Şampiyonlar Ligi’nde maçları seyrettiğim zaman inanılmaz keyif alıyorum ve eğer maç varsa, o günkü yaşam ayarımı maç saatlerine göre ayarlamaya da özen gösteriyorum.
Eminim ki benim gibi yapan birçok insan da vardır.
Hele hele son iki maç!
Çok farklı ve kıskandırıcı bir durum…
Bunlar duygusal yaklaşım belki ama karşılaştırmalı bir eleştiri durumuna geçildiği zaman kahrolmak elde değil.
Niye böyle oluyoruz veya olamıyoruz bilemiyorum
Belki de bu durumu en iyi anlatan eski bakanlardan Erdoğan Bayraktar’dır: “Türkiye Müslüman bir ülke, konumu itibariyle mucitler ve kalem efendileri çıkaramaz, ama bir ara eleman ülkesi olmak için çabalayabilir.”
İşte içimizi rahatlatan açıklama…
Son on sene için inanılmaz bir yorum, ağzına sağlık Bakan’ın.
Yok öyle Şampiyonlar Ligi’nde oynayacak takım filan ama bir iki eleman araya sokarsak ne mutlu bize, işte Arda Turan araya sıkıştı.
Hani iki arada bir derede kalmadan önce bu eski Bakan Bey, TOKİ’nin Galatasaray için yaptırdığı stadın teslim töreninde de seyirciye ve camiaya ayar vermeye çalışmıştı ya…
O biliyordu demek ki; olması gereken davranma şeklini seçti.
Ama haklı değil mi?
Olmayabilir tabii ki;
Peki; Türkiye futboluna baktığımızda en baştan sona kadar hepsi ara eleman değil mi?
Bir tane “mucit” var mı?
Bir tane kalem efendisi var mı?
Yok…
Duruma bu sefer tersten bakalım, altyapıda hiçbir program ve sistem üst düzey bir oyuncu yetiştirmeye uygun mu?
Değil.
Liglerde oynayan oyunculara baktığımızda Avrupa’da oynayabilecek oyuncu var mı? Yok.
Teknik adamların hepsi yöresel!
Yönetimlerin tamamı seçim kisvesi altında atamayla geliyorlar.
Federasyon tamamen siyasilerin tercihleriyle yönetiliyor.
Şampiyonlar Ligi yerine bizim feodal ligi tercih ediyoruz.
Her şey arada kalıyor.
Ve herkes takımı için “ne olursa olsun ligde şampiyon olsun” diye can atıyor.
Şifrelere rağmen!
Futbol böyle iki arada bir derede kalırsa, kaliteli ara elemanlarımız olur.
O zaman:
Kimse İsmail Kartal’a, Hamza Hamzaoğlu’na ve diğerlerine kızmasın.
Herkes devlet büyüklerinin söylediğini yapmaya çalışıyor.
Başarılı da olmuyor değiller hani…
Sınırlar içinde!
En sevindirici nokta; bilgi kaygısı taşımamamız.
Yok çünkü…
O çok rahatlatıyor elimizi; ara eleman konusunda...
Refleksler yeter.
Bıngıldağa rağmen?