Aptalların ünlüleri

“Çağımızda bazı kişilerin şöhreti, onlara hayranlık duyanların aptallığı ile doğru orantılıdır.”

Heiner Geissler

Bizde acayip bir “ünlüye hürmet” hastalığı var. Ünlü kişiye her şey hak görülüyor. Konuda iki ünlü varsa daha ünlüsü tercih ediliyor. Öyle ki, bir ünlü bile iki ünlü arkadaşı ile ilgili herhangi bir konuda ikileme düştüğünde daha ünlü olanı tercih ediyor. O haksız olmasına rağmen! Hatta kendisi, diğer ikisinden de ünlü olmasına rağmen. Karışık işler biraz. Çok “ünlü” dedim. Bu cümleyi yazan ben bile yazdıktan sonra iki kez okudum, bir hata olmasın diye. Ya okuyucu ne yapsın?

***


Gencecik bir kadın çıkıp diyor ki “Bu adam beni evine çağırdı, birlikte uyuyalım” dedi.” Bunu demekle de yetinmiyor, ses kayıtları çıkartıyor, mesajlaşmaları ifşa ediyor. Yorumları okuyorum sosyal medyada! Yazık! Genç kadını suçluyorlar. Onun sayesinde meşhur olmakla! Yılların oyuncusuna bok atmakla! “Kaşar” diye etiket açıp altında linç etmeye kalkıyorlar genç kadını! Bakın iddia ediyorum; bire bir aynı senaryoda kadın, adamdan daha ünlü olsaydı, adamı topa tutacaklardı. Üne ve şöhrete bu kadar aşık bir güruh, herkesi kendileri gibi sanıyorlar. Şöhret için herkes her türlü şerefsizliği yapabilir sanıyorlar.

***

Yıllardır ekmeğini oyunculuk mesleğini icra ederek kazanan bir kadın, prestijli bir ödül alıyor. Konuşmasında da çıkıp kendinden falan bahsetmiyor, yine kadın haklarını dile getiriyor. “Kadınlar ölmesin” diyor, “İstanbul Sözleşmesi Yaşatır!” diyor. Arkasında ödülü vermeyi bekleyen bir “taş fırın erkeği” var. Konuşmadan önce vermesi lazımdı ödülü, ama bir terslik olmuş, üç dakika beklemek zorunda kalmış, yazık. Sıkılmış! Ağzını yüzünü eğiyor, koskoca adam kendini bin şekle sokuyor önündeki kadın meslektaşını aşağılamak uğruna! Kalastır, hıyardır, yontulmamış odundur belki, onu ilgilendirir. Beni o ilgilendirmiyor da daha çok yine sosyal medyadaki yorumlar ilgilendiriyor. Birisi yazmış, hem de kadın, diyor ki: “O adamı tanıyoruz ama seni hiç de bilmiyorduk. Sayesinde meşhur oldun işte, daha ne istiyorsun.”

***

Ne acı değil mi? Hem de bir hemcinsine! Sırf “senin gözünde” erkek olan daha meşhur diye! Aynı senaryoda yine rolleri değiştirelim. Senin gözünde “öndeki” daha meşhur olsa, bu sefer arkadakini linç edecektin ya? Hak ediyor diye değil ama, daha az meşhur diye!

Söylediklerimi onlarca örnekle desteklerim. “Halkımız” nedense iki ünlüden kendine göre daha ünlüsünü seçiyor ve ona her şeyi hak görüyor. Aynı “halkımız” eğer denklemde tek ünlü varsa bu sefer ünlü düşmanı oluveriyor. Yan komşusuyla kavga eden “ünlüyü” linç ediyor. Kafede türbanlı bireylerle tartışan “ünlüyü” olayı hiç anlamadan, dinlemeden linç edebiliyor. Bu örnekler de çoğaltılır.

***

“Benzine zam gelmedi, ben yıllardır 50 liralık benzin alıyorum” diyenlerle bu ünlü seviciler aynı kişiler midir acaba? Biliyorum ki apar topar böyle bir sonuca varılmaz. Sosyolog olsam meslektaşlarım ıslak odunla döverler.

Bence şöyle yapalım. Ben bu sosyolojik tespitlerimi sosyologlara bırakayım. Ünlü seviciler de bir hafta arayla aldıkları market fişlerini karşılaştırsınlar. Hallerinden memnunlarsa yine linçleyecek bir daha ünlü bulsunlar.

***

Geçen cumartesi günü Kadıköy Özgürlük Parkı’nda bir konser verecektik Doğan Duru ve Burçin Büke ile birlikte. Meteorolojiden sağanak yağış uyarısı gelince ertelemek zorunda kaldık. Çoğu konser ya da gösteri yağmurluklarla falan gerçekleşebiliyor ancak biz sahnede kuyruklu piyano kullanıyoruz ve her ne kadar sahnenin üzerini kapatsak da yine de onu tehlikeye atamayız. Konserimizi 14 Kasım tarihine Caddebostan Kültür Merkezi’ne yani bu sefer kapalı salona erteledik. Bekleriz efendim.