Ankara Barosui bir açıklama yayınlayarak CHP’li bazı belediyelerin bağış hesaplarına el konulmasına tepki gösterdi. Açıklamada ayrıca, atanan ancak göreve başlayamayan öğretmenlerin yaşadığı ekonomik problemlere de yer verildi

Ankara Barosu: Hesaplara bloke koymak hukuksuzluk

Ankara Barosu, bir basın açıklaması yayınlayarak Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediyeleri’nin de içinde bulunduğu bazı belediyelerin kampanya hesaplarının bloke edilmesine tepki gösterdi. Açıklamada ayrıca, atanan fakat göreve başlayamayan öğretmenlerin mağduriyetine de dikkat çekildi

Türkiye’nin “bağış almak” ile “yardım toplamak” arasındaki kavramsal tartışmanın içerisine çekilmesinin zamanı olmadığı ifade edilen açıklamada, belediye hesaplarının bloke edilmesi hukuksuzluk olduğu belirtildi.

Açıklamada ayrıca, atanan ancak göreve başlayamayan sözleşmeli öğretmenlerin bir an önce göreve başlatılması talep edildi.

Ankara Barosu tarafından yapılan basın açıklamasının tamamı şu şekilde:

“Ocak 2020 tarihinde ataması yapılan 20.000 sözleşmeli öğretmen arkadaşımızın atama sonuçları 18 Mart 2020 tarihinde açıklandı.

Atama sonuçları açıklanmasına rağmen arkadaşlarımız hala göreve başlatılmadı. Arkadaşlarımız atandıkları için çalıştıkları işlerden ayrıldı ve şu anda kritik bir salgın süreci yaşanıyorken ciddi boyutta ekonomik sorunlar yaşıyorlar. Arkadaşlarımız maaş almıyor, sigortaları ödenmiyor, atanmış işsiz durumunu yaşıyorlar. Sözleşmeli öğretmen arkadaşlarımız bir an önce göreve başlatılmalıdır. Arkadaşlarımız göreve başlatılıncaya kadar seslerine ses olmaya devam edeceğiz.

İçişleri Bakanlığı’nın 81 ile gönderdiği 31.03.2020 tarihli “yardım toplama” konulu genelgesi ve devamında içlerinde Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediyeleri’nin de bulunduğu bazı belediyelerin kampanya için kullandığı banka hesaplarına bloke konulmasını hayretle izliyoruz.

Türkiye Cumhuriyeti’nin seçilmiş belediyelerinin resmi hesaplar aracılığıyla başlattıkları dayanışma hareketinin “bağış almak” ile “yardım toplamak” arasındaki kavramsal tartışmanın içerisine çekilmesinin zamanı değildir. Zira içinde olduğumuz zaman, ölümcül bir salgın ve ekonomik kaos dönemidir. Uygulanan bu hukuksuzluğun karşısında şu hususların belirtilmesi zorunluluk halini almıştır;

- Belediyeler Anayasa’nın 127. Maddesi uyarınca kendi özel kanunlarına tabidir.

- 5393 Sayılı Belediye Kanunu’nun 14. maddesinde belediyelerin görevleri arasında “sosyal hizmet ve yardım hizmetlerinde bulunmak” sayılmış olup aynı kanunda belediyenin ve belediye başkanının yetkilerini düzenleyen 15. ve 38. maddeler ile belediyenin gelirlerini düzenleyen 59. maddesinde bağış kabul etmek yetkisi açıkça yer almaktadır.

- 2860 sayılı Yardım Toplama Kanunu ise yardımlar hakkında genel hükümleri düzenlemekte olup özel hükmün genel hükmü bertaraf edeceği genel prensibi yanında, aynı kanunun 31. maddesindeki “kamu kuruluşlarına tanınmış hak ve ayrıcalıklar saklıdır” şeklindeki düzenleme de kanun koyucunun özel hükmün “exclusif” (genel hükmü bertaraf edici) nitelikte olmasını arzu ettiğini ve iradesinin de bu yönde olduğunu açıkça göstermektedir.

İçişleri Bakanlığı’nın anılan genelgesi ve bloke işlemi yukarıda belirttiğimiz hükümler doğrultusunda açıkça hukuksuz olmakla birlikte, sosyal hizmetlerin sunumu münhasıran ne yerel yönetimlere ne de merkezi yönetime aittir. Her ikisi tarafından ayrı ayrı sunulabileceği gibi ortaklaşa yapılması da mümkündür. Burada sorgulanması ve denetlenmesi gereken, toplanan bağışların gerçekten ihtiyaç sahiplerine gidip gitmemesi olmalıdır. Kaldı ki, iyilik temelinde başlatılan dayanışma hareketi, devlet organlarının bir diğerine tahakkümünü değil bütün kurumlarıyla birlik ve dayanışma içerisinde olmasını temsil etmelidir.

Bilinmelidir ki; kitlelerin ölümünün söz konusu olduğu küresel bir krizde, ideolojik kaygılarla zarar verilmeye çalışılan her dayanışma hareketi, azalmak şöyle dursun daha da yeşerirken, ona zarar vermeye çalışan her türlü eylem ve söylem tarihin kınadığı sayfalarda kendine yer bulacaktır.