Şiir kitaplarıyla tanıdığımız Efe Duyan, ilk romanının arka planında empatinin yitimi, empati çelişkisi ve ilham kaynağı gibi konuları metafor olarak işliyor.

Anti-kahraman ve empati
Efe Duyan

Erkin Can SEYHAN

Mimar ve şair olarak hayatını sürdüren Efe Duyan’ın ilk romanı ‘Başka’, Yitik Ülke Yayınları etiketiyle okurlarla buluştu. İstanbullu bir psikiyatristin post-apokaliptik dünyadaki yolculuğunu ele alan romanda ön plana çıkan kavram ise “empati”. ‘Başka’yı ve empati duygusunun toplumdaki karşılığını Efe Duyan ile konuştuk.

Şiir kitapları uluslararası çapta yayınlanmış bir edebiyatçı olarak ilk romanınızı yazmış olmayı farklı bir yolculuk olarak düşünürsek, bu, daha önce farklı dalda tanınmış bir yazar için riskli bir yol mu?

Evet, riskli bir hamle. 2000’den bu yana şiir yayımlıyorum, şiirlerim otuza yakın dile çevrilip yayımlandı. Denenmiş, iyi bildiğim, beğeni topladığım bir alanın dışına çıkmanın edebiyat yaşamımda edindiğim prestiji tehlikeye sokabileceğini başından beri biliyordum. Beklentilerin yüksek olacağını tahmin ediyordum. Ama şiir yolculuğumda da kendimi tekrar etmeyi hiç istemedim, farklı dönemlerde yazdığım şiirler aynı şiir dünyasının parçası olsa bile tarz olarak birbirinden ayrıştı. İyi edebiyata ancak risk alarak ulaşabilirsiniz.

Bununla birlikte türler arasında keskin çizgiler olduğuna hiç inanmadım, şiirimde de hep farklı anlatım olanaklarının peşine düştüm. Günümüz Türkiye’sinde şiir kendini biraz koparmış durumda bana kalırsa. Oysa tarihe baktığımızda Nâzım Hikmet’in, Orhan Veli’nin, Melih Cevdet’in farklı türlerdeki eserleriyle karşılaşıyoruz.

Roman da şiir de, eninde sonunda bir biçim ve benim için hep içerikten doğan bir yapı oldu. Ne zaman ki empati yetisi üzerine içimde biriktirdiklerimin şiirsel ifadenin dışında bir kurguyu gerektirdiğini sezdim, o zaman kolları sıvayıp bir roman yazmaya giriştim. Roman, belki bekleneceği üzere şairane ifadelerle süslü değil, tam tersine sade bir dili var. Ancak metnin alegorik, çok katmanlı ve bu anlamda bence şiirsel bir evreni var. Başka’nın şiir dünyamın dışında durduğuna değil, onu bütünlediğine inanıyorum.

İlk romanınız Başka’nın içeriğini ve ana karakterini belirleyen motivasyon neydi? Okurlarınızı nasıl bir roman bekliyor?

Başka’nın ana karakteri Oktay, empati yetisinin yok olduğu bir kıyamet sonrası dünyada, kararlı bir empati savunucusu. İlaçlar sayesinde empati kuruyor ve güzel bir dünyanın empati yetisi temeline oturması gerektiğine inanıyor. Gerçek dünyada empati eksikliğini hisseden pek çoğumuza benziyor bakış açısı. Ancak başkalarının duygularına duyduğu tutku, başka yaşamları da deneyimleme arzusu ve kendi sınırlı tek yaşamının dışına taşıp tanrısal bir kuşbakışıyla dünyayı görmenin coşkusu onu kendi kişiliğini yitirmenin eğişiğine getiriyor. Oktay okur olarak empati kuracağımız ama aslında ne kadar güvenilip güvenilmeyeceği roman ilerledikçe belirsizleşen bir anti karakter. Dolayısıyla roman günümüzde yok olmaya yüz tutmuş empati yetisine bir ağıt olarak başlarken, her şey gibi, empatinin de çelişkilerini ortaya seren çok katmanlı bir metne dönüşüyor. Hepimizin içindeki yaratıcı öznenin ve tüm sanatçıların yaşadığı bir çelişki bu, kendini başkalarına açmakla, kendi içine dönmek arasındaki bitmek bilmeyen bir git gel.

BAŞKA, Efe Duyan, Yitik Ülke Yayınları, 2022BAŞKA, Efe Duyan, Yitik Ülke Yayınları, 2022

Günümüzün ruhunda insanlar ne kadar empati kurabiliyor, romanı kurgularken şimdiki yaşamınıza ve çevrenize dair gözlemleriniz ne derece etkili oldu?

Bana kalırsa barışçıl ve özgür bir dünya, yalnızca bir sistem sorunu veya siyasi mücadele konusu değil. Temelinde empati olmadan eşitlikçi bir dünya yaratabileceğimizi sanmıyorum. Empati kurabilen bir toplumun özgürlüklere ve haklara da saygılı olacağını düşünüyorum. Aynı şekilde, empati kurulmayan bir yerde herhangi bir sistemin kendi kendine sağlıklı işleyebileceğini de düşünmüyorum.

Öte yandan, romanın tek meselesi empatinin yitimi değil. Empati de, diğer tüm yetilerimiz gibi siyah-beyaz ikiliği içinde düşünülmemeli. Evet, roman empatinin yitiminin tehlikeleri üzerine bir uyarı yapıyor ama onu kutsallaştırmıyor, tam tersine tartışmaya açıyor. Romandaki empati karşıtlarından bazıları, insanlığın iyiliğini düşünen, mantıklı argümanlar öne süren karakterler. Empati savunucularından bazılarıysa, başkalarının ya da sayısız başka insanın duygularını hissetmenin verdiği coşkuyla kendi kişiliklerini kaybetmenin eşiğine geliyor.

Başka, bu anlamda empatinin önemsizleştiği günümüz dünyasında, ya empati tamamen yok olsaydı sorusunu sorup eleştirel bir yaklaşımı temeline yerleştiren bir metin. Ancak bu eleştirinin üzerine eklenen başka tartışmalar, ikilemler, sürprizler var.

Eklemek istediğiniz bir şey var mıdır?

Kısaca belirttiğim gibi arka plandaki alegorik katmanlardan biri de bir sanatsal ikilem. Sanat tarihinin en kadim tartışmalarından biri, dünyaya başkalarının hayatlarına bakmak mı, yoksa sanatçının kendi iç dünyasına odaklanması sorusudur. Romanda açıkça kapsamlı bir sanat tartışması geçmiyor, ama empati tereddütü tüm sanatçıların, tüm yaratıcı edimlerin, ve de tabii ki benim de sürekli gündemimdeki meselelerden biri. Empatinin yitimi, empati çelişkisi ve sanatçının ilham kaynağı gibi konular romanın arka planında metaforlar olarak işliyor.