12 Eylül döneminin ünlü bir sözü vardı: Siyaset yapmak yasaktır! Çünkü siyasetçiler devre dışıydı

12 Eylül döneminin ünlü bir sözü vardı: Siyaset yapmak yasaktır! Çünkü siyasetçiler devre dışıydı. 12 Eylül öncesinden “siyasi dönem” diye söz edilmiş, seçimler yapıldığında “siyasi dönem başladı” denmişti. Böylece toplumun zihnine siyasi dönemlerin kargaşa dönemleri olduğu kazınmıştı.
Arapça “seyislik, at bakıcılığı” kelimesinden türetilen siyaset kavramı “yönetme” demektir ve aynı zamanda “şer’i hüküm olmaksızın cezalandırma” yani idam demektir. Ve bu memlekette her üç anlamı da geçerlidir.

Mesela TC’nin seyisleri tezkere ve Ortadoğu bağlamında bir kez daha ABD ile at pazarlığı (kıran kırana pazarlık) içindedir. Şimdi “yönetim-politika” anlamında siyaset yapmak yasak “değil”dir ama hayattaki sahici karşılıkları tek tek iptal edilmektedir.

Siyaset yapmak deyiminin mecaz anlamları da var. Nedir? Mesela Biden’ın önce fırça atıp küstürdükten sonra özür dilemesidir. Zalim’in Ankara’da başka söyleyip Washington’da şaşmasıdır. Zalim indinde makbul siyaset yapmak ise kontrpolitikadır. Kontrpolitika tarzında PKK ile barış yaparken, kontrgerilla tarzında IŞİD’i PYD’nin üzerine sürmektir. Müzakere adına “Apo”-litik siyaseti ehlileştirme hevesidir.

IŞİD’in hamisinin TC olduğunu bizzat ABD ilan etmedi mi? “Önce fırça sonra özür” show’u ardından Salih Müslim Ankara’ya davet edilmedi mi? Böylece ABD’nin maksadı gerçekleşmedi mi?

Kontrgerilla ve kontrpolitika faşizm satırının iki yüzüdür. Kontrgerilla muhalif siyaseti ezmektir. Kontrpolitika, siyaseti apolitikleştirmektir: Muhalefeti talepsizleştirmek, toplumu siyasetsizleştirmek ve siyaseti toplumsuzlaştırmaktır. Apolitik siyaset ortamında her türlü çirkefliğe meşruiyet kazandırmaktır. Apolitik toplum faşizmin fideliğidir.

Öyleyse? Toplumu politikleştireceğiz, siyaset sahibi kılacağız ve siyaseti toplumsallaştıracağız. Apolitik siyaset tuzaklarını bozacağız. Toplumun siyasi olarak kutuplaştırılması ardından şimdi de toplumun felç edildiği, tepkisizleştirildiği, apolitikleştirildiği bir ortama geçilmesine izin vermeyeceğiz.
Apolitik siyaset tarzlarını geçersizleştiren yaklaşımlardan birini dün BirGün Pazar Eki’nde Hayri (Kozanoğlu) Hocam tane tane yazdı:

“Kobane’ye yönelik IŞİD saldırısı karşısında Türkiye kamuoyunun gösterdiği duyarlılık çok önemli ve değerlidir. Engin Yıldızoğlu’nun da vurguladığı gibi Kürtlerin ‘laiklik, ulusalcılık, demokrasi, kadın erkek eşitliği, bireysel özgürlükler, modernite’ gibi değerlere sahip çıkmasının Türkiye’deki cumhuriyetçi muhalefete sunduğu çıkış yolu, aslında AKP’nin ‘yeni rejim’ine’ karşı sağlam bir mücadele hattı örülmesinin de anahtarı olacaktır. Türkiye halklarının barış içinde bir arada yaşamasının teminatı, özgürlük, laiklik ve aydınlanma talebinde ortaklaşmaktır. Böylelikle samimi ulusalcılarla, ırkçı milliyetçilerin de yolu net biçimde ayrılacaktır.”

IŞİD çetelerine karşı 20 gündür yiğitçe direnen Kobane olgusuna dair bu tespiti ardından Hayri Hocam’ın şu çağrısı da çok önemlidir:

“PYD’nin, Kürt halkının canına kasteden IŞİD’le ateşkes yapan ÖSO ile artık işi olmamalıdır. Washington ile ince diplomasi dehlizlerine dalmak Suriye Kürtlerine barış ve huzur getirmez. Madem, ‘barış süreci’ diye esip üfürüyorlar, o halde RTE Esad’dan geri kalmamalı, Suriye Kürtlerine tanınan imkânlar Türkiye Kürtlerine çok görülmemelidir.”

Durum böyle böyleyken apolitik siyaset karşısında tüm ezilenlerin birleşik siyasi gücüyle ve tarzıyla dikilmek elzemdir.