Ankara’dan sonra hayatımı düşünmeye fırsatım olmadı ama umut benim için yaşamak ve yaşatmak demek

Ankara’dan sonra umutlu olmak

ankara-dan-sonra-umutlu-olmak-81198-1.> SEÇİL TÜRKKAN secilturkkan@gmail.com

Mesut Geçgel 24 yaşında, Yıldız Teknik Üniversitesi mezunu bir Makine Mühendisi. Makine Mühendisleri Odası İstanbul Şube’de teknik görevli olarak çalışıyor. Kendisini “Hayatının yarısından fazlasını AKP’nin iktidarda olduğu bir ülkede geçiren biri” olarak anlatıyor. Hangimiz öyle değiliz ki?
10 Ekim’de Ankara’daydı. Patlamadan sonra hayatta kalanlardan biri. Ankara’da olmak, olmamak, yaşamak, patlama anı ve sonrasına tanıklık etmek şimdilerde yaraların sarılmaya başlanması için konuşulması gereken konulardan. Fakat buna da müsaade edilmiyor. Peki nasıl sarılacak yaralar? Yanıt elde Umut’u tutmakla mümkün olabilir. Ama öncesinde Mesut anlatacak o günü, sonra umudun ne anlama geldiğini de anlatacak.

‘Gençliğimiz Ankara Garı’nda kaldı’
Orayı görmen lazım, anlatılamaz. Ağlayamıyorsun bile... Düşünsene insanlara gidip yaşıyor musun diyorsun? Sana ‘gık’ sesi çıkardığında mutlu oluyorsun. Onların ortasında mutlu olabiliyorsun yani. Kimse iyi olmasın, zaten yok öyle birşey. Kan kokusu hala aklımızda, üstümüzden de aklımızdan da çıkmadı. Deniz, çocuğun o kadar güzel gözleri var ki, yanmamış, böyle upuzun. Belki hüngür hüngür ağlamalısın ama ağlayamıyorum. Akşamları yanlız kalınca düşünüyorum mesela...
...Öyle anılar ki unutamıyorsun. Anonsla söylediler, boşaltmamız lazımdı orayı ki, arama yapılsın. En son bir çocuk kalmıştı. Tuttum omzundan ‘Yoldaş gitmemiz lazım, başka bir bomba daha olabilir’ dedim. Bana dönüp ‘Abi sevgilim’ dedi. Kız ölmüş, o elini tutuyor sadece, onun da bacağı kırılmış. Bir de gaz bombası attılar o alana. Biz yaralıları toplamaya çalışıyoruz, onlar gaz sıkıyorlar.
O kadar garip bir gündü ki... Sabah ilk biz gittik oraya. Hatta kendi aramızda dedik “Nasıl olur, ortalıkta hiç polis yok” diye. 3 trafik polisi vardı Garın orada, onlarda sabah 9 buçuk gibi gitti. Patlama oldu ve polis geldi. Garip bu. Sarıklı 1-2 insan gördük hatta aramızda konuştuk “IŞİD’liler mi?” diye. Kimin ne olduğunu bilemiyorsun ki şimdi...
Ben anlamadım önce, ses bombası sandım. Allahtan herkes öyle sandı aslında. Bomba olduğunu düşünsek başka türlü bir izdiham olabilirdi. Sesi duydum, ileri yürüdüm, sonra bir daha geri döndüm, sonra tekrar yürüdüm. O an garip bir şekilde baktığın tek şey etrafın. Ben direk Deniz’e döndüm aldım kucağıma, Türk Tabipler Birliği’nden biri “Baktık biz öldü, bırak” dedi “Otopsi için”. Sonra meydandan çıkardılar hepimizi. Yollar kan gölü. Kurban Bayramı’nda olduğu gibi tıpkı, öyle bi görüntü. Şimdi yıkasam da çıkmıyor o kanlar, ömür boyu unutmayacağım.
Yakınımda Süleyman Abi vardı, ona “En az 50 ölü var” dedim, yere çömelip ağlamaya başladı. (TMMOB’tan Süleyman Soylu) Herkes ağlamaya başladı. Taksiye taşırken insanları ,elimizde bağırsakları vardı.
Ambulanslar yarım saat sonra geldi, o da 1-2 tane. Erken gelseler böyle olmayabilirdi. Barış pankartında insan taşıdık. Bütün koşullar ağlamanı gerektiriyor ama ağlayamıyorsun ya! Katliam olmuş, biri sigara yakacak çakmak istiyor mesela, biri veriyor, geri verirken teşekkür ediyor. Birbirine herşeye rağmen teşekkür eden insanları katlettiler orada. 40’lı yaşlarda insanların biriktirdikleri acıları bir günde biriktirdik. Çocukluğumuzu zaten çalmışlardı şimdi gençliğimiz Ankara Gar’ında kaldı.

Zaman yok...
Ne değişti hayatında? sorusuna tanıdık bir cevap veriyor. Bu katliamları ilk değil. Daha önce defalarca kez yaptılar. Yakın zamanda Suruç’ta katlettiler arkadaşlarımızı. Aslında bu acıları biliyoruz ve hep biz yaşıyoruz. Tek fark gözümüzle de yaşattılar bize, bu yaraların kabuk bağlamasına da hiç niyetleri yok. Sürekli katlederek içimizdeki yarayı daha da deşmek istiyorlar. İşte bu durumda hayatında neler değiştiğini pek düşünmeye zamanın olmuyor.
Peki şimdi bir slogan atsan, hangisi olur senin sloganın? Sloganlar biraz yaşanan olgular üzerinden hayatın, mücadelenin ne olacağını özetleyen en kısa, en net cümleler. Önceki soruda da anlattıklarım üzerine bu katliamdan sonra bu olgu üzerinden mücadeleyi özetleyen slogan; ‘’Korkmuyoruz. Yasta değil, İsyandayız!’’
Sence mücadele edilmeli mi Mesut? Elbette mücadele devam etmeli. Her şeyden önce bilmemiz gereken, bu ülkenin bizi öldürmek isteyenlerin değil, bu ülkede iyiden, güzellikten yana olan insanların da olduğu gerçeğidir. Nitekim bu güzelliği yaratma iradesinin nüvelerini Gezi isyanında AKP diktatörlüğünün baskısını en çok arttırdığı dönemlerden birinde hep beraber gördük
Mücadelen neye karşı? Aslında çokta bir şey istemiyorum. Ben, insani ve olması da gereken bu düşler için, dünya güzelliklerin olduğu bir yer olsun diye mücadele ediyorum. Haliyle bu ülkede ağaca, kuşa, kadına, barışa, kardeşliğe, özgürlüğe, demokrasiye ve güzel olan her şeye karşı olan karanlık bir AKP iktidarı olduğu için düşlerinin önündeki bu kötülüğe karşı mücadele ediyorsun.
Umudun var mı? Ve eğer varsa ne demek senin için? Umut etmek benim için yaşamak ve yaşatmak demek. Umudum var. Yoksa bu kadar kötülüğü görüp, bunun değişmeyeceğini düşünmek insanı delirtir herhalde. Bugün var olanlar kötüye dair her şey ise bunu iyiye dönüştürme umudun olmalı ki mücadele edebilesin, her şeyden önce yaşayabilesin. Nitekim korktukça tutsak, umut ettikçe özgürsün...
Ankara’dan sonra umutlu olmak, zaten yaşamak demek.