı düşündüğümüz Hüseyin Ağabey konu Mahir Çayan ve arkadaşlarına geldiğinde susmak bilmemiş ve Kızıldere yolunda misafir ettiği konukları Saffet Alp, Sinan Kazım Özüdoğru, Ömer Ayna ve Sabahattin Kurt’u anlatırken hayranlığını gizleyememiş ve Türkiye devrimcilerinin Kızıldere’de katledilen devrimcilere çok şey borçlu olduğunu ifade etmişti. O gün Sedat’la konuşurken Kızıldere’de ölen arkadaşlarımıza olan borcumuzu onların anılarını yaşatarak ödeyebileceğimizi düşünmüştüm. O gün kendime söz verdim ve ONLAR’ın biyografilerini yayınlayacağımı kurguladım.

Bu konuda bana destek veren dostlarım, Murat Bjeduğ Sabahattin Kurt ve Saffet Alp, Füsun Özbilgen Sinan Kazım Özüdoğru, Nuran Alptekin Kepenek Cihan Alptekin için kitaplar hazırladılar. Ertan Sarıhan’ı anmak da benim payıma düştü. Böylece beş kitap yayınlamış olduk. Sırada beş kitap daha var. Ahmet Atasoy biyografisi için oğlu Kurtuluş Atasoy’la çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Hüdai Arıkan ve Ömer Ayna için de bazı dostlar çaba sarf edeceklerini söylediler. Geriye Mahir Çayan ve Nihat Yılmaz kalıyor. Mahir için Turan Feyizoğlu’nun yazdığı bir biyografi var ama daha kapsamlı, insani yönlerini de öne çıkaran bir kitap yayımlanabilir. Elbette bu dizi sadece Kızıldere’de katledilenlerle sınırlı değil 1968-1980 sürecine damga vuran diğer devrimcilerin anılarını da yaşatmak istiyoruz.

Kızıldere Katliamı yaşanılalı neredeyse elli yıl oldu. O dönemde yaşamış biri üzerine bugün bir kitap kaleme almak meşakkatli olmalı… Nasıl bir yöntem izlediniz? Yola çıkarken konuşmayı düşündüğünüz kişilere ulaşabildiniz mi?
Sadece Kızıldere katliamında kaybettiklerimiz değil zamanla kaybettiğimiz bütün arkadaşlarımız için kitap kaleme almak zorluklara katlanmayı da birlikte getiriyor. Belge yok, bilgi yok, tanıkların birçoğunu kaybetmişiz; kalan arkadaşlarımızın ise hafızaları yenilenmeye muhtaç. Bu konuda devlet arşivlerine ulaşmak ise neredeyse imkânsız. Ben Ertan Sarıhan kitabını hazırlamak için tanıklıklara başvurdum. Bu konuda Özay Sarıhan, Hasan Arslan, Hüseyin Gümüş, İsmet Öztürk, Orhan Keskinsoy, Cihan Aksan ve Zeki Sarıhan’ın söylediklerinden yararlandım. Bu arkadaşlarımızın bazılarıyla bizzat görüştüm, bazılarının yayınladıkları kitaplardan yararlandım. Elimde yıllar önce kaydedilmiş, kullanılamaz durumda olan Samsun Ondokuz Mayıs Fikir Kulübü Genel Kurulunda kaydedilmiş bir ses kaydı vardı, sevgili Enis Rıza bu kaydı neredeyse yoktan var etti. Kısacası kolektif bir çalışma oldu. Konuşmayı düşündüğüm bazı kişilere de ulaşamadım.

İlk bakışta göze çarpan durum, Ertan Sarıhan’ın Mahirlere nazaran bölgeden bir isim olması… O yörede doğuyor, büyüyor, çalışıyor ve devrimcilik yapıyor. Bu gerçeklik bağlamında Kızıldere’yi nasıl yorumlamamız lazım? Zira Sarıhan yerelden bir isim…
Mahirler Kızıldere’ye gitmeden önce Fatsa-Ünye hattındaki devrimciler orada çok ciddi çalışmalar yapmışlar. Bu çalışmalar bölgedeki ‘Fındık Mitingleri’nde kendini göstermiş. 1965 sonrasında TİP içinde örgütlenen Ziya Yılmaz, Ertan Sarıhan, Hasan Arslan, Hüseyin Gümüş, Fikri Sönmez, Şener Şadi, Ali Kaynar gibi bölge insanları bu mitinglerin örgütlenmesinde ciddi roller üstlenmişler. Daha sonraları aynı insanlar THKP-C içerisinde yer almışlar. Büyük bir gizlilik içerisinde, deşifre olmadan Kızıldere öncesine kadar gelmişler. Aynı zamanda o dönemin öğrenci liderlerinden Hüseyin Cevahir, Sabahattin Kurt, Nail Karaçam, Nasuh Mitap ve şu anda aklıma gelmeyen başka devrimciler de sık sık bölgeye gelip bu örgütlenmelere katkı vermeye çalışmışlar. Kızıldere eylemi bu bölge THKP-C’nin en örgütlü yer olduğu için tercih edilmiş. Hatta Ziya Yılmaz Karadeniz’de bir eylem konulmasına karşı çıkarak, bu bizim o güne kadar tutuklama yapılmayan ilişkilerimizi zedeler demiş. Ama tamamen duygusal nedenlerle, Denizlerin idamını engellemek adına böyle bir eyleme girişilmiş.

Sarıhan’ın bu bölgedeki konumunu nasıl yorumlarsınız?
Ertan Sarıhan THKP-C’nin bölge sorumlusu olarak görev yapıyor ama yaptıkları bölgeyle sınırlı değil. Maltepe’den Mahirlerin kaçırılıp Ankara’ya götürülmesi, sonrasında Karadeniz’e getirilmesinde de sorumluluk üstleniyor.

Ziya Yılmaz, 71 darbesi sonrası Mahirlerin Karadeniz’e geçmesinden söz ederken, darbecilerin “daha çok İstanbul ve Ankara gibi merkezlerde” tutuklama yaptığını ve Karadeniz’e girmediğini söylüyor. Hâlbuki Karadeniz’de de o döneme değin çok sayıda fındık ve tütün mitingi düzenleniyor ve olaylar çıkıyor. Bunun sebebi ne sizce?
Ertan Sarıhan örgütlenmede gizlilik kurallarına çok dikkat eden, kısa vadeli değil uzun soluklu bir mücadeleyi öngören bir devrimci. Bu nedenle ilişkilerin deşifre olmamasına özen gösteriyor. Kitle eylemlerinde öne çıkacak, devrimcileri mümkün olduğunca kalabalıklar içinde saklamaya çalışan bir anlayışa sahip. Diğer arkadaşları da bu kurala bağlı çalışıyorlar ve son ana kadar açığa çıkmıyorlar. Ankara’daki arkadaşları da bu konuda onlara destek oluyorlar. İstihbarat güçlerini Malatya’ya yönlendiriyorlar. Kimsenin aklına Karadeniz gelmiyor.

Çalışmada Ertan Sarıhan’ın kaleme aldığı bir yazıya da yer veriyorsunuz. Öğretmen Sarıhan’ın Köy Enstitülerine dair yazdığı bir yazı… Bugün bir öğretmenin eğitim üzerine yazmasını, bu yazıyı yayımlamasını geçelim, konuşması bile neredeyse imkânsız… O dönem bağlamında, yazıyı nasıl değerlendiriyorsunuz? Görece özgürlük ortamıyla 68 gençliğini nasıl ilişkilendirirsiniz?
Aslında o yazıya bakıldığında çok naif bir yazı olduğu görülür. Hatta daha teorik ve ajitatif bir yazının neden yazılmadığı bile sorgulanabilir. Ancak Ertan Sarıhan daha sonra Karadeniz bölgesindeki örgütlenmede çok önemli roller üstlenen öğretmen kuşağının da öncülerindendir. 1974 sonrasında neredeyse birkaç TÖBDER yönetimi oluşturacak kadroların müjdecisidir Ertan Sarıhan. Bu arada faşist saldırılar sonucu hayatını kaybeden öğretmenleri de unutmamak gerekiyor.

Siz aynı zamanda 68 gençliğini konu alan pek çok kitap hazırladınız. O dönemde profesyonel olarak devrimcilik yapan genç liderlerin inanılmaz bir entelektüel yapısı olduğu görülüyor. Bugünle kıyaslamak belki yanlış olur fakat bu kuşağın alamet-i farikası nedir? Bu bilgi açlığını, kültürel donanım ve entelektüel merakı nasıl değerlendiriyorsunuz?
O dönem gençliği sinema, tiyatro, edebiyat gibi entelektüel faaliyetlerle gününü geçiriyordu. Yayınlanan kitapların baskı sayısı da dönem gençliğinin bilgiye ne kadar önem verdiğinin bir göstergesidir. Okumakla yetinmeyip dünya ve ülke sorunlarına kafa yoran, çözüm üretmeye çalışan bir kuşaktır bu. 20’li yaşlarda ülke sorunlarını etüt edip, akılcı çözümler getiren bir kuşaktır bu aynı zamanda. Konjonktürel olarak sadece Türkiye’de değil Dünya’da da gençlik bu tür faaliyetlerin içindedir.

Hazırladığınız yeni bir çalışma var mı? Günleriniz nasıl geçiyor?
Bu dizi için hazırladığımız kitaplar var. Musa Kaplan Ulaş biyografisi yazdı, onu yayına hazırlıyorum, Oktay Etiman için bir kitap hazırlamaya çalışıyorum. Yakın bir zamanda 70 yaşımı devirdim ama bu çalışmalar beni gençleştiriyor. Durmak yok, bu benim çocuklarıma bırakacağım en güzel miras.