Google Play Store
App Store
Antik güreş ve bir güreşçinin hayatı
Fotoğraf: Metropolitan Müzesi

Yunus Emre CEREN

Güreş adını verdiğimiz spora Eski Yakındoğu medeniyetlerinin neredeyse hepsinde rastlamak mümkün, hatta herkesçe bilinen Gılgamış Destanı’nda dahi Enkidu ile güreşen kahramanımızdan söz edilir. Ama güreşin bir disiplin, daha doğrusu fenomen haline gelişi diğer pek çok şey gibi Eski Yunan dünyasında olur. Homeros’un eserlerinde dahi karşımıza çıkan ve Eski Yunanların πάλη/pale dediği bu disiplin iddiaya göre MÖ 708’den beri Yunan oyunlarında görülen değişmez bir spordu. Olympia Oyunları, yani Antik Olimpiyat’ta da yer alan bu spor hem bireysel bir spor hem de pentatlonun tamamlayıcı disiplini olarak oynanırdı.

O dönemde sıklet farkları bulunmadığından en ağır kimse genelde onun kazandığı güreş müsabakalarını kazanmak için rakibini üç kez yere çalmak veya rakibin pes etmesini sağlamak veya rakibin belirlenen alanın dışına çıkması gerekiyordu, ya da günümüz tabiriyle üç puan alan kazanıyordu. Günümüzde de esasında güreş türüne Greko-Roman denmesinin sebebi bu Olympia Oyunları’nda belirli kurallar etrafında bu oyunun bir disiplin haline getirilmesidir. Günümüzde güreşte oldukça farklı kurallar ve oyunlar olsa da modern Olimpiyat tarihi kökensel referans olarak Eski Yunan’daki güreş oyunlarını alıyor.

EFSANEVİ BİR ATLET

İtalya’nın güneyinde Yunanlar tarafından kurulan Kroton adlı koloninin yurttaşı Milon hiç kuşkusuz Eskiçağ’ın en bilindik atletiydi. İlk olarak katıldığı 540 yılında düzenlenen 60. Olympia Oyunları’nda gençler kategorisinde yarıştı ve buradan zaferle ayrıldı. Daha sonrasında ise MÖ 532 ile 516 arasında düzenlenen bütün Olympia Oyunları’nı da kazandı. Yani toplamda 6 kez Olympia galibiyeti vardı ve bu rekoru çok yakınan yaklaşılsa da kırılamadı. Toplamda ise başka yarışmalar da dahil olmak üzere 32 zaferi vardı. Eskiçağ’da pek çok yazar tarafından bahsedilen Milon, 512 yılında düzenlenen 67’yi Olympia Oyunları’nda Timasitheus’a nihayet yenildiğinde 40 yaşını aşkın olduğu düşünülüyor. Hemen ertesi yıl Pythagoras’ın (Pisagor) tavsiyesine uyarak Kroton’un Sybaris ile giriştiği savaşta memleketinin ordularını o komuta eder. Sicilyalı Diodoros “Bize, Olympia’da altı defa zafer kazanan ve fiziksel ölçüleri kadar cesur bu adamın, savaş alanına Olympia zafer taçlarını takmış ve Herakles’in (Herkül) teçhizatını, aslan postunu ve sopasını kuşanarak savaşa geldiği söylenir. Savaş galibiyetinin sorumlusu olduğu her yurttaşın hayranlığını kazanmıştır” demektedir.

Gücü konusunda türlü türlü rivayetler vardır, mesela zafer heykelini Olympia’dan yine orada bulunan Altis’e bir başına taşıdığı rivayet edilir. Pausanias’a göre Narı o kadar sıkı kavrardı ki çevresindeki kimse onu elinden alamazmış, narı bıraktığındaysa narda hiçbir tahribat olmazmış. Yağlanmış bir oyun halkası üzerinde durur ve civardakilerin kendisini aşağı itememesinden eğlenirmiş. Başına sıkı sıkı bir ip bağlayıp başından geçen damarların gücüyle ipi koparırmış. İnsanlarla serçe parmağıyla bilek güreşi yaparmış. Buna rağmen kimse serçe parmağını bükemezmiş.

ÖLÜMÜ

Vahşi hayvanlarca öldürüldüğü rivayet edilir. Kroton topraklarında gezinirken bir ağaç köküne rastlar, kökü ortadan ikiye ayırmak için kenarlarına aletler yerleştirilmiştir. Milon ise gururla köylüye halledeceğini söyler, köylü yiyecek getirmek için gider ve Milon evvelinde aletlerle açılmış deliklere ellerini gövdeye sokar, kamalar kayar ve Milon’un eli ağaç kökünün içine sıkışır, ne kadar uğraşsa da çıkaramaz. Kroton civarında dolaşan kurt veya aslanlar tarafından öldürülür.