İktidarın tükenmişliğine muhalefetin kafa karışıklığı eklenince siyaseti toz bulutu kapladı. Kim neyi savunuyor, hangi başlıklarda ayrışıyor belli değil. Tozu dumanı yok edecek politikanın halkın talepleri etrafında saflaşmaktan korkmamak olduğu ise aşikâr.

Ankara’da ne oluyor?

Meclis’in göreceli itibarlı dönemlerinde siyaset denilince akla Başkent gelirdi. Tüm gelişmeler Ankara başlığı altında kavramlaştırılır ve öyle verilirdi. Bu kavram artık çok yıprandı ve çok da kullanılmıyor.

Yine de Türkiye’nin kader seçimi yaklaştıkça kafayı zaman zaman kaldırıp Ankara’ya bakmaya çalışıyoruz. Ama inanın çok anlaşılır bir fotoğraf yok. Bir yanıyla ülke iktidar ve muhalefet olarak ikiye bölünmüş görünüyor. Diğer taraftan da partilerin içinde ya da ittifakların kendi aralarında yaşadığı sorunlara bakınca kimin neyi savunduğu çok belli değil.

Hızlıca başlıklara bakalım:

•CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu başörtüsü meselesiyle gündemi uzun süredir meşgul ediyor. Erdoğan’ın anayasa çıkışına hayır dese de durduğu yerden çok kıpırdamadı.

•Akşener daha dün başörtüsünü gereksiz bir tartışma olarak gördüğünü tekrar etti. Hatta daha da ileriye giderek ‘helalleşme’ fikrini dolaylı olarak eleştirdi. İyi Parti’de yaşanan transferler de oldukça ilginç.

•HDP’li Ahmet Türk cumhurbaşkanı adaylığı için Kılıçdaroğlu’nu işaret ederken Eş Genel Başkan Mithat Sancar aday kriterlerini sıralayarak isim arayışında olduklarını söyledi. Başkan adayı dışında Mezitli saldırısı, Öcalan yürüyüşü gibi konularda da bazı ayrılıkların olduğunu gösteriyor. HDP içinde yaşanan bu farklar onun etrafında konum alan siyasi partileri de son günlerde bir miktar etkisiz yaparken bazı konularda da kekeme haline getirdi.

•MHP lideri Bahçeli, AKP sözcüsü Mahir Ünal’ın Cumhuriyet’le ilgili açıklaması sonrasında grup toplantısında yaptığı konuşmada deyim yerindeyse “haşlaması” yetmezmiş gibi milletvekili Vahapoğlu “Hadsize had böyle bildirilir” mesajını paylaştı. Bunlar yetmiyormuş gibi Bahçeli’nin mitinginde iki parti kurmayları protokol yüzünden yumruklaşması ise bir başka gelişme oldu.

•Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir grup muhalif gazetecileri yıllar sonra toplantısına çağırmayı akıl etti.

•Saadet Partisi kongresinde Karamollaoğlu’nun karşısına birden fazla aday çıktı. Partide yaşanacak yönetim değişikliğinin ‘masa’ değişikliğine de yol açabileceği konuşuluyor.

Kısacası son bir iki haftaya baktığımızda kim ne söylüyor, kim, kiminle birlikte anlamak çok kolay değil.

TOZ DUMAN KİME YARAR?

İktidar ve muhalefet cephesinin (iki 6’lı masa) siyaseten durduğu yerin bundan üç ay öncesine kadar daha net olduğunu söylemek mümkün. Parlamenter sistemi savunan, ekonomik kriz, gelir adaletsizliği, işsizlik, liyakatsız atamalarla uğraşan hatta bunlar için toplantı ve mitingler düzenleyen bir muhalefet vardı. Karşısındaki iktidar da daha çok savunmada kalıp, kendisini açıklamaya çalışan bir görüntü içerisindeydi. Ama özellikle son iki aydır yaşanan ve kimin ne dediği belli olmayan süreç muhalefet cephesine çok fazla artı yazmadı.

Ekonomik kriz artarak devam ederken, enflasyon durdurulmazken, emek sömürüsü, iş ölümleri ve baskı politikaları artarken muhalefetin bir anlamda kendi derdine düşmesi fotoğrafı bu noktaya çeken en önemli neden gibi duruyor. Erdoğan neredeyse hiçbir şey yapmadan en az bir ay konuşabilecek malzeme bulmuş durumda. Çok abartmamakla birlikte bir miktar da morallendiğini söylemek mümkün.

Bu tozlu dumanlı havanın en çok iktidara yaradığını söylemeye bile gerek yok sanırım. Kaos ortamı, güvensizlik ve belirsizlik son tercihi olsa da seçmeni bildiğine doğru yönelttiğine daha önce de tanık olduk. Eğer iktidar cephesi bu kadar güçsüz olmasaydı bu konjonktürden daha da avantajlı çıkabilirdi. Ancak o cenahta da işler iyi gitmiyor ve muhalefetin katkısına rağmen ancak bu kadar oluyor.

NEREDE SAFLAŞILACAK?

Önümüzdeki günlerin temel sorusu sanırım bu olacak. Bugünün Türkiye’sinde siyaseten saflaşma nerede durulacak, hangi temel başlıklar üzerinde yaşanacak? Bu soruyu gündeme almadan doğru bir saflaşmanın yaşanması ve bazı başlıklar etrafında seçmenin toparlanması çok olası görünmüyor. Toparlamayı sadece sandık anına bırakmak sanırım son düzlüğü kamu olanakları yardımıyla en iyi koşacağını düşünen Erdoğan’ın en çok isteyeceği şey olurdu.

Bugün gazetemizde de yer verdiğimiz YÖN Eylem araştırması da gösteriyor ki saflaşma ve ayrışma başlıkları çok net. Toplumun ezici çoğunluğu ekonomik gidişattan rahatsız. Ne içeride ne de dışarıda başarılı ve yetkin bulunmayan bir iktidar var. Eşitliğe, adalete, kardeşliğe kısaca insanca yaşamaya aç milyonlarca insan var ve bir umutla bu sorunların çözümünü bekliyorlar.

Tek adam etrafına toplanmış, cemaat, tarikat ve sermaye gruplarına karşı milyonlarca işçinin, kadının gencin talebi tam olarak bu.

***

HALKIN ASIL GÜNDEMİ GEÇİM SIKINTISI

Milyonlar yüksek enflasyon, geçim sıkıntısı ve artan yoksulluk ile boğuşurken kamuoyu yoklamaları iktidarın yumuşak karnının ekonomi olduğunu ortaya koyuyor. YÖNEYLEM Araştırma Direktörü Derya Kömürcü, 23-28 Eylül tarihleri arasında 2 bin 400 kişi ile 27 ilde yaptıkları Türkiye Siyaset Paneli araştırmasının dikkat çeken sonuçlarını sosyal medya hesabından paylaştı. Katılımcılara iktidarın ‘başarısız’ olduğu alanların sorulduğu araştırmada yaklaşık yüzde 60’lık bir kesim ekonomi olduğunu vurguladı. Ekonomiyi sırasıyla yüzde 13’lük bir oranda eğitim, yüzde 11’lik bir oranla yargı takip ediyor. Hükümetin hiçbir alanda başarısızlığı olmadığını düşünenlerin oranı ise yalnızda yüzde 7. Öte yandan katılımcılara aynı ankette hükümetin en başarılı olduğu alanlar da soruldu. Bu soruya verilen yanıtlarda ‘yol, köprü ve tünel çalışmaları’ başlığı yüzde 12 ile en başarılı alan olarak görülüyor. Hükümetin başarılı olduğu bir alan olmadığını düşünenlerin oranı ise yüzde 45’in üzerine çıkıyor.

ankara-da-ne-oluyor-1079950-1.