Art arda gelen zamlara ve yaşam pahalılığına karşı sokağa çıkan Antalya halkı, “Emeğiyle geçinen milyonlarca yurttaşımızın temsilcisi ve sesi olarak bizler halkın yoksullaştırılmasına, sefalete sürüklenmesine, ülke kaynaklarının tüketilmesine izin vermeyeceğiz” dedi. Okunan basın açıklamasında, enerji dağıtım şirketlerinin kamulaştırılması talep edildi.

Antalya’da zam protestosu: Enerji dağıtım şirketleri kamulaştırılsın

Antalya Emek ve Demokrasi Güçleri yapılan zamları Attalos Meydanı’nda protesto etti.

Emek ve Demokrasi Güçleri adına basın açıklamasını, Tüm Emekli Sen Antalya Şubesi Başkanı Mustafa Ayar okudu.

Açıklamada, enerji dağıtım şirketlerinin kamulaştırılması gerektiği belirtilerek, “Emeğiyle geçinen milyonlarca yurttaşımızın temsilcisi ve sesi olarak bizler halkın yoksullaştırılmasına, sefalete sürüklenmesine, ülke kaynaklarının tüketilmesine izin vermeyeceğiz” vurgusu yapıldı.

Antalya’da Emek ve Demokrasi Güçleri’nin açıklaması şu şekilde:

“Ülke tarihimizin en derin siyasal ve ekonomik krizlerinden birini yaşıyoruz. Gıda ürünlerinden doğalgaza, akaryakıttan elektriğe kadar tüm ürünlere birbiri ardına gelen zamlar, emeğiyle geçinen geniş toplum kesimlerinin hayatlarını sürdürülemez hale getirdi.

Güvenilirliğini tümüyle yitirmiş TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranlarına dayanılarak yapılan ücret artışları, halkın her geçen gün daha fazla yoksullaşmasına neden oluyor. Daha yılın ilk günlerinde gelen zamlar ve vergi oranlarındaki artışlar nedeniyle asgari ücrete, memur maaşlarına ve emeklilere yapılan göstermelik artışlar daha emekçilerin cebine bile girmeden eriyip gitti.

Emekçi ve dar gelirli kesimler her gün daha fazla borçlanarak, daha fazla kredi kullanarak ay sonunu getirmeye çalışıyor. Emekçiler sorumlusu olmadıkları bir krizin bedelini ödemek zorunda kalıyorlar.

Krizin sorumlusu kapitalizmin iştahlı uygulayıcısı olan siyasi iktidarın ise emeğin daha fazla değersizleştirilmesi, toplumun daha fazla yoksullaştırılmasından başka bir vaadi bulunmuyor. Pandemi dönemi boyunca sermayenin çarkları dönsün diye emekçilerin hayatlarını yok sayanlar, yine sermayenin çıkarları için emekçilerin taleplerini yok sayıyor. İktidarın ekonomik öncelikleri nedeniyle ülkenin tüm kaynakları belirli bir kesimin cebine, özellikle de güvenlikçi politikalara akıyor. Ülkedeki gelir adaletsizliği tarihin hiçbir döneminde görülmemiş boyutlara ulaştı. Eşitsizliğin en altına itilen kadın yoksulluğu daha da artarken, işini ilk kaybedenler kadın emekçiler oluyor.

Geçtiğimiz aylar boyunca kamu emekçilerinden işçilere, hekimlerden mühendis, mimar ve şehir plancılarına, öğrencilerden emeklilere, işsizlerden esnaflara kadar toplumun her kesimi artan hayat pahalılığı ve ekonomik istikrarsızlık nedeniyle yaşadıkları geçim zorluklarını dile getirdi. Milyonlarca emekçinin daha iyi koşullarda çalışma ve insanca yaşayabilecekleri bir ücret düzeyi talepleri ülkemizin dört bir yanındaki meydanlarda ve işyerlerinde yankılandı, yankılanmaya devam ediyor.

İktidarsa bu sesi duymak istemiyor, çünkü iktidarın safı halkın yanı değil yandaş müteahhitlerin ve sermaye sınıfının yanıdır.

Buradan iktidar bir kere daha sesleniyoruz ekonomik krizi yok saymaktan ve bu krizin faturasını halkın sırtına yıkmaya çalışmaktan vazgeçin.

Derhal;

• Başta gıda ürünleri olmak üzere elektrik, doğalgaz, akaryakıt, ulaşım gibi temel ihtiyaç kalemlerine yapılan zamlar geri alınmalı, vergiler düşürülmelidir. Enerji dağıtım şirketleri kamulaştırılmalıdır.

• Krizde işini kaybeden, geliri azalan tüm kesimlere doğrudan gelir desteği sağlanmalıdır.

• İşten çıkarmalar yasaklanmalıdır

Çalışma koşulları düzeltilmeli, emekçilerin sağlıklı ve güvenli koşullarda, güvenceli olarak çalışması için önlemler alınmalıdır.

• Yoksulluk sınırının altında yaşayan kesimlerin temel gereksinimleri karşılanmalıdır.

• Hayat tarzına müdahale aracına dönüşen özel tüketim vergileri kaldırılmalıdır.

• Yandaş şirketlere yapılan dövize endeksli garantili ödemeler iptal edilmelidir.

Emeğiyle geçinen milyonlarca yurttaşımızın temsilcisi ve sesi olarak bizler halkın yoksullaştırılmasına, sefalete sürüklenmesine, ülke kaynaklarının tüketilmesine izin vermeyeceğiz. İnsanca yaşamaya yetecek bir ücret, insanca yaşayabileceğimiz koşullar ve demokratik bir Türkiye için taleplerimizin takipçisi olmaya ve birlikte mücadele etmeye devam edeceğiz.”