Cumartesi yazımın girişinde, “Yazıyı gazeteye gönderdiğimde, Erdoğan’ın bütün vatandaşları davet ettiği ve en görkemli etkinliğe sahne olması beklenen Saraçhane Meydanı’nı görmüş değildim”, demiştim. Sonra hepimiz gördük! Bütün vatandaşların bizzat Erdoğan tarafından davet edildiği meydanın hali ortadaydı…

Bir de Mayıs ayında Erdoğan’ın Çatalca Belediyesi BAŞKANLIK binası önünde “İnşallah Çatalca’mızın altyapısını da üstyapısını da bu noktada gerçekleştirmiş olacaklar” diyerek alkış aldığı bir konuşma vardı ki, onu hiç görmeyin! “Neredeeeeen nereyeeeee?” demekten kendinizi alamazsınız.

CHP yöneticisi bir arkadaş, o görüntüleri bana atıp, “Bunlar seçime yansırsa AKP’yi hezimet bekliyor” dedi.

Mitingler böyle, anketler de bir süredir aylık sonuçların yıllık karşılaştırmalarıyla veriliyor. Birçok şirketin anket sonuçlarının ortalamasını aldığınızda da onların aylık sonuçlarını bir yıllık tabloya dönüştürdüğünüzde de aynı manzara görülüyor: Cumhur İttifakı’nın da, Erdoğan’ın, AKP ve MHP’nin de oyları düzenli olarak düşüyor. Millet İttifakı’nın oyları ise artıyor!

Şu da var; 6’lı masaya davet edilmeyenleri ve edilse de oturmayacaklarıyla tüm muhalefet parti ve grupları “ehem olanın” tek adam rejimine son verme sorumluluğu olduğu bilinciyle hareket ediyorlar.

Geliyor gelmekte olan!”…mı? Seçime zamanında yapılsa bile artık aylar kalan süreçte durum bu mudur yani?

Ha, buraya şöyle bir not koymadan da geçmeyeyim: HDP İzmir İl Binası’nda Deniz Poyraz’ı katleden katilin duruşmasının yapıldığı Bayraklı Adliyesi’ne elinde silahla girmek isteyen M.Ö.; “Solcular nerede, solcuları gösterin. Ben polise sıkmam. Getirin onları öldüreceğim” dedi.

Gitmekte olan netleştikçe daha sık göreceğimiz manzaralar bunlar! Memleketimden provokatör manzaraları!

Peki, “geliyor” denen “gelmekte olan” nedir? Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem! Şimdilik, bütün tartışmalardan vatandaşın aklında kalan tek şey bu.

Geçen gün, ODTÜ’den hocam, siyaset bilimi ve iletişim profesörü Raşit Kaya, bir ileti göndermiş ve “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denilen mevcut durumun ‘demokratik siyasal sistemler’ arasında adı ya da yeri yoktur. Ama önerilen alternatif ‘sistemin’ demokratik bir temsile dayanmasının istenmesi dışında nasıl bir ‘sistem’ olacağı konusunda açıklık, netlik olmadığı da yadsınamayacak bir başka olgudur. Komisyonlar kurulduğu, kimi çalışmaların yürütüldüğü söyleniyor ama belirlenmiş, ortak olarak atılacağı açıklanmış hiçbir somut adım bilinmiyor”, demişti.

Raşit Hoca gibi bir siyaset bilimi profesörünün göremediğini benim ya da ortalama seçmenin görmüş olmasını bekleyemezsiniz.

En geniş halk kesimlerinin demokratik birliğini oluşturmak Türkiye’nin önündeki tüm sorunların da aşılması için vazgeçilemeyecek ilk adımdır. Bu nedenle bileşenleri arasında farklı anlayışların, toplumsal mesafelerin yadsınamayacak boyutta olduğu altılı ittifakta en acil sorun ‘ortak bir hükümet programı’ oluşturmak olmalıdır. Bu program temel ilkeleri belirlediği gibi, uygulama takvimini de içerip açıklamalıdır. Bunun gerçekleştirilebilmesi ise mutlaka ‘ehemi mühimden ayırmayı’ gerektirir. Bilinmelidir ki mühim önemli, ehem daha önemli, en önemli demektir. Böyle bir tercih yapılamaz ise iktidara götüren seçimler kazanılsa bile iktidar olabilecek kararları almak olanaksız olacaktır. Sonuç ise en az mevcut kriz kadar derin sorunlar, gerçek bir hüsran olabilir…” diye de uyarmıştı Raşit Hoca.

Anketler, mitingler bir yana, artık “gelmekte olan”ın ne olduğunu çok net bir şekilde ortaya koyup anlatma zamanıdır…