Antonio Conte: Kazanmadık ne kaldı!

31 Temmuz 1969’da dünyaya gelmiş İtalyan futbol adamı, 2017-2018 sezonunda Premier Lig’in en genç 10. teknik direktörü. Şehrinin takımı Lecce’nin gençlerinde hünerlerini geliştirdikten sonra 1986 senesinin Nisanında ilk kez A takımla sahaya çıkmış. 1991–2004 arasında formasını giydiği Juventus’ta beş şampiyonluk yaşadı; İtalya Kupasını, Şampiyonlar Ligini, UEFA Kupasını kazandı. 1996 senesinde Gianluca Vialli’nin takımdan ayrılmasından sonra kaptan olarak sahaya çıktı, siyah beyazlı takımdaki 13 senelik kariyerinde 418 maçta 28 gol attı. İzleme fırsatı bulmuş olanlar bilirler, 1.78’lik boyuna rağmen jenerasyonunun en iyi orta saha oyuncularından biriydi; kaya gibi sert, keçi gibi inatçı! Sert orta saha ekolünün öncülerindendi, bitmek bilmeyen enerjisiyle orta sahada sürekli top kapar, iki ceza sahası arasındaki mekik dokurdu. Oyunu iyi okuması, uzaklardan öldürücü şutları, liderlik özelliği, kazanma hırsı onu en iyi anlatan özellikleri. Futbolu bıraktıktan sonra 2006 senesinde Arezzo’da başlayan teknik direktörlük kariyerinde Juventus ve İtalya Milli Takımı dahil yedi takımı çalıştırdı. 2016-2017 sezonunun başında Chelsea’nin başına geçecek, Batı Londra’nın zenginler kulübü sezon sonunda 38 maçta aldığı 30 galibiyetle ligde rekor kıracaktı. Derler ki, en iyi oyuncular genellikle en iyi hocalar olmazlarmış, o bu tezin dışında kalanlardandı…

Bilenler hocalığının da futbolculuğu kadar sert olduğunu anlatır, tevekkeli değil futbol aleminde “Godfather” lakabıyla nam salmış. Anlayacağınız alamet-i farikası, sert adam olması! Andrea Pirlo’nun hayatını kaleme alan İtalyan gazeteci Alessandro Alciato, kitapta onunla ilgili şu minik hikâyeyi paylaşıyor: Bir maç öncesi takım konuşması esnasında Juventus efsanesi kaleci Gianluigi Buffon hocasının konuşmasını böler ve maç primini sorar. Fena hiddetlenir hocası, “Çeneni kapa ve hemen soyunma odasını terk et, s..tir git ve bir daha gözüme gözükme!” der kalecisine. Sessizliğe bürünmüş soyunma odasında oyuncularını göstererek devam eder: “Kaptan olacaksın ama benim ve bu aptallar için büyük hayal kırıklığısın!”

Hayatını anlattığı kitabı “I Think Therefore I Play”de Andrea Pirlo, “Gerektiğinde cümleleriyle sizi döver, kelimeleri aklınızı alır, ruhunuzun kapılarını kırar,” demiş Juventus kariyerinde yollarının kesiştiği hocası için, “Kızdığı zaman öldürücü bakışlarıyla sizi deler geçer, inandığından asla taviz vermez, işleri kontrol altında tutmasını sever.”

Sertliği bir yana futbol bilgisi yabana atılmamalı, günümüzde çok uygulanan 3-5-2 sisteminin öncülerinden, İtalya Milli Takımı, tarihinde ilk kez onunla bu sistemi denedi. Chelsea’de genelde 3-4-2-1 dizilişinde çıkarıyor takımını sahaya. Bu yazının yazıldığı zamanlarda ligin açık ara lideri Manchester City’nin 15 puan gerisindeler. Farklı bir sezonda zirveye ortak olmaları işten değildi ama oynadığı 24 maçta 21 galibiyet, 2 beraberlik almış bir takımı yakalamak kolay değil, hele de o takımın başında Pep Guardiola varsa!

Hafta içinde Caraboa Kupası’nda Arsenal karşısında 3-5-1-1 dizilişinde sahaya sürmüştü takımını, 9. dakikada Hazard’ın golüyle öne geçmişler, ama Rudiger’in (kendi kalesine) ve Xhaka’nın golleriyle finale kalma şansını kaçırmışlardı. Velhasıl Conte’nin bu sezon kazanabileceği iki kupa kaldı, Şampiyonlar Liginde Barça karşısında işlerinin zor olduğunu düşününce Federasyon Kupası en gerçekçi hedef…

•••

Ocak ayının son pazarında Conte’nin takımı futbolun en eski kupasında, evinde Newcastle United karşısında. Kupada altı kez karşılaştığı rakibini beş kez elemiş Chelsea. Misafir takımın bu kupada şansı pek tutmuyor, 2006 senesinden beri 5. tura yükselemedi. Son dört sezonda rakipleri karşısında 4. turda elendi siyah beyazlılar. Maça 3-4-3 dizilişinde başlıyor Chelsea, ileri üçlüde Pedro, Batshuayi, Hazard. 27 yaşındaki Belçikalı günümüz futbolunun baş aktörlerinden, tevekkeli değil şimdilerde yetenekleri Messi ve Ronaldo ile mukayese ediliyor. İki oyuncusunu Hazard’a yakın oynatarak ve rakip savunmaya presle başlıyor maça Newcastle United. Chelsea savunmasının solunda oynayan Alonso, Ada futbolunun yükselenlerinden, profesyonel kariyerine 2008 senesinde Real Madrid’de başlamış 27 yaşındaki İspanyol. Beklenenin aksine misafir takım daha iyi başlıyor maça, orta sahanın dinamosu Shelvey’nin uzun pasları ders niteliğinde. Rakibin isteği ve direnci karşısında orta sahada oyun kurmakta zorlanıyor Chelsea. Ancak 30’da Hazard çıkıyor sahneye, başlattığı üçlü pas trafiğinde Alonso’nun asistiyle Batshuayi takımını öne geçiriyor. İki takım arasındaki farkı Hazard belirliyor bu yarıda. İyi başladığı, başa baş oynadığı maçta geriye düşüyor Rafa’nın öğrencileri, gol direncini düşürüyor takımın. Alışıldık dörtlü yerine üçlü savunmayla başlamanın bedelini ödüyor Benitez. İlk yarının bitimine az kala Hazard’ın asistiyle Batshuayi farkı ikiye çıkarıyor. Newcastle tüm isteğine, orta sahadaki çalışkanlığına rağmen 3. bölgede çok etkisiz. Bu sezon ligde oynadıkları 24 maçta sadece 22 gol bulabildiler, sanırım takımdaki sorunun en güzel özeti….

41.049 taraftarın önünde ikinci yarıya önde olmanın rahatlığıyla başlıyor Chelsea. Benitez hatasını anlamış olacak ki Salvet’i geriye çekerek savunmasını dörtlüyor bu yarıda. Ancak oyun arzusuna rağmen her bölgede kalite eksikliğinin belirgin olduğu takımı pozisyon bulmakta zorlanıyor, dakikalar geçtikçe iki takım arasındaki fark belirginleşiyor. İlk 60 dakikada yüzde 58 oranında topa sahip Chelsea oyunu yönlendiren takım. 71’de duran toptan nefis vuruşla farkı üçe çıkarıyor Alonso, Newcastle bu golden sonra dayak yemekten yorulmuş boksör misali! 1995 senesinden beri Federasyon Kupasını kazanamadılar, bekleyiş devam ediyor. Velhasıl Chelsea üç golle kazandığı maç sonunda tur atlarken, Conte kariyerinde kazanamadığı kupada bir sonraki rakibi bekliyor…

Maçın adamına gelince, Hazard çabukluğu, oyun zekâsı, bitirici vuruşlarıyla Chelsea’nin en iyisi, top ayağına geldiği anda farkı bariz. Daha ne kadar mavili takımda kalır bilinmez ama 71’de oyundan çıkarken ayakta alkışlayan taraftarların arasındaki küçük çocukların forma kapma heyecanı görülmeye değer. Sahi, o taraftarlar içinde formasını istemeyen var mıdır?