Ankara Barosu Başkanı Erinç Sağkan, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’a yönelik tepkilerinin ardından, baro hakkında soruşturma başlatılmasına ilişkin açıklamalarda bulundu. Sağkan, kamu görevlilerinin beyanlarını sunarken yasalara dikkat etmesi gerektiğinin altını çizdi

Ankara Barosu Başkanı Sağkan'dan soruşturma açıklaması

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca, Ankara Barosu hakkında Diyanet İşleri Başkanı Erbaş’ı eleştiren açıklaması nedeniyle, resen soruşturma başlatıldı. Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Ankara Barosu Başkanı Erinç Sağkan ise yaşanan duruma ilişkin, “Barolara açıkça yargı bağımsızlığını ve hukukun üstünlüğünü korumak, yine insan haklarını korumak ve bu kavramlara işlerlik kazandırmayı bir görev olarak yüklüyor. Biz bu görevimizi yerine getirmezsek asıl o zaman suç işlemiş oluruz” diye konuştu.

Sağkan ayrıca, Diyanet İşleri Başkanı’nın bir kamu görevlisi olarak beyanlarını sunarken yasalara bağlı olması gerektiğinin altını çizdi.

Ankara Barosu’nun Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın homofobik açıklamalarına verdiği tepki hakkında başlatılan soruşturmaya ilişkin Cumhuriyet’ten İpek Özbey’in sorularını yanıtladı.

Soruşturmaya yönelik sorular ve Sağkan’ın yanıtları şu şekilde:

Cumhurbaşkanı, Diyanet İşleri Başkanı’yla ilgili yapılan açıklamaların Ankara Barosu’nun yetkisinde olmadığını ifade etti. Ne diyeceksiniz?

Baroların insan hakları mücadelesinde zaman zaman siyasal iktidardan aldığımız bir tepki. Çünkü genel olarak barolar gibi baskı unsurlarının insan hakları mücadelesi içinde etkin şekilde yer almalarını istemiyorlar. Bizim bütün eleştirilere cevabı hukuksal zeminde verebiliyor olmamız gerekiyor. Çünkü biz bir siyasi parti değiliz. Siyaset yapamayız, polemik yapamayız. O yüzden cevabımız da avukatlık kanununun 95. maddesinde vücut bulmaktadır.

Ne diyor bu madde?

Barolara açıkça yargı bağımsızlığını ve hukukun üstünlüğünü korumak, yine insan haklarını korumak ve bu kavramlara işlerlik kazandırmayı bir görev olarak yüklüyor. Bizim bu anlamda belki başka sivil toplum kuruluşlarından ya da diğer baskı unsurlarından farklı olarak söyleyebileceğimiz husus, bunun kendi kanunumuzda bize görev olarak verilmesidir. Biz bu görevimizi yerine getirmezsek asıl o zaman suç işlemiş oluruz. Yola çıkış noktamız, Diyanet İşleri Başkanı’nın bir kamu görevlisi olarak beyanlarını sunarken yasalarla bağlı olmaları gerektiğidir.

Erdoğan’ın bir sözünün daha üzerinde durmak gerekiyor: Diyanet İşleri Başkanımıza saldırı, devlete yapılan saldırıdır... Laiklik ilkesiyle bağdaşıyor mu?

Cumhurbaşkanı’nın “Diyanet İşleri Başkanı’na saldırı devlete saldırıdır” derken ne söylemek istediğini bilemem. Biliyorsunuz ki, Cumhurbaşkanının yeni sistemde iki gömleği var. Eğer Cumhurbaşkanlığı sıfatıyla yapılan bir açıklamaysa değerlendirmesinin farklı olması lazım. Siyasi parti lideri sıfatıyla yaptıysa eğer “Siyaset yapıyor” diyebilirim. Ama bence burada asıl konuşulması gereken konu, Diyanet İşleri Başkanı’nın çok açıkça toplumun belirli bir kesimini ötekileştirmesi, ayrımcılık uygulaması, hedef göstermesidir. Bu kişilerin hastalık taşıdığı ve kuşakları çürüttüğü söylemi nefret söylemidir. TCK’nin 216. maddesi 2. fıkrası kapsamında suç teşkil ettiğini düşünüyoruz. Ankara Barosu tam bu noktada yetkisini kullanmış, bir açıklama yapmıştır.

Savcıları göreve çağırdınız, ancak Cumhuriyet savcılığı size karşı harekete geçti...

Burada enteresan bir tabloyla karşı karşıyayız. Savcılık soruşturması başlamadan Adalet Bakanı tarafından bizlerle ilgili bir görüş açıklandı. Soruşturma izni verecek olan makam tarafsızlığını yitirmiş bir makamdır. Bu aşamadan sonra Adalet Bakanlığı’nın vereceği soruşturma izni hukuken tartışmalı olacaktır. Bağımsız yargı olsaydı cumhuriyet başsavcılığı soruşturma başlatmazdı. Ancak yargının bağımsızlığını yitirdiği şu ortamda hakkımızda bir dava açılabilir, çıkar savunmamızı yaparız.

TBB Başkanı Feyzioğlu, açıklamanızı tasvip etmediğini söyledi...

Gündemin salgın olması bu süreçte yaşanan insan hakları ihlallerine ses çıkarmamayı gerektirmez. Sayın Feyzioğlu’nun dediği değil, neyi demediği ya da diyemediği önemlidir. Ankara Barosu özelinde hukuksuzluğa karşı çıkanlara karşı yargının sopa olarak kullanılmasına tek bir kelime söyleyememiştir.

NE OLMUŞTU?

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ın homofobik açıklamalarına tepki gösteren Ankara Barosu hakkında soruşturma başlatmış, açıklamada, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın “İnsanlığın bir kesimini nefretle aşağılayıp kitlelere hedef gösterdiği konuşmasını şaşkınlık ve ibretle” izlediklerini belirtmişti.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ise yaşanan olayın ardından Ankara Barosu hakkında soruşturma başlatmış, açıklamada, “halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri aşağılama suçundan re’sen soruşturma başlatılmıştır” ifadelerine yer verilmişti.