Ankara'da 1 Mayıs coşkusu

Ankara'da 1 Mayıs coşkusunun adresi Tandoğan Meydanı'ydı.

Saat 12.00 itibariyle meydan işçi ve emekçilerle dolmaya başladı.

AKM önünde toplanan büyük kalabalık üç farklı arama noktasından geçerek alana alındı. Kadınların sırt çantaları ise güvenlik noktalarından valilik kararı nedeniyle içeri alınmadı.

Kürsüden binlerce kişinin alan dışında kaldığına dikkat çekilerek girişlerin hızlandırılması istendi.

Alana girişler tamamlandıktan sonra demokrasi ve devrim mücadelesinde yaşamını yitirenler için saygı duruşunda bulunuldu. Ardından 1 Mayıs marşı hep bir ağızdan okundu.

İŞ, EKMEK ve ÖZGÜRLÜK İÇİN

DİSK Ankara Temsilcisi Tayfun Görgün, miting kürsüsünden tertip komitesinin hazırladığı metni okudu:

İşçi Sınıfının, Birlik, Mücadele ve Uluslararası Dayanışma Günü olan, 1 Mayıs’ta, TALEPLERİ ile SLOGANLARI ile Tandoğan alanını dolduranlar, MERHABA

Gücünü, bizi bölmekten alanların dayattığı, sömürü, yoksulluk ve baskıya karşı; emeğiyle yaşayan işçiler, kamu çalışanları, mimar-mühendis-şehir plancıları, hekimler, MERHABA

Emekliler, açlık/yoksulluk sınırının altında ücretlere mahkûm edilenler, işsizler, çalışırken ölmek, sakat kalmak, tükenmek istemeyenler, deresine, yaylasına, mahallesine, üniversitesine ve hastanesine sahip çıkanlar,MERHABA

Emek, barış, adalet, demokrasi, eşitlik, özgürlük, laiklik ve halkların kardeşliğini, yaşamı savunanlar, vahşi sermaye düzenine karşı işini, ekmeğini, ülkesini, çevresini, geleceğini, sermayenin ve tek adam rejiminin kuşatmasına karşı savunanlar,MERHABA.

ankara-da-1-mayis-coskusu-458344-1.

Ortadoğuda yürütülen kirli savaşa hayır diyenler, yeni Çernobiller olmasın nükleere hayır diyenler, savaşa değil eğitime bütçe diyenler, savaşa değil emekçiye bütçe diyenler MERHABA

Merhaba Dostlar, 1 MAYIS,dünyada,bütün emekçilerin, dil, din, ırk, mezhep ayırt etmeksizin kutladığı, mücadele ve dayanışma günüdür. Ülke de, iş kazalarının örtbas edildiği, sendikasız, sigortasız, güvencesiz çalıştırmanın kalıcı hale getirilmek istendiği,OHAL ile kazanılmış haklarının ortadan kaldırıldığı bir ortamda,tek adam rejimi önündeki tüm engelleri kaldırmak için, son hamlelerin yapıldığı,baskın seçim kararının alındığı,baskının, şiddetin, yasaklama ve keyfiliklerin arttığı, hukukun ayaklar altına alındığı bir ortamda, 1 MAYIS’I KUTLUYOR ve bu alanları dolduruyoruz.

Ülkede, eğitim ve sağlık sisteminde, emekçilerin zararına düzenlemeler yapılıyor, kamu hizmetleri özelleştiriliyor muhalif basın susturuluyor. Demokratik kazanımlarımız, tasfiye edilerek, tek adamın ağzından çıkan sözün, yasa haline getirildiği bir dönemde, iktidarın, işçilere, emekçilere çocuklara vadettiği, daha fazla işsizlik, daha fazla yoksulluk, daha fazla şiddet, daha fazla baskı ve tacizdir.

Hükümetin patron yanlısı icraatları sonucu bir avuç sermayedar, kâr ve zenginlik içinde yüzüp, servetlerine servet katarken, ekonomideki büyümeden işçi ve emekçi halk kitlelerinin payına düşen ise daha fazla yoksulluktur.

Ülkenin her önemli sorunu, savaş politikaları devreye sokularak çözülmek isteniyor. Savaşın faturası halka kesilirken, patronlara yeni “müjdeler” veriliyor. Hükümetin gençliğe vaadi ise “şehitlik” ve “gazilikten’’ öteye geçmiyor. Günde 6 işçinin iş cinayetlerine kurban gitmesi, iş güvenliği ve işçi sağlığı yasasının uygulanmasının ertelenmesine engel olmuyor. Sermayenin karının artırmasına karşılık, emekçilerin grevleri yasaklanıyor, sendikal hak ve özgürlüklerimiz alabildiğine daraltılıyor. OHAL ve OHAL düzeni, patronların karı devam etsin diye uzatılıyor. Irk, din-mezhep ve siyasi ayrımlar körüklenerek işçiler, emekçiler bölünmeye ve kışkırtılmaya çalışılıyor.

Eğitim sistemi yaz-boz tahtasına dönüştürülerek,dayatmacı eğitim ile çocuklarımızın geleceği üzerinde oyunlar oynanıyor,demokratik, laik, bilimsel,anadilinde, kamusaleğitim, yerini itaatkâr, tekçi, cinsiyetçi ve paralı eğitime bırakıyor. Performans dayatması ile iş güvencesine yönelik tehditler her alanda yaygınlaştırılıyor.

Ortalama işçi ücreti ile asgari ücret neredeyse aynileşmiş durumda. İş güvencesine son darbe için Hükümet; bir yandan “kıdem tazminatını’’ fona bağlayarak, öte yandan kamu emekçilerinin iş güvencesini kaldırarak son hazırlıkları tamamlamaktadır. İşçilerin taleplerini dinlemeyen hükümet, memurların da haklarını her geçen gün daha fazla budayarak, iş güvencesini kaldırma girişimleri ile güvencesiz ve düşük ücretle çalışmayı dayatıyor. Uluslar arası sermaye ile anlaşarak başta Suriyeli mülteciler olmak üzere yüzbinlerce mülteciyi kayıt dışı iş gücü olarak çalıştırırken aynı zaman da mültecileri Avrupa ülkelerine karşı siyasi koz olarak kullanıyor. Mültecilerin hayatları üzerinden pazarlıklar yapılıyor.

İşsizliğin; faturası kadınlara yıkılarak ve kadın sömürüsü artırılarak aşılmak istenmektedir. Kadınlar, bir yanda güvencesizliğin, yoksulluğun ve işsizliğin, diğer yanda şiddetin türlü biçimlerine her gün daha fazla maruz kalıyor. OHAL bahanesiyle en temel hakların, kullanılamaz hale getirildiği koşullarda, barış sözcüğü yasak edilirken, çocuk istismarcılarını kurtarmak için rıza yaşını 12'ye düşüren yasalar hazırlanıyor. Kadınlara ve LGBTİ'lere yönelik taciz, tecavüz ve katliamların korkunç boyutlara ulaştığı bir süreçte, Diyanet tarafından sürekli olarak kadınları ve kız çocuklarını hedef alan fetvalar yayınlanıyor.

OHAL’de sorunlarımız katlanarak artıyor. Demokrasinin, adaletin, laik bir yaşamın, barışın, kardeşliğin, toplumsal cinsiyet eşitliğinin, tamamen ortadan kaldırılmak istendiği bir ülkede, emeğin haklarından da söz edilemeyeceğini yaşayarak öğreniyoruz. 15 Temmuz’un ardından ilan edilen ve her seferinde uzatılan OHAL düzeninin, kimlerin çıkarına, kimlerin zararına olduğunu bu süreçte, hep birlikte gördük.

Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile Anayasa ve yasalar yok sayılıyor. Siyasetçiler, gazeteciler, öğrenciler, sendikal mücadele yürütenler tutuklanıyor. Belediyelere Kayyumlar atanarak halkın iradesi yok sayılıyor.Basın özgürlüğü ve halkın haber alma hakkına yönelik saldırılar artıyor. Tekelci sermaye medyası içerisindeki farklı seslere bile tahammül edilmeyen ve yandaş bir medya imparatorluğu kuruluyor.

Taşeron çalışma, ‘kadro müjdesi’ diye yutturulmak isteniyor. “Tüm taşeron işçilere, ayrımsız kadro” sözü verenler, yüz binlerce taşeron işçisini kapsam dışında tutarken, on binlercesini de arşiv kaydı, güvenlik araştırması, sözlü sınav gibi koşullarla işsiz bırakıyor. OHAL ile fiilen yok edilen iş güvencemizi kalıcı olarak ortadan kaldırmak için kuralsız, esnek, güvencesiz istihdam yaygınlaştırılıyor. Taşerona kadro aldatmacasının içerisinden sendikaların toplu sözleşme hakkının gaspı çıkıyor. 2020 ye kadar kamuda çalışan işçilerin toplu sözleşme yapması yasaklanıyor.

Hem “yerli ve milli” olmakla övünüp hem de halkın birikimlerinin ürünü kamu kurumlarını yok pahasına sermayeye peşkeş çekerek özelleştirme rekoru kıranlar, ülkeyi temel gıda ürünlerinde bile dışarıya bağımlı hale getirenler gözünü şimdi de Şeker Fabrikalarına dikiyor. Zehirden farksız Nişasta Bazlı Şeker üreticisi uluslararası dev holdinglerin çıkarı için halkın sağlığı tehlikeye atılıyor. Şeker fabrikalarında çalışan işçiler, memurlar, pancar küspesinden faydalanan çiftçiler başta olmak üzere yüz binlerce insan yok sayılıyor.

1 Mayıs, işçi sınıfının “birlik, dayanışma ve mücadele günü” işte bu şartlarda kutlanıyor. Hak gasplarını İzleyerek, hükümetten çare bekleyerek varılacak yer, daha fazla yoksulluk, daha fazla kadın ve çocuk istismarı, daha fazla ölümüdür. Bu gidişe dur diyecek işçilerin, memurların, kadınların, gençlerin birleşik mücadelesi olacaktır.

1 Mayıs mücadele gününde tekrar haykırıyoruz, baskılarınız, bizleri yıldırmaya YETMEDİ, gelecek güzel günlerin ‘’NE KADAR GEREKLİ?’’ olduğunu hatırlattı, mücadele azmimizi büyüttü.

Eşit, adil, özgür, laik ve barış içinde yaşayacağımız bir dünyayı yaratmak için, kurtuluşumuzun kendi ellerimizde olduğunu biliyoruz. Yarın çok geç olmadan, bugünden başlayarak haklarımız ve özgürlüklerimize sahip çıkalım.

Her türlü baskı ve sindirme çabasına rağmen, alanlarda olmaktan ve sözümüzü söylemekten geri durmadık, duramayacağız. Bizler, 1 Mayıs’ta alanları olduranlar, gelecek kaygısı çekenler, bu zulüm bitsin diyenler, mücadeleye devam diyoruz, durmak beklemek yok. GELECEK GÜZEL GÜNLER ÖNÜMÜZDE.

Öyleyse bugün bütün dünyanın işçileriyle birlikte;

-İşçi sınıfını ve emekçilerin haklarının daha ileriden savunulması için,

-İş, ekmek ve özgürlük için,

-Savaşa, savaş politikalarının faturasına, hayır demek için,

-Sömürüye, emperyalist-kapitalist “çözümlere” ve “kurtuluş planlarına” hayır diyoruz.

DİSK-Ankara Bölge Temsilciği,
KESK-Ankara Şubeler Platformu,
TTB-Ankara Tabip Odası,
TMMOB-İl Koordinasyon Kurulu,
ASMMMMO-Ankara Serbest Muhasebe ve Mali Müşavirler Odası
"

ankara-da-1-mayis-coskusu-458290-1.

ankara-da-1-mayis-coskusu-458286-1.

Polisin BirGün gazetesi muhabirlerini alana sokmak istememesi üzerine gazetemiz okurları duruma müdahale etti.

ankara-da-1-mayis-coskusu-458311-1.

ankara-da-1-mayis-coskusu-458307-1.

ankara-da-1-mayis-coskusu-458305-1.ankara-da-1-mayis-coskusu-458287-1.ankara-da-1-mayis-coskusu-458288-1.

ankara-da-1-mayis-coskusu-458296-1.

ankara-da-1-mayis-coskusu-458301-1.ankara-da-1-mayis-coskusu-458297-1.ankara-da-1-mayis-coskusu-458289-1.

ankara-da-1-mayis-coskusu-458277-1.

ankara-da-1-mayis-coskusu-458276-1.

ankara-da-1-mayis-coskusu-458275-1.

ankara-da-1-mayis-coskusu-458271-1.ankara-da-1-mayis-coskusu-458272-1.ankara-da-1-mayis-coskusu-458273-1.