Kazdağları, mitolojik adıyla İda Dağı. İlyada Destanı’nın “Bol pınarlı vahşi hayvanlar anası”. Hasan ile Emine ve Sarıkız efsanelerinin beşiği. “Doğadan geldik doğaya gidiyoruz” devriyesinde yolculuk eden insanlığın canı, nefesi ve vicdanı. Kazdağları aç gözlülerin, kâr ve rant hırsı ile yok ediliyor. 200 bin can ağacı kesildi. Şimdi de suyuna siyanürlü zehir karıştıracaklar. Bölge insanı bu […]

Kazdağları, mitolojik adıyla İda Dağı. İlyada Destanı’nın “Bol pınarlı vahşi hayvanlar anası”. Hasan ile Emine ve Sarıkız efsanelerinin beşiği.

“Doğadan geldik doğaya gidiyoruz” devriyesinde yolculuk eden insanlığın canı, nefesi ve vicdanı.

Kazdağları aç gözlülerin, kâr ve rant hırsı ile yok ediliyor. 200 bin can ağacı kesildi. Şimdi de suyuna siyanürlü zehir karıştıracaklar. Bölge insanı bu doğa katliamına karşı “su ve vicdan nöbeti” ile isyanda.

Çünkü biliyorlar; insan ve doğa bir bütün ve birbirine muhtaçtır. Bu ülkede insan hakları ile doğa haklarının budanması yeni değil. “Dur” demez isek doğanın ve suyun bereketi katledilecek.

Sadece doğamız değil, tüm canlılar gibi insanlığın geleceği de tehdit altında.

Yaşadığımız bu yeryüzünde, insanlar gibi, doğanın da yaşam hakkı vardır. Bu evrensel ve kutsal bir haktır. Gelecek nesillere bu hakkın devredilmesi gibi bir sorumluluğumuz var. Torunlarımız için, “sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı”na sahip çıkmalıyız.

AKP iktidarı, 12 bin yıllık Hasankeyf’i yok etmeyi göze aldı, şimdi de Kazdağlarının yok edimesine izin verdi.

Vicdan erozyonu yaşayan AKP iktidarı ve Kanadalı Alamos Gold şirketi, kâr ve altın hırsı için, Kazdağları’nın su havzasında siyanür kullanacak! Oksijen cenneti, siyanürlü bir cehenneme dönüşecek.

Ağaç kesmek kuraklık, siyanür ise zehirlemek demektir. Kullanıldığı doğayı ve o bölgede yaşayan insanları zehirlemek anlamına gelir. Doğadaki, ağaçların, bitkilerin ve hayvan çeşitliliğinin yok edilmesidir.

Kazdağları gibi, doğa ile can cana yaşayan insanların göçe zorlanmasıdır.

Kazdağları efsanelerini, mitolojisini, tarihini, inançsal ve kültürel değerlerini yok etmektir. “Oksijen cenneti” bilinen, hasta gelenin sağlıklı döndüğü bu bölgedeki iklim ve hava değişimine neden olmaktır.

    Kazdağları’nın doğal dokusu ile ekosistemi ve ekolojik dengeleri bozulacaktır. Yeraltı su kaynakları zehirlenecek ve azalacaktır.

Doğanın sunduğu temiz hava, sebzeler, meyveler ve canlılar yok olacaktır.

Peki tüm bunlar ne uğruna?

Altın ve rant uğruna!

Birilerinin kasası dolacak diye, doğanın ve insanın sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşam hakkının içi boşalacaktır.

İnsanlığın yaşam güvencesi olan doğa paradan daha önemsiz sayılacak.

Kazdağları ki; kerametiyle, doğasıyla ve mitolojik önemiyle dünyanın en doğal ve kültürel değeridir. Bu bölgede doğa ile iç içe ve can cana yaşayan Tahtacı Alevilerin nesilden nesile bıraktığı mirası ve kutsala yönelik kültürel kıyım, böyle giderse tüm ülkeyi kurutacaktır.

    Oysa Kazdağları’nı yaşam yuvası yapmış Tahtacı Aleviler, Türkmenler yüzyıllardır doğayı aşk ile korumuştur. Ağaçları can bilmiş, doğasına sevgiyle bereket taşımışlar.

Doğanın kutsallığına inanan Tahtacı Aleviler, hayat kaynağı bildikleri ormanı ve içindeki her bir canlı varlığı kutsal kabul ederler. Çünkü, insan, doğa ve hak Aleviler için vahdet olmaktır ve canlı bir bütündür.

Bir ağaç keserken bile ağaçtan ve bütün ormandan özür dilerler.

“Ormanın süsüydün,

Ağacın hasıydın,

Adem’in beşiğinde,

Kapının eşiğinde sen varsın,

Geçimim senden,

Affını diliyorum

Ormanın tüm nimetlerine aşk ola” diye Ağaç Gülbengi (Ağaç duası) okurlar. Her kesilen ağaç yerine üç ağaç dikerler.

Aç gözlü kapitalizmin rantçı politikaları doğayı talan ederken, Kazdağları insanı, dini, imanı ve kıblesi para olanlara karşı, doğanın kutsallığına inanır ve ağaç ile göbek bağını koparmaz. Bu nedenle de bahtlarının açık olması için, yeni doğan çocukların göbek bağlarını ağaç dibine gömerler. ODTÜ’de, Gezi’de gençlerin ağaçlara göbek bağı ile sarılması bu yüzdendir.

Kazdağlılar rüyalarında ağaç fidanı dikmek şans ve baht açıklığına, kesilen ve devrilen bir ağaç ise yaşlı birinin öleceğine işarettir. Ağaçlar şifa verir,  bu yüzden mitolojiler ve destanları doğanın kutsallığını anlatır.

Bize düşen tarihsel görev ve sorumluluk ise  Kazdağlıların ”Bizi bu dağlarda açlıktan, yokluktan, kazadan, beladan koru. Haram lokmayı odamıza uğratma, kötüye, uğursuzu uğratma. Yolumuzu yolsuzlara düşürme, bizi doğruluktan şaşırtma. Dağların tüm nimetlerine aşk ola, Hakk Eyvallah” diye okunan gülbenglerine kulak vermek olmalıdır.