Almanya Federal Eğitim ve Araştırma Bakanlığının twitter takipçisi 50 bin 800, bakan Anja Karliczek'inki 10 bin 100. İngiltere Eğitim Bakanı Gavin Williamson'u 82 bin 100 kişi takibe almış, bakanlığını 401 bin kişi takip ediyor. Fransa Milli Eğitim Bakanı Jean-Michel Blanguer'in twitter takipçisi 243 bin, bakanlığınınki 955 bin. Türkiye Milli Eğitim Bakanlığını bir milyon 400 bin, bakanı Ziya Selçuk'u takip eden 2 milyon 800 bin! (Bunun 2.7 milyonunu bakan olduktan sonra kazandı.)

Almanya'nın nüfusu Türkiye'ye eşit, Fransa ile İngiltere'nin nüfusu bizden 10-15 milyon eksik. Bu ülkelerin bakanları ile bakanlıklarının Twitter takipçi sayısındaki fark ile ülke olarak bizimkiler arasındaki uçurum dikkatimi çekti. Şöyle bir tweet paylaştım "Ziya Selçuk'un takipçisi 2.8 milyon, Bakanlığınınki 1.4. Bakanın takipçisi bakanlığından çok ve hele iki katıysa orada (Eğitim Bakanlığı) kurumsallık, devlet, kamu çökmüş demektir." Benim bu tweetimi (sağ olsun) bir kişi beğenmiş, 2 kişi yorum yapmış! Daha doğrusu sormuş:

Öğretmen Veysel Özdemir soruyor "Hocam takipçi sayısı ile kurumsallık, devlet, kamu arasındaki ilişkiyi pek anlayamadım... Yani kurumların sosyal medya hesaplarının çok sayıda takipçilerinin olması daha kurumsal oldukları anlamına mı geliyor? Bununla ilgili bilimsel bir çalışma var mı? Acaba" Bildiğim kadarıyla bu konuda yapılmış bir araştırma yok (Boş zaman bulup insanlar neden bu kadar geveze diye araştırılsa fena olmaz). O nedenle yukarıdaki bilgileri araştırma yerine kabul eder umuduyla Veysel için not ettim.

Özge de kanıt istiyor, şöyle demiş "Kurumsallık ile takipçi sayısı arasındaki bu bağlantıyı nasıl kurabildiniz. Tipik bir Ünal Özmen tespiti. Neden sonuç ilişkisi yok, kaynaklar yok ya da zayıf, tuhaf hipotezler, genellemeler... Ivır zıvır..." İsterse yukarıdaki sayıları karşılaştırıp bağlantıyı kendisi kurabilir ama Özge'nin bu rakamların ifade ettiği şeyi anlayabileceğini sanmıyorum.

Eğitim Almanın, Fransızın veya İngilizin Türklerden daha az ilgilendiği sorun değil. İngiltere'nin eğitim ihracatı(!) Türkiye'nin toplam ihracatından fazla; adamların işi bu. Onlar da sınav ve kayıt tarihlerini, okulların açılıp kapanma zamanını, pandemi önlemlerini, öğretmen atamalarını, eğitim programlarını, eğitimle ilgili mevzuatları izliyor. Ama bizden farklı olarak demokratik ülkeler, yerel yöneticilerinden gelen bilgilere güveniyor. Bilgiyi kurumdan, kurumsal organlardan alıyor, yazıyla konuşuyorlar. Herkes ağzını açıp bakanlarına bakmıyor; devlete, kuruma itibar ediyor. Bakanları başbakanlarından, cumhurbaşkanlarından, kraliçelerinden onların çocuklarından gelen talimatla sabah söylediğini akşam düzeltmiyor!

Örnek verdiğim ülkelerin eğitim bakanları aynı zamanda seçilmiş parlementerdir. Bakanlar, kurum ve devlet ayrı düşünülmüyor. Bizim atanmış bakanımız kimi temsil ediyor; devleti mi, Erdoğan'ı mı, AKP'yi mi, MHP'yi mi yoksa kendisini mi? Bana kalırsa Erdoğan'la kendisi arasında sıkışıp kalmış, devleti ve bakanı olduğu kurumu temsil etmediği kesin.

Avrupa'da bakanlığın resmi twitter hesabından yapılan bir paylaşım, aynı twiti retweet eden bakanınki ile karşılaştırılamayacak oranda görülürken bizde durum tam tersidir, haber, bilgi, duyuru her neyse bakandan öğrenilir ve o an resmiyetini yitirir. Bu sonuçtan hareketle takipçilerine de bir şeyler söylemek gerekir ama söyleyemiyorum, çünkü aralarında (iş icabı da olsa) ben de varım! Açık söylemek gerekirse bakanlık takibimde değil, yok öyle bir kurum çünkü...